31 Mart seçimlerinin tekrar edilme kararının ardından tüm partiler ve sivil toplum kuruluşları 23 Haziran seçimlerinde yapacaklarını birbiri ardına anlatmaya başladı. Bu aşamada ilk açıklamaları yapanların başında İstanbul Barosu ve diğer illerin baroları oldu.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Seyr-i Sabah programında, her sandığın başına bir avukat getirme ihtimaline kadar tüm yapmak istediklerini anlattı:
‘SEÇİM DEĞİL ALINAN KARARLAR ŞAİBELİ’
Oysa bu seçimde aynı YSK çok farklı bir karar verdi. Üstelik benzeri bir kararı Bursa için vermişti. Seçmen listeleri artık kesinleşti, seçmen listeleri için bir itiraz yapılamaz denmişti. İtirazlar kesinleşmiş vaziyetteydi.
‘HAYATIMDA İLK KEZ GEREKÇELİ KARARI MERAK ETMİYORUM’
Müessir oyların aradaki farkı kapatacağını kanıtlamak gerekiyordu. Usulsüzlük olarak tespit edilen oyların farkını alırsanız çok zor, o sandıkta kullanılan bütün oyları değerlendirecek sanırım gerekçeli kararda. Aradaki fark 13 bindir, sandıkta toplamda 20 bin oy var diyecekler.
İYİ Parti ve CHP’nin geçmişe yönelik seçimlerin geçersiz olması itirazları da var. Mantık olarak bunlar da geçersiz sayılabilir. Seçilen kişinin yeniden seçilmesinden bir sene öncesine kadar YSK resen inceleme yetkisine sahiptir. Teorik olarak böyledir ama bu olağanüstü bir biçimde ortaya çıkacak bir eksikliğin olması gerekir. Usulsüzlük olduğu tespit edilen sandık görevlisi ve başkanlarının kamu görevlisi olmadığı belirlenen şu kadar adet sandıktaki kamu görevlilerinin 2014 ve 24 Haziran seçimlerinde de görev alıp almadıklarını bilmiyorum. Eğer aynı kişiler varsa, bunlar çakışıyorsa şimdiki kararla, YSK kendi içinde çelişecek demektir. YSK bu tercihte bulunan yargıçlarla dahi soruşturma açılmasını bizzat talep etti. Bu saatten sonra seçim ve sandık kurullarına görevli bulmak çok zor olacak. Böyle bir tabloyla karşı karşıya kalabiliriz. Kimse bana 25 Ağustos’ta yeni bir seçim yapmayacağımızı söyleyemez. Buna hukuki anlamda kılıf arayan kurumların da varlığı ortada. Bir hukukçu olarak soruna hukuki olarak bakıyorum. Bu kararı verenler benim kadar aramıyorlar. 2017 ekiminden bu yana İstanbul kayyumlarla yönetiliyor. Seçilmiş bir insan yok.
‘SANDIĞA SAHİP ÇIKMANIN HUKUKİ YOLU…’
Yaklaşımımızın temelini anlatayım: Bu seçimlerde sandığın değiştirme yeteneğini kaybetmekte olduğunu gördük. Sandık değiştirebildiği takdirde demokrasi enstrümanı olabilir. Bu gücün yok edildiği atmosfere doğru sürükleniyoruz. Kendisine oy verilirse sandığın itibarını koruyan, ama sandığa değiştirme gücü vermeyen demokrasiye kimse inanamaz. Bu seçimlerin bu biçimiyle YSK kararının sanki varmış gibi görünerek ona hukuki anlamda tartışma vermeden yapılmasının demokrasimizin geleceği açısından son derece önemli olduğuna inanıyoruz. Biz önümüzdeki 23 Haziran’ı belediye başkanı seçmekten öte anlamlar taşıyan bir seçim olarak düşüneceğiz. İstanbul’a bir belediye başkanı seçeceğiz ama demokrasiye sahip çıkmak onun işlerliğini sağlamak açısından bir tercihte bulunmak zorundayız. Oy kullanmaktan farklı bir şeyin anlatımı bu. Sandığa sahip çıkmanın hukuki mücadelesini yapmak gerekiyor.