Habertürk yazarı Fatih Altaylı'nın 'Kime yediriyorsunuz bunları!' başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Eski meslektaşım Sevgili Esad Pala, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Çukurca’ya yapacağı geziye davet etmek için arayınca bin dereden su getirdim ne yalan söyleyeyim. Siyasetçilerle gezilere katılmaktan çok hoşlanmıyorum nedense. Sonunda gazetecilik aşkı ağır bastı, dönem olarak Süleyman Soylu’ya sormak istediğim pek çok sorunun olduğu bir dönem olduğu için “Gelelim bari” dedim. İyi ki de gitmişim.
Uzunca bir zamandır Doğu ve Güneydoğu’ya gitmiyordum. En azından il merkezleri dışına çıkmamıştım. Önce Yüksekova Havaalanı'na uçtuk. Dağların ortasında, denizden epey yüksekte, inmesi kalkması maharetli pilotlar gerektiren bir havalimanı. Oradan karayoluyla önce Yüksekova merkezine gittik. Çünkü Bakan soylu orada bizi bekliyor olacaktı. Gittik ki, Bakan çıkmış esnaf dolaşıyor. Gayet de rahat. O dükkan senin bu dükkan benim geziyor.
ZIRHSIZ BAKAN
ÇUKURCA’DA KARADENİZLİ LOKANTACILAR
Ardından Çukurca merkezine gittik. Çok hoş bir restoran. Sahipleri üç Karadenizli arkadaş. Çukurca’ya spor tesisi ihalesini alıp, inşaata gelmişler. Sevmişler, yerleşmişler. Bir de restoran açmışlar. Şahane. Yanlarında çalışanlar ise Çukurcalı genç kızlar ve erkekler. “Deli misiniz çocuklar, burada ne işiniz var?” dedim. “Yok abi Karadenizliyiz” dediler gülerek. Yemekler şahaneydi. Özellikle de kadın budu köfte.
Bakan Soylu ile yemek sırasında Çukurca’ya oldukça yakın bir bölgeden, sınırdan üç askerimizin şehit olduğu haberi geldi. Bir anda herkesin tadı kaçtı. Bakan Soylu yemekten kalkarak, şehitlerimizin getirildiği hastaneye gitti ve Çukurca seyahatimizi orada noktaladık. Bakan Soylu’nun kısa gezisi sırasında dikkatimi çeken şey ise “Hükümete yakın medya” deyince ilk akla gelen gazetelerden hiç kimsenin geziye katılmamış olmasıydı. Bunu da aklımın bir kenarına not ettim. Niyeyse.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En tehlikeli yalanın kendimizin söyleyip kendimizin inandığı yalan olduğunu bildiğimiz zaman..."