Fuat Uğur, Türkiye gazetesinde "Pelikan ağıdı" başlığıyla yayımlanan yazısında "Ne pelikanmış! Doyamadılar Ahmet Davutoğlu’nun siyaseten iflasıyla ilgili sorumlu olarak bu meçhul ve olmayan ’örgüt’ü suçlamaya" ifadesini kullandı.
Uğur şöyle devam etti:
Anlayacağınız binbir türlü konu var. Ama bunların sayıklamaları bitmek bilmiyor.
Aralıksız olarak ’Tapınak Şövalyeleri’ ya da ’İllüminati’ye kıç attıracak denli güçlü bu ’gizli teşkilat’a envaiçeşit anlamlar yükleyerek rahatlıyor ve birbirlerini avutuyorlar.
Bir nevi ’Pelikan terapisi’ de denilecek ritüelleri, onlara eblehliklerini, ahmaklıklarını unutturuyor besbelli.
Davutoğlu ve geleceklerini Davutoğlu ile birlikteliğe bağlayan bu ekibin, doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı suçlamaya cesaretleri olmadığından, ikide bir biten siyasi hayatları nedeniyle yaşadıklarının sorumlusu olarak hayalî bir teşkilat ikame etmeleri, morfin etkisi meydana getiriyor. Gevşiyorlar böylece.
Satırlarında sürekli olarak ’Erdoğan aslında bunu yapmazdı. Kıyamazdı Ahmet Bey’imize. Hep bu Pelikan onun aklını çeldi’ demeleri, içine düştükleri zavallılıkla ilgili bize bir fotoğraf sunuyor.
Düşünün, bir de parti kurma hazırlığı içine girdiler. Hayali bir örgüte karşı mücadele temelinde hareket edeceği anlaşılan bu ekibin, yel değirmenleriyle savaşa tutuşan Don Kişot’tan daha gerçek olduğu söylenebilir mi?
Geçmişte yamandığı sol ve Kemalist mevkutelerde Ahmet Davutoğlu’nu yerden yere vuran, hatta aşağılayan densizin teki, oralardan kovulduktan sonra talihin garip bir cilvesi Ahmet Bey’in gazetesine kapılandı.
At sahibine göre kişnermiş. Bu kez de oradan Erdoğan ve AK Parti’yi hedef aldı. Ama buna rağmen kendini bağın adamı (Yani AK Parti’nin asil elemanı), beni de bağdakini kovan dağın adamı (Sonradan gelenlerden) klişe tekerlemesiyle niteleyip zevzekliğin dibini bulabiliyor. Üstelik tünediği yerden tutmuş, AK Parti’nin bana ayar vermesini, yazılarıma set çekilmesini istiyor. Sorsan basın özgürlüğünden yanadır.
Kalibre bu. Hâlâ idrak edemediler benim AK Parti dâhil hiçbir partiyle organik bağımın olmadığını. Desteklemiş olsam da AK Parti’ye belli bir mesafede kaldığımı ve kalacağımı.
Adamın, Ahmet Davutoğlu’na henüz bakan olmadan önce, danışmanken gıcık kaptığı için omuz attığını bile işittim, düşünün gerisini artık. Şimdi Ahmet Davutoğlu için bana omuz atacak, öyle gözü kararmış.
Bir adet daha var onlardan. Yeniden milletvekili olamamanın ezikliğini bir türlü üzerinden atamadı. Ne yapsın, o da Pelikan’a sarıldı can simidi olarak. Vallahi bunu yazarken sesli gülüyorum. Adam ciddi ciddi ’Bu Pelikan denilen gizli örgüt AK Parti’yi sinsice zehirliyor’ diye yazdı. Ama Davutoğlu tefrika edilecek uzunlukta ve ana fikri ’Partiyi bana verin yoksa gider başka bir parti kurarım’ olan şu malum deklarasyonu yayınlayınca bozulmuş. Taktik hata olarak niteliyor ve ’Sayın Davutoğlu keşke yapmasaydı bunu, Pelikan’ın ekmeğine yağ sürdü’ diyor.
Devamı gelecek ve sen de oraya gideceksin. Boşuna debelenme.
Neyse iyi oldu. Bunlardan kurtulduk en azından. Haklarında iki çift laf edince Cumhurbaşkanlığı danışmanlarına bizi arattırmalarından gına gelmişti. Kendi mesleki ’kariyerleri!’ atama yoluyla olduğu için bu türden müdahaleler onlara son derece olağan geliyor çünkü."