TUVALETTE İÇ BEDEN ARAMASI YAPILDI
Bu sırada tuvalete gitmek isteyen Kolombiyalı kadına, vücut boşluğunda başka uyuşturucu maddeler de olabileceği şüphesiyle, kadın polis eşlik etti.
Tuvalette eline eldiven takan kadın polis, Cumhuriyet savcısına haber verilmeden yapılan aramada, şüphelinin mahrem bölgesinde, içinde 40 gram kokain olan bir balon daha buldu. Şüpheli, bunun üzerine Cumhuriyet savcısından izin alınarak iç beden muayenesi için hastaneye sevk edildi.
Hastanede yapılan iç beden muayenesinde radyoloji kontrolü sırasında B.P.O.'nun vücudunda yabancı cisim olduğu belirlendi. Doktor takibine alınan şüphelinin vücudundan doğal yollardan atılan 28 balon daha çıktı. Balonların içinde 145 gram daha kokain olduğu belirlendi. Susma hakkını kullanan B.P.O., çıkarıldığı mahkemece 'uyuşturucu veya uyarıcı madde ithal etme' suçundan tutuklandı.
Mahkemede tercüman aracılığıyla yaptığı savunmasında, polisin mahrem bölgesinde elle arama yapmasının usule aykırı, bu şekilde elde edilen delilin de hukuka aykırı olduğunu savunan sanık B.P.O., 25 yıl hapis ve 740 lira adli para cezasına çarptırıldı. Karar, Yargıtay tarafından da onandı.
ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURDU
Cezası onanan B.P.O., 4 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. B.P.O., başvurusunda, Anayasa'nın 17'nci maddesinin ikinci fıkrasında kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağının güvence altına alındığını; ancak polisin yasal olmayan şekilde vücut dokunulmazlığını ihlal ettiğini söyledi.
Başvuruyu görüşerek 27 Mart 2019 tarihinde karara bağlayan AYM, başvurucunun Anayasa'yla güvence altına alınan 'maddi ve manevi varlığını koruma hakkı'nın ihlal edildiğine karar verdi.
Kararda, "Başvuru konusu olayda bu güvencelere uygun hareket edilmediği ilk bakışta anlaşılabilmekte ve kamu makamlarınca da buna dair tatmin edici bir açıklama getirilmediği görülmektedir. Zira başvurucunun vücut boşluğunda uyuşturucu madde taşıdığı yönündeki haklı ve yoğun şüphe halinde dahi kolluk görevlilerince yapılması gerekenin delillerin kaybolmasına mani olarak derhal adli amir pozisyonunda olan Cumhuriyet savcısını aramak ve alınacak talimat doğrultusunda hareket etmek olduğu açıktır. Bu halde kolluk görevlisince gerçekleştirilen eylemin kanuni bir dayanağının olduğu söylenemez" denildi.
Mahkeme, başvurucunun iç beden muayenesine ilişkin şikayetine ilişkin, Anayasa'nın 17'nci maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan 'kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı'nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi.
BAŞKAN DA KARŞI OY KULLANDI
Anayasa Mahkemesi'nin, başvuru konusu arama eylemini, Anayasa'nın 17'nci maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan 'kötü muamele yasağı' kapsamında değil, birinci fıkrasında güvence altına alınan 'kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı' çerçevesinde incelediğine işaret edildi. İncelemenin bu kapsamda yapılmasına, aralarında Başkan Zühtü Arslan'ın da olduğu 3 üyenin karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
Başkan Arslan, karşı oy gerekçesinde müdahalenin insan haysiyetiyle bağdaşmadığını vurgulayarak, bu muameleye maruz kalan kişi üzerinde 'travmatik veya en azından elem düzeyinde' etki doğurabileceğine işaret etti.
Arslan, "Öte yandan bu tür muamelenin aşağılanma ve küçük düşürülme duygusuna yol açabileceği de açıktır. İnsan bedeninin en mahrem alanına yapılan böyle bir müdahale, Anayasa'nın 17'nci maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan 'kötü muamele' türlerinden 'insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele' olarak nitelendirilmelidir" dedi.
Mahkeme, başvurucunun Anayasa'nın 36'ncı maddesinde güvence altına alınan 'adil yargılanma hakkı kapsamında uygun yargılanma hakkı'nın ihlal edildiği iddiasını ise oy birliğiyle reddetti.