Süleyman Özışık, Türkiye gazetesinde "Ankara nasıl kaybedildi?" başlığıyla yayımlanan yazısına "Ülke olarak İstanbul'daki seçimlere odaklandığımız için Ankara'yı neden ve nasıl kaybettiğimizi konuşamadık" ifadesiyle başladı.
Özışık şöyle devam etti:
‘Yanlış adaydı’ dediğimiz adamın icraat galerisine şöyle bir göz atalım izninizle...
Kendisinden önce bir kasabadan farksız olan Kayseri'yi ele aldıktan sonra herkesin gıpta ile baktığı bir marka hâline dönüştürmüş. Belediyenin öz kaynakları ile yaptığı devasa projeleri devlete satarak temsil ettiği belediyeyi Türkiye'nin en zengin ve en prestijli belediyesi hâline getirmiş...
Onun çalışma sisteminden feyiz alan diğer belediyeler, ’Haseki Modeli’ni uygulayarak başarıya ulaşmış.
Dile kolay...
5 dönem, yani 25 yıl görev yaptığı belediyeden ayrıldığında arkasında tek bir şaibe bırakmamış.
Ondan sonra ’Acaba FETÖ'ye bir arsa bağışı yaptı mı? Acaba belediyede FETÖ'cü teröristlere iş imkânı sağladı mı?’ diye işkillenen muhalefet aylarca iz sürmüş, belge ya da delil aramış.
Ama tek bir sıkıntılı duruma rastlayamamış.
Bu süre içinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na geçen Özhaseki, hendek terörü nedeniyle harabeye dönen Güneydoğu'daki illerin tamamını yeniden inşa etmiş.
Aylarca Güneydoğu'dan çıkmamış, evi yıkılan veya eşyası yağmalanan kim varsa hepsiyle tek tek temas kurmuş, onların yüreğine dokunmuş ve zarar ziyanlarını eksiksiz karşılamış.
Bugün Doğu ve Güneydoğu'da AK Parti'nin oylarını neden artırdığını konuşuyoruz ya hani! İşte bu oy artışının en önemli aktörlerinden biridir Özhaseki...
Bunun yanı sıra başında bulunduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda emsal sayılacak ’Geri Dönüşüm’ projesi başlatmış, bir tek peçetenin bile çöpe gitmesini engelleyerek bakanlığa bir yıl içinde 1 milyar TL ek gelir sağlamış.
Uyguladığı bu model Türkiye çapında uygulamaya başlanmış ve dünyada ses getirmiş...
Öncelikle şunun bilinmesi gerekiyor. Mehmet Özhaseki kendi isteğiyle değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarı ve ricası üzerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
Ve hakkını teslim edelim.
Adaylığı döneminde yaklaşık bin 500 program yaptı, çalmadık kapı, dokunmadık yürek bırakmadı. 96 yerel ve ulusal televizyon programına çıkıp hayallerini ve vaatlerini anlattı. Bir tek programda dahi kulak tırmalayan, göze batan bir sözü olmadı.
Herkes tarafından kabul gördü. Kimse kem söz söylemedi, ’başarısız olur’ diyemedi. Aksine; kendisine oy vermeyeceğini söyleyenler bile, ’Bu adam belediyeciliği iyi biliyor, Ankara'ya da çok iş yapar’ diye hakkını teslim etti.
Peki bu kadar başarılı bir siyasetçi Ankara'yı neden kaybetti?
Bunun nedenlerini anlamak için fotoğrafın tamamına bakmak lazım. Adaylık süreci içinde Özhaseki'nin çalışmalarında kimler yanında durmuş, kimler durmamış iyi bilmek lazım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ve birkaç milletvekili dışında diğer isimler neden sahaya çıkmamış?
Ankara'da bugün bile yüzde 15'lik bir oy potansiyeli olan Melih Gökçek ile karşı karşıya gelmesine kim sebep olmuş? Kimler, ‘Ondan uzak dur, yoksa sana çok zarar verir?’ demiş?
Senet sahteciliği ve dolandırıcılık meseleleri üzerinden kimler Mansur Yavaş'ın ekmeğine yağ sürüp mağdur duruma düşürmüş?
AK Parti Ankara İl Başkanlığı bu süreç içinde Özhaseki için nasıl bir çalışma yapmış? Ya da ’Özhaseki Ankaralı değil, onunla seçim kaybederiz?’ diye kimler kampanya yürütmüş? Konuşacak çok şey, ortaya dökülecek çok hata var ama onu sonraya bırakalım.
Sadede geleyim…
Özhaseki yanlış aday olduğu için değil, başarısız olduğu için değil, birileri omuz vermediği ve hatta birileri kuyusunu kazdığı için Ankara seçimlerini kaybetti. Daha kestirmeden söylemek gerekirse, Binali Yıldırım İstanbul'u neden kaybettiyse, Özhaseki de Ankara'yı aynı sebeplerden ötürü kaybetti.
Ancak AK Parti'nin bu süreçte Mehmet Özhaseki gibi marka bir ismi kaybetmemesi ve eksiye oranla daha fazla sahip çıkması lazım.
Bolu'nun kaybedilmesi sonrası belediye başkan adayı Fatih Metin Bakan Yardımcılığı'na getiriliyorsa, Mehmet Özhaseki'ye sahip çıkmak bu partinin boynunun borcudur."