Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, uzun süredir beklenen yeni ekonomi paketini açıkladı. Paket, ekonomide en temel sorunlara çözüm sağlayacak, 2019'da tamamlanması hedeflenen ilk aşamayı içeriyor.
Finansal sektöre yönelik adımların başı çektiği pakette, emeklilik sisteminin reforme edilmesi, kıdem tazminatının Bireysel Emeklilik Sistemine entegresi, gıda enflasyonu ile mücadele kapsamında tarımda milli birlik projesi, bütçe disiplini ve sıkı maliye politikası ile vergi alanında atılacak adımlar öne çıkıyor. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, yeni ekonomi paketinin içeriğini, belirlenen hedefleri ve yeni yol haritasının beklentileri ne denli karşıladığını RS FM'de yorumladı.
İktisatçı Selva Demiralp, yeni paketin kısa vadeli, ülkenin şu anda içinde bulunduğu finansal sektör-reel sektör borç krizi sorunlarını aşmaya yönelik bir paket olduğunu belirtirken, yapısal reformlara odaklanmadığının altını çizdi. Demiralp, "Hükümet reform paketi sinyali vermemişti, piyasa kendisi bunu reform paketi olarak düşündü, beklentileri karşılanmayınca da hayal kırıklığı oluştu" dedi.
Prof. Dr. Demiralp'a göre Bakan Berat Albayrak'ın açıkladığı pakette en dikkat çekici olan bankacılık sektörüne ilişkin. Geçtiğimiz dönemde ekonomiyi canlandırmak adına kamu bankalarının düşük faizli, riskli krediler vererek motor görevi üstlendiğini anımsatan Selva Demiralp, "Eğer ekonomi önümüzdeki dönemde bir toparlanma sürecine giremezse bu kredilerin de tekrar kötü krediye dönüşme ihtimali var. Dolayısıyla bu şartlarda kamu bankaları özelinde bir sermayelendirmeye gidilmesi olumlu" diye konuştu.
Prof. Dr. Selva Demiralp'in dikkat çektiği bir diğer başlık da inşaat ve enerji gibi özellikle sorunlu kredilerin yoğunlaştığı alanlardaki kredilerin özel fonlara aktarılması planı.
Bankaların kötü kredilerinin ne karşılığında ve nasıl bu fonlara aktarılacağına ilişkin detayların henüz net olmadığının altını çizen Demiralp, yaklaşık 100- 150 milyar liralık sorunlu krediden söz edildiğini belirtti.
Uygulama aşamasında piyasa mekanizmasından sapmamak gerektiğini ifade eden Demiralp, "Eğer eğer bu iş layıkıyla yapılabilir ve banka bilançoları kötü kredilerden temizlenirse, sistemde önemli bir tıkanıklık giderilmiş olur" dedi.
‘YÜKSEK ENFLASYONDA GÜNAH KEÇİSİ GIDA ENFLASYONU OLMAMALI’
TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, yeni paketteki enflasyonla mücadeleye yönelik adımları da değerlendirdi.
Pakette daha çok tarım politikalarına ve gıda enflasyonunun ne şekilde düşürülebileceğine odaklanıldığını belirten Demiralp, çekirdek enflasyonun düşürülmesine yönelik bir mesajın ise verilmediğine dikkat çekti. Türkiye'deki yüzde 20'lik enflasyonda gıdanın payının 6-7 puan olduğuna vurgu yapan Selva Demiralp, gıdayı günah keçisi ilan etmenin doğru olmayacağını söyledi, gıda dışı sebepleri işaret etti:
"Gıdanın enflasyon, TÜFE paketindeki ağırlığı yaklaşık yüzde 20-25 civarında. Gıda enflasyonunun kendisi de yüzde 30'lar civarında. Dolayısıyla manşet enflasyon üzerinde gıdadan gelen pay en fazla 6-7 puan. Geriye kalan 13-14 puan aslında gıda dışı sebeplerden gelen bir enflasyon. Yani gıda enflasyonun tamamen sıfırlasak bile şu anda enflasyonu yine yüzde 15 -16'larda görmemiz olası."
Prof. Dr. Selva Demiralp, yeni pakette hedeflenen tasarrufların artırılması konusuna da değindi. Türkiye'nin kronik cari açığının, tasarrufların yatırımlardan düşük olduğu anlamına geldiğini anımsatan Demiralp, bunun altında yatan sebeplerin iyi analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Finansal okuryazarlığın yüksek olmamasının tasarrufların düşük olmasında kısmi bir sebep olabileceğini kaydeden Demiralp'e göre asıl sebep ise Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin düşük olması:
"Buna gelir dağılımındaki bozuklukları da eklersek toplumun önemli bir kısmı zaten tasarruf yapabilecek kadar bir gelire sahip değil. Yani kişi başına düşen milli geliri artıracağız ki tasarruflar da artsın. Bunu nasıl yapabiliriz diye düşünürsek, örneğin kadın nüfusun iş gücüne katılması, daha fazla üretim ve gelir, tasarrufu da artıracak. Yani burada önemli olan uygun iş imkanlarının yaratılması. Zaten bu noktada yapısal reformlardan bahsediyoruz. Bir takım sorunlar, çarpıklıklar giderilsin ve potansiyel büyümemiz artırılabilsin. Ancak o noktada biz kişi başına milli geliri ve tasarrufları kalıcı şekilde artırabiliriz."