Suriye'de IŞİD'e karşı mücadele sırasında Rusya ve Türkiye arasında özel askeri ve diplomatik ilişkilerin oluşmasının ortak devriye işine yardımcı olduğunu dile getiren Matuzov, "Böyle bir devriye, Özgür Suriye Ordusu, Türkmenler, Nureddin Zengi ve Sultan Murat birlikleri gibi silahlı oluşumlarla çatışmadan kaçınma fırsatını yaratıyor. Türkiye'nin bölgede kendi çıkarları var ve bu çıkarların dikkate alınması gerekiyor. Türk-Rus devriyelerinin bu işbirliği şekli, bu oluşumların kontrolsüz eylemlerini engelleme fırsatını yaratıyor. Ayrıca bölgede Nusra, IŞİD kalıntıları ve Hayat Tahrir eş-Şam'ın birbirine karışması da zorluk çıkaran sorunlardan biri" yorumunda bulundu.
İdlib'deki 2 kilometrelik bölgenin devriyesi dahil bu tür kontrol tedbirlerinin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Soçi'de varılan anlaşmada öngörüldüğünü hatırlatan Rus diplomat, bu konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:
"Bu ortak devriye de anlaşmayı hayata geçirmenin biçimlerinden biri. Bu iyi ve doğru bir hamleyi, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'yi tedirgin eden ve daha önce Türk-Amerikan devriyesinin yapıldığı diğer bölgelere de yayılması lazım. ABD yerine Rus askerleriyle ortak faaliyet, Suriye devletinin bu topraklar üzerindeki egemenliğini sağlama fırsatını veriyor. Çünkü Soçi'de, Türkiye ile ortak çalışmanın temelini oluşturan ilke, Suriye'nin bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygıydı."
"Devriyenin, ülkenin toprak bütünlüğünü sağlama yönünde çalışacağı, daha da güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken olumlu bir faktör. Elbette ABD'nin askeri varlığı engel oluşturuyor. Amerikalılar şimdilik sadece askerlerini çekeceklerini ilan etmekle yetiniyor ama bu sorun henüz çözüme kavuşturulmuş değil ve ABD askerleri orada kalmaya devam ediyor. Hatta çekilmeden önce Kürtleri, Suriye yönetimiyle her türlü görüşmeleri reddetmeye ikna etmeye çalışıyorlar. Suriye yönetimine karşı durmayı korumaya yönelik bu teşvik aslında ülkenin bölünmesi yönünde doğrudan bir tehdit. Bu, Türk yönetimi için de kabul edilemez."
Rus-Türk ortak eylemlerinde, Türkiye ve Suriye'nin, Fırat'ın doğusunda bağımsız bir devletin oluşmasına engel olma yönündeki karşılıklı ilginin de yattığından emin olduğunu dile getiren Matuzov, şu yorumda bulundu:
"Türk tarafının Şam'daki yönetimin meşruiyetini tanıma konusunda sergilediği inatçı isteksizliğe rağmen bu eninde sonunda düzleştirilmeli ve Suriye-Türkiye ilişkileri iyi komşuluk ilkeleri ve 1998 Adan Anlaşması'na saygı temelinde normalleşmeli. Bu tür ortak devriyelerin nihayetinde Türkiye ve Suriye arasında politik anlaşmayla, politik ve askeri karşı durmanın sona ermesiyle sonuçlanacağını ummak için her türlü neden var."
Semyonov, Tel-Rufat'ın geleceğiyle ilgili de şunu söyledi:
"Tel-Rıfat, ÖSO'nun kontrolüne geçebilir veya Esad'ın kontrolüne dönebilir ya da ortak devriye ile sürdürülecek özel bir statü alabilir."