‘İKİ ÜLKEYİ İLGİLENDİREN NEREDEYSE BÜTÜN KONULAR GÜNDEME GELECEK'
Görüşmede dış ticaret ve vize başlıklarının da ele alınacağına işaret eden Sezer "Bu iki başlıkta da tıkanma var. Enerji konuları zaten Rusya'nın gündeme getireceği maddeler olacak. Bizim ise bu aşamada maalesef vizeden başka söyleyebilecek bir şeyimiz yok" değerlendirmesinde bulundu. Suriye konusunun da ana gündem maddeleri arasında yer alacağına değinen Sezer "Lavrov, özellikle İdlib konusunda somut adım atılması gerektiğinin altını bir kez daha çizecek. Ayrıca görüşmede Adana mutabakatı vurgusu da yapılacak. Rus tarafı, Erdoğan Putin zirvesinden İdlib konusunda somut şeyler çıkması için bastıracak " diye konuştu.
‘İDLİB'DE NUSRA'NIN ELİNDEN OPERASYONSUZ SİLAH ALMAK MÜMKÜN DEĞİL, OLASI OPERASYONA İLİŞKİN DETAYLAR MASADA OLACAK'
Operasyon öncesi tahliye koridorları açılmasının gereğini hatırlatan Atlıoğlu "İdlib içerisinde, hem yurtdışından gelen hem de Suriye'nin diğer bölgelerinden gelen, çok sayıda insan var. Bu kişilerin olası bir çatışma durumunda nasıl davranacaklarını öngörmek kolay olmasa da, Türkiye sınırına doğru bir göç hareketi olası. Dolayısıyla, Türkiye, Rusya, dolaylı olarak Suriye hükümeti ve İran'ın da katkılarıyla bir koridorun açılması ve harekâttan önce oradaki insanların tahliye edilmesi gerekiyor. Pazarlıklarda bunlar da konuşuluyor. Bu insanlar Halep'e de sevk edilebilir. Ancak siviller ve radikal örgüt mensupları nasıl ayrıştırılacak? Yabancılara ne olacak? Bunların her biri tartışılması gereken zor başlıklar" diye konuştu.
‘BUNDAN SONRA TÜRKİYE'NİN TAMAMEN ABD'YE KAYMASI ZOR GÖZÜKÜYOR'
Türkiye'nin İdlib konusunun çözümünü istediğine ancak Fırat'ın doğusuna öncelikli olarak odaklanmak isteyeceğine işaret eden Atlıoğlu "Türkiye, İdlib'de çözüm istiyor anca önceliği Fırat'ın doğusu. Türkiye, seçim sonrası ekonomik duruma ve istikrar seviyesine göre İdlib konusundaki tutumunu yeniden ele alabilir. Olası bir siyasal istikrarsızlık durumunda Türkiye'nin İdlib'e ilgisi azalabilir. Çünkü iktidar partisinin ilgisi iç politikadan dış politikaya kayabilir. Ancak iç politikada görece istikrarlı ortam sürerse, İdlib konusunda masadaki ısrarını sürdürebilir. Tabii Türkiye'nin tutumunu, ABD'nin S-400 konusundaki tutumu ve 2016'dan beri Türkiye'ye yönelik çok sertleşen tavrı da etkileyecektir. Bu yüzden Rusya'dan tamamen kopacak bir Türkiye öngörmüyorum. Türkiye'nin yakın gelecekte tamamen ABD'ye kayması son derece zor" değerlendirmesinde bulundu.
‘ADANA MUTABAKATI'NIN YENİDEN CANLANDIRILMASI SÖZ KONUSU OLABİLİR'
"Adana Mutabakatı'nı şu ana kadar iki taraf da feshetmemiş. İsteseler edebilirlerdi. Adana Mutabakatı, ağırlıklı olarak PKK konusuna değinse de, karşılıklı ve her iki tarafın da taleplerini dikkate alan bir anlaşma. Türkiye, bu hukuki belgeyi canlandırabilirse, PKK konusunda Suriye hükümetiyle belli ölçüde anlaşma zemini yakalayabilir. Neticede Suriye hükümeti PKK/PYD ile mevcut şartlar sebebiyle görüşüyor ancak topraklarını, hele hele, ABD destekli bir örgüte bırakmak gibi bir niyette değil. Türkiye ile Suriye arasında geçmişte yaşanan bazı olumsuzlara rağmen, Adana Mutabakatı'nın yeniden canlandırılması mümkün gözüküyor. Tabii, bu konuda Rusya'ya çok iş düşüyor. Putin, bu konuyu açana kadar kimsenin aklına gelmedi bu konuda. Bu süreç yeniden canlandırılırsa, Ruslar iki tarafın iletişiminde önemli rol oynayacaktır."
‘TÜRKİYE, SURİYE HÜKÜMETİYLE DOĞRUDAN TEMAS KURACAKSA ÇOK GEÇ KALMAMALI'
Türkiye ile Suriye'nin doğrudan diplomatik ilişkilere başlama zamanlamasının hayati önemde olduğuna değinen Dr. Atlıoğlu "2012, 2013 ve 2014'te Şam yönetimi tamamen ‘gayri meşru' kabul ediliyordu ve o dönem Türkiye-Suriye arasında doğrudan bir ilişki ihtimali yoktu. Ama artık dolaylı yoldan ilişki kurulduğuna dair resmi düzeyde çeşitli açıklamalar geliyor. 2014'lere kadar sadece Türkiye'de değil Türkiye dışında da Esad'a ömür biçiliyordu. Ancak şimdilerde Körfez ülkeleri Suriye elçiliklerini geri açıyor. Muhtemelen yakın gelecekte Batı ülkeleri de elçiliklerini geri açacak. Şam'daki hükümet meşruiyetini, tanınma yoluyla artırdığı süreçte, Türkiye'nin bu sürece ne zaman dahil olacağı önem kazanıyor. Örneğin, Türkiye, büyükelçiliğini İngiltere'den önce mi yoksa sonra mı açacak, bu bile önemli. Neticede İngiltere de bu işin aktörlerinden biriydi. Türkiye, büyükelçiliğini 10 yıl sonra açacaksa, çok geç de kalabilir. Süreç, Esad'ın kalacağına işaret ediyor gibi duruyor. Suriye'de alternatif iktidar da çok gözükmüyor. Bu yüzden Esad'ın iktidarda kaldığı süreçte Türkiye'nin de orada doğrudan bir muhataba ihtiyacı var. Türkiye, bunu yapacaksa, çok geç kalmamalı. Türkiye'den gelen açıklamalar bir arayış olduğunu gösteriyor. Ancak zamanlamaya dikkat edilmeli. Türkiye, Şam'daki hükümeti reddedecekse, bu reddedişini ne kadar sürdürülebileceğini de hesaba katmalı. Türkiye, bu hesaplamaları yaparken, Fırat'ın doğusunda olan ve Türkiye'nin iç güvenlik meselesi sayılabilecek meseleyi dikkate alarak çözüm yolu bulmalı. Şartlar buysa Türkiye de, Suriye de birbirine karşı önyargıları yavaş yavaş kırmalı" diye ekledi.