Avukat Atalay: Berkin Elvan dosyasında hiç kuşku kalmadı

İstanbul'da 6 Haziran 2013'te sokakta kafasına atılan bir gaz fişeğiyle ağır yaralanan, sonradan hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın davası halen sürüyor. Davada tutuklu yargılanan kimse yok. Berkin Elvan'ın avukatlarından Can Atalay, Seyr-i Sabah programında dava süreçlerinde yaşanan olayları anlattı. Atalay, artık davada sona gelindiğini, birkaç ayrıntının kaldığını dile getirdi:

‘FİŞEĞİ ATANIN DA EMRİ VERENİN DE KİMLİĞİ SABİT'

"Berkin Elvan'ın başına gaz fişeği sıkıldığı sabit, sıkan kişinin kimliği de sabit. Ancak bu kişi tutuklu değil. Ben anlamadığım için bunu izah etmem mümkün değil. Hukuki olarak izah edilebilir anlaşılabilir tarafı yok. Bence bu kişinin kaçma şüphesi var. Suçlamadan mahkemeden kaçmak için her şeyi yaptı. Duruşmaya salonuna bir kez bile gelmedi. Adliyeye girerken bun yapmadı teşhise yönelik fotoğraf çekerken takma bıyık ve gözlük taktı. İki fotoğrafı var biri sicil kaydı için, teşhise esas olan fotoğrafta bu takma bıyık olduğu için onu tanımıyorlar. Onun bağlı olduğu siyasi irade delil kararttı. Uzun bir süre dava açmamak için işlem yapıldı. Geçen duruşmada tanıklık yapan polis memuru benim konuyla hiç alakam yok dedi, beni buraya yazmayın dedim ısrarla yazdılar dedi. Yazılmasını isteyen amirlerim dedi. Üye yargıçlardan biri seni neden bu dosyaya eklediler diye sordu, dosyayı şişirmek için dendi. Polis memurlarının kimlik bilgileri uzun süre verilmedi savcılığa.

Geçen duruşmada dinlenen bilirkişi gibi davranan birisi bir silahla yivsiz olduğu gerekçesiyle hedef gözeterek, doğrudan hedefe yönelterek ateş edilemeyeceğini söyledi. Ben şunu sordum: Yivsiz başka silah biliyor musunuz? Av tüfeği. Av tüfeğiyle nişan alınıp kuş vurulabildiğine göre insanlar da vurulabilir. Çok organize hareket edilen bir durum var ve bu devam ediyor.

Soruşturma aşamasında alınan raporlar, kovuşturma aşamasında alınan raporlar, bu kişinin orta dereceli bir mesafeden doğrudan hedef gösterip nişan alarak Berkin'i kafasından vurduğunu çok açık ortaya koydu. Artık şunu biliyoruz: Gaz fişeği sıralı amirinin emri olmadan kullanılamaz Emniyet Genel Müdürlüğü uygulaması bunu gösterdi. Bu kişi emir almadan özel olarak gitti vurdu. Ama görüntüler aksini gösteriyor. Oradaki amirler parmaklarıyla ahlaka mugayir hareketler yaparak parmaklarıyla gösteriyorlar destekleyip talimat veriyorlar. Bunların araştıracak bir durumu kalmadı. Son bilirkişi raporu 65 metreden fazla bir mesafeden ateş edildiğini gösteriyor. Esası etkilemez ama daha yakın bir mesafe bu, bunun için keşif yapılması gerekiyor. Son bir yıldır olay yerine gitmedim. Ama değişmediğini biliyorum. Oradaki binalar olduğu gibi duruyor. Gaz fişeğinin ateşlendiği ve çocuğun vurulduğu yer duruyor. Keşif yapılması mümkündür. Bizim keşiften beklediğimiz yarar hala mümkün. Mesafe tayini açısından bir kaygımız var, esasa ilişkin değil de kastın olup olmadığına yönelik önemli. Biz birkaç meslektaş olarak ilk iki duruşmada tutuklama talep etmedik. Devlet memurudur duruşma salonunda hazır olursa tutuklanmaması için yeterli gerekçe olabilir diye. Ama üçüncü duruşmada o kadar açık bir hale geldi ki delil karartmaya yönelik hareketler ve kaçmaya çalıştığı… Biz ondan sonra tutuklama talep ettik.

‘ANNE YUHALATMAYI BU TOPRAKLAR KABUL ETMEDİ, ETMEYECEK'

Şu söylenecekler belagat değil: Bu dosya kapsamında hiçbir kuşku kalmadı. Sadece ayrıntılar var. Hakkı teslim edilmesi gereken yargıçlar da var. Bu kadar açıkken bu mesele, çocuğu kimin vurduğu çok açık, çocuk vurulduktan sonra alınmasın diye seri gaz atışı yapanlar çok açık, vurulması talimatını veren amirlerin kim olduğu çok açık. Bu kişinin hak ettiği şekilde ceza alması lazım. Sıralı amirlerle ilgili iddianame düzenlenmesi gerekir. Peki bu emri ben verdim diyenler? Onlarla ilgili mesele tarihsel ve politiktir. Bu mesele devam ediyor. Öldürülen çocuğun annesinin meydanlarda yuhalatılmasını bu topraklar hiç kabul etmedi etmeyecek.

Polis memuru şöyle bir anı uzun uzun anlattı: Berkin vurulmuş. Mahalleden tepkiler yükselmiş. Çocuklar çıkmışlar polisi taşlamaya başlamışlar. Polis, bağırdık onlara ve gittiler dedi. Bu kadar yalın ve ağır bir hak ihlalinden bahsediyoruz. Yasalarda az da olsa arızalardan bahsedilebilir. Ama esas olarak siyasi idarede arızalar var. Siyasi iradenin meseleyi kendi beka sorunu olarak görmesinde sorun var."