ABD Başkanı Donald Trump'ın BM onaylı ve çok taraflı nükleer anlaşmayı çöpe atması ve yeniden yaptırımları devreye sokarak kıskaç siyasetine yönelmesinin İran siyasetindeki etkileri görünür oluyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve nükleer anlaşmanın ‘mimarı' olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, İran siyasetinin muhafazakar kanadının sert retoriğine hedef olurken, sürpriz bir haber geldi. Dışişleri Bakanı Zarif'in, tam da Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın savaşın başından bu yana bir ‘ilk' niteliği taşıyan Tahran ziyareti ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney'le buluşmasının akşamında, üstelik de açıklamasını Instagram sayfasından duyurması büyük tarıtşma koparttı. Zarif daha sonraki açıklamasında da ‘dış işleri bakanlığı koltuğunun itibarını koruduğunu' vurgularken, milletvekillerinin de devreye girmesiyle meselese, Cumhurbaşkanı Ruhani'nin istifayı kabul etmemesi ve Zarif'in görevinin başına dönmesiyle sonuçlandı.
İran'ın uluslararası planda büyük etkisi olan, parlak bir diplomat olarak Batılı ülkelerde saygı gören Zarif'in istifa hamlesinin perde arkası ile İran'ın içi ve dış siyasetine etkilerini TOBB Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gülriz Şen ile konuştuk
‘ZARİF İRAN SİYASETİNİN KENDİSİNİ NE KADAR KORUYACAĞINI GÖRMÜŞ OLDU'
"Cevad Zarif'in Instagram üzerinden istifa ettiğini açıklaması hem İran'da hem de İran ile ilgili siyaset güden diğer ülkelerde uykusuz bir geceye sebep oldu. Zarif'in istifasının ardından işleyecek süreç önemliydi. Bugün itibariyle istifasının Ruhani tarafından kabul edilmediğini resmi bir biçimde öğrenmiş olduk. Onun dışında başka bir önemli açıklama Kasım Süleymani'den geldi. Kendisi Esad'ın ziyaretindeki koordinasyonsuzluktan dolayı Zarif'in bu toplantıda olamadığını rejimin ileri gelenleri tarafından, aslında burada parantez içinde dini lideri anlıyoruz, dini lider başta olmak üzere rejimin bütün yetkilileri tarafından çok takdir gördüğünü, dış politikasının çok başarılı bulunduğunu ifade etti. Toplantıda mevcut olamamasından ötürü kendisinden aslında bir nevi özür de dilemiş oldu. Böylelikle Cevad Zarif sistemdeki dengeleri test etmiş oldu. Dini liderin, Devrim Muhafızları Komutanlarının, Cumhurbaşkanı'nın kendisini sistemin içinde ne kadar koruyacaklarını görmüş oldu. Bir yandan da bu istifa ile birlikte kendisine yönelik eleştirileri de test etmiş oldu. Zira genel manada parlamentoda 150'den fazla milletvekilinin Ruhani'ye yazdığı istifasını kabul etmemesi yönünde bir mektup var. Meclis'teki iradeyi görmüş oldu. Öte yandan hem toplumsal manada hem elitler arasında destek gördü. Ancak özellikle daha muhafazakâr İran'daki şahin kanadın bundan ne kadar memnun olduğunu görmüş oldu. Çünkü istifasından memnun olan bir kesim de vardı. Hatta bazı açıklamalar yurt dışına çıkış yasağı konulması ve nükleer anlaşmadaki başarısızlığının değerlendirilmesi şeklindeydi. Aslında bizi şaşırtan şeyler değildi."
‘ZARİF ÇOK AĞIR BASKI ALTINDAYDI'
Cevad Zarif uzun süredir hem içeride Batı yönelimli dış politikanın aldığı eleştiriler nedeniyle hem de Trump hükümetinin nükleer anlaşmadan çekilip daha sonrasında İran'a yönelik daha agresif yaptırımları devreye sokmasıyla birlikte iki cepheden de baskı altındaydı. Cevad Zarif'in aslında son dönemde içeride en çok uğraştığı konulardan birisi Financial Action Task Force (FATF-Mali Eylem Görev Gücü) konusunda İran'ın atacağı uyum adımlarıydı. Şimdi bu görüşmeler devam ediyor ve en son Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi'nde epey çetin bir müzakere süreci gerçekleşiyor. Bu mekanizmaya İran dahil olursa hem terörizmin mali finansmanı konusunda dış ilişkilerinde önemli bir adım atmış olacak. Kabul etmezse Avrupa bankalarıyla olsun bütün finansal işlemlerinden yine tecrit edilecek. Bu noktada Ruhani'nin de açıklamaları Zarif'in istifasının ardından önemliydi. Çünkü bu konuda yaratılan algının yanlış olduğunu, dini liderin kendisine bu konuda destek olduğunu, İran'ın bu politikasını desteklediğini de açıklama fırsatı bulmuş oldu. Aslında Zarif bu noktada çok büyük baskı altındaydı. Bu bir açıdan da İran'ın dış politikasına yönelimi ile ilgili de bir konu."
‘İÇERİDEN GÖRDÜĞÜ ELEŞTİRİLER DE ZARİF'İ YIPRATTI'
"Beşar Esad'ın ziyareti bardağı taşıran son damla esasen. Dış politikadaki İran'ın en önemli bürokratının o toplantıda mevcut olmamasının Zarif'i kızdırdığı, üzdüğü anlaşılıyor ama bu tek neden değil. Bu görünürdeki sebep ve belki de bardağı taşıran son damla. Öncesinde iç siyaseti onu epey yoran ve İran'ın dış dünyaya karşı eğer entegre kalmaya devam edecekse, yapıcı angajman politikası en azından Avrupa Birliği ile işleyecekse yapmak zorunda olduğu sorumlulukları var. Bu adımları atmamak ya da içeriden gördüğü eleştiriler de Zarif'i yıprattı. Bence bu noktada hakikaten tam da hem İran'da hem dış ülkeler nezdinde çok popüler olduğu bir zamanda istifa kararı alıyor. Bence bu da ilginç. Birkaç gün önce Çin'e bir ziyaret gerçekleştirmişti Cevat Zarif. Orada Çin Dışişleri Bakanı'nın çok dikkate şayan bir açıklaması var. ‘Münih Güvenlik Konferansı'ndaki konuşmanızı çok takdir ettik, İran'ı çok güzel savundunuz. Bu noktada İranlılar ne kadar şanslı, kendilerini sizin gibi savunan bir diplomata sahipler' minvalinde bir açıklamaydı bu. Cevat Zarif hakikaten bazı noktalarda eleştirilse de bu konuşma sonrasında İran halkından da çok takdir gördü. Toplumun Cevat Zarif gibi mahir siyasetçilere, diplomatlara çok ihtiyaç duyduğu bir dönem. Çünkü mesajlardan şunları okuyoruz. Peki şimdi bizim geleceğimiz ne olacak, nükleer anlaşmanın geleceği ne olacak? Cevat Zarif gibi iletişimi güçlü ve konusuna hakim bir diplomatı kaybetmenin İran halkı için bedeli ne olacak gibi korkular vardı."
‘RUHANİ'DEN HABERSİZ İSTİFANIN OLMASINI DÜŞÜNEMİYORUM'
"Spekülatif boyuta gelecek olursak, Ruhani'den habersiz böyle bir şey yapacağını düşünmüyorum. Rahatsızlığını muhakkak iletmiştir. Belki bu Zarif ve Ruhani ikilisinin sistemi ve sistem içindeki duruşlarını test ettikleri bir adım olabilir. Şimdi biz her şey çok netleştiği için bunu söylüyoruz. Ruhani ilk başta hemen açıklama yapmadı. Mesela dün ilk basın toplantısında daha örtülü bir şekilde Zarif'e desteğini sundu. Bugün işler resmiyet kazandı. Bence burada beklenen şey biraz dini liderin alacağı pozisyondu. Hamaney'in de özellikle Kasım Süleymani üzerinden dolaylı bir şekilde Zarif'e desteğini açıklamasıyla birlikte Zarif'in görevine devam edeceği netleşmiş oldu. Ruhani de dolaylı mesajlar verdi demiştim. Hem konuşmasında hem de yardımcısı Mahmud Vaizi üzerinden dolaylı mesajlar verdi. Mahmud Vaizi yazdığı bir tweette, burada İranlı yetkililerin sosyal medyayı çok aktif kullandığına da şahit oluyoruz, İran'ın tek bir dış politikası ve tek bir dışişleri bakanı vardır, Ruhani bu görüşü savunuyor dedi. Bence bu da önemliydi. Kasım Süleymani'nin bugünkü açıklamasında da aynı vurguyu görüyoruz. Bu bize İran'ın devrim sonrası süreçte dış politikasına dair pek çok tartışmayı hatırlatıyor. Dış politikanın dümeninde kim var? Bence bu krizden koordinasyonun güçleneceğine dair bir mesajla çıkarsa İran, önümüzdeki süreçteki zorluklar açısından önemli bir hamle yapmış olur gibi geliyor bana."
‘RUHANİ'NİN PERFORMANSI BELKİ ONU DİNİ LİDERLİĞE YAKLAŞTIRABİLİR'
"Aslında İran İslam Cumhuriyeti'nin önümüzdeki yıllar içinde en önemli meselesi dini liderin kim olacağı, Hamaney'in vefat etmesi durumunda. Bu konuda Ruhani'nin de ismi geçiyor. Velayet fakih kavramı 1979 sonrası İran'ın en temel siyasi dilimi oldu. Aslında tüm gücü hem Ruhani hem siyasi gücü tek elde toplayan bir makam. Ayetullah Humeyni'ye göre biçilmiş bir elbiseydi. Onun vefatının ardından Ali Hamaney dini lider oldu. O da kendi otoritesini özellikle Devrim Muhafızları ile kurduğu, asker ile kurduğu ilişkiler üzerinden ve tabii İran'ın ekonomik vakıf networkleri üzerinden perçinlemiş oldu. En önemli soru bu bakarsanız İran iç siyasetine ve elbette dış siyaseti de belirleyici olduğu için uluslararası ilişkiler açısından da önemli bir soru. Bu krizle birlikte dini liderin onayının Cevat Zarif'in devam etmesi yönünde alınmış olması içeridekilere Ruhani ve Zarif ikilisine engel çıkarmayın, bu kritik dönemeçte onları engellemeyin mesajı veriyor. Bu krizde dini liderin Ruhani ve Zarif'e sahip çıkması önümüzdeki süreçte Ruhani'nin dini lider iddiası için de elini güçlendirebilir. Ama oradaki tek belirleyici bu değil. Çünkü İran'da sistem içinde olmak kaydıyla muazzam bir siyaset etme biçimi var. Kıran kırana bir siyasi mücadele oluyor devletin yönü ve doğrultusu için. Ali Hamaney'in dini lider seçilmesinde Rafsancani'nin çok büyük rolü olmuştu. Çünkü o dönemki tartışmalarda dini yetkinlik mi yoksa siyasi maharetler mi önemli tartışması vardı. Ve Rafsancani güncel meselelere cevap verebilecek bir dini lidere ihtiyacımız var, siyasi vizyonu olan bir dini lider olmalı diyerek Ali Hamaney'e açıktan destek sunmuştu. Ve önemliydi, ‘king master' yani kral yapan kişi olarak geçiyordu. Ruhani bu yönde destekleyecek daha kıdemli bir din adamı var mı, yok mu, bu süreç nasıl işler, uzmanlar meclisinin tartışacağı bir konu. Ama siyaset bu tartışmaları besleyecek bir şey. O nedenle Ruhani'nin performansı ve ‘sistemin bekasını en iyi ben garanti edebilirim' iddiası belki onu dini liderliğe yaklaştırabilir. Bunun pek çok başka dinamiği var. Ama bu kriz dolaylı şekilde bu süreci de test etmiş olabilir."
‘İLETİŞİM BECERİSİ YÜKSEK BİR DİPLOMATINI KAYBETMEK İRAN AÇISINDAN ÇOK SORUNLU'
"Ruhani-Zarif ikilisi iletişim kurulabilen şahsiyetler her şeyden önce. Ben bunu çok önemsiyorum. İran-ABD ilişkilerinde Obama dönemindeki istisnai iyileşmesinde de John Kerry ile Cevat Zarif arasındaki iletişimin gücü bence çok önemliydi. Hakikaten İngilizce iletişim becerisi yüksek bir diplomatını kaybetmek bile İran açısından çok sorunlu. Çünkü Batı dünyası ile ilişkileri yöneten kişi Cevat Zarif. İran'ın uluslararası ilişkilerinde doğu mu batı mı ikilemi hep yaşanıyor. Batıdan kopmuş bir İran tamamen yüzünü doğuya dönmüş kalacak. İran 1990'lardan itibaren hem batı ile hem doğu ile dengeli bir siyaset gütmeye çalışıyor. Savrulmaması için Cevat Zarif ve Ruhani gibi etkin şahsiyetlerin İran dış politikasına getirdiği denge önemli. Onun dışında politikalarda ne gibi şeyler bekleyebiliriz? Bunun cevabının bir kısmı İran'dan ama bir kısmı da diğer aktörlerin izlediği stratejilerden kaynaklanacak. İran, Avrupa Birliği'nin yarattığı mali mekanizmanın daha iyi işlemesi gerektiğini düşünüyor. Önümüzdeki süreçte yaptırımları bypass etmek için çok daha etkili ve şaşırtıcı hamlelerimiz olacak gibi açıklamalar geliyor İran'dan. Bu mekanizma İran'ın beklediği büyük yatırımları sağlayacak bir mekanizma değil. Daha çok insani ticaret, gıda ve ilaç ticareti ile ilgili mekanizmaları düzenleyecek. O nedenle İran'ın ekonomisini darboğazdan çıkarabilmesi için ziyarette düşüşü önleyebilmesi için, genç işsizliğini giderebilmesi için daha büyük yatırımlara ihtiyacı var. İran ile diyalogdan yana olan bütün aktörler Zarif'in gitme kararından korkup kaygı duymuşlardır diye düşünüyorum. Çünkü hakikaten çok yakından izlendi son birkaç gün İran'da ne olup biteceği, istifa sürecinin asıl sonuçlanacağı. Bence İran'ı ‘kaybetmemek' için İran'daki bu ılımlı, pragmatik ve yapıcı angajman arayışı içindeki yönelimi kaybetmemek için Avrupa Birliği'nin de daha fazla adım atması lazım. Yine Zarif'in kendi konuşmasına referans verecek olursak, ‘Avrupa Birliği, İran'a yürümek istiyorsa, biraz ıslanmalı artık' dedi. Yani İran'ın Avrupa Birliği'nden daha büyük beklentileri var. Hatta bunun sadece Avrupa Birliği ile sınırlı kalmasını istemiyor. Bu mekanizmanın Çin ve Rusya başta olmak üzere pek çok aktörle ticaret için kullanılabilir olacağını düşünüyor. Önümüzdeki süreç aslında dış aktörler de çok önemli."
‘KRİZ GÜÇ KONSOLİDASYONU İLE BİTTİ'
Bu krizin hem içinde güç konsolidasyonu ile bittiğini görüyoruz, önümüzdeki günlerde detaylarına daha vakıf olacağız ama Zarif bu krizden güçlenerek ve sistemi test ederek çıkmış oldu. Onun dışında bu gücünü ne kadar koruyabileceği, ne kadar etkin olabileceği İran'ın nükleer programı konusunda Avrupa Birliği ile ne kadar işbirliği içinde kalacağı ile alakalı. Çünkü nükleer anlaşmada kalabilmesi için somut kazanımlar bekliyor ve bunları Avrupa Birliği, İran'a sunmazsa içeride başka bir tartışma olacak. İran, nükleer anlaşmadan çekilmeli mi yoksa kalmalı mı tartışması. Bu da Zarif için yeni bir sınama olacak. Onun dışında bölgede stratejik derinlik konusu doğru. İranlılar bunu açık şekilde ifade ettiler. İran hem Levant'ta hem de Körfez'deki varlığını yani Irak, Suriye, Lübnan üzerindeki nüfuzunu stratejik derinliğinin bir parçası olarak görüyor. ABD ile ilişkilerinin son dönemde en kötü noktaya indiğini ifade etmişti İran'ın Ruhani. Böylesi bir dönemde İsrail, İran ile savaşı açıktan telaffuz ederken İran stratejik derinliğini bölge sathında korumak ve yaymak isteyecektir. O nedenle Suriye konusunda Astana süreci Rusya ve Türkiye ile yürütülen diplomatik müzakereler önem kazanıyor. İran'ın maksadı Esad'ın Suriye'nin her karış toprağında tekrar kontrolü ele geçirmesi şeklinde. O müzakere sürecinde başka aktörler var. Nasıl ilerleyecek göreceğiz. Öte yandan Pakistan-Afganistan sınırındaki güvenlik tehdidi, Suudi Arabistan ile orada kızışan ayrı bir mesele var. Bütün bunlar İran dış politikasını, Zarif'i ve Cumhurbaşkanı Ruhani'yi sınamaya devam edecek."