HDP’lilerin diğer partilileri düşman olarak görmemesini isteyen Demirtaş, “Hiçbir HDP’li arkadaşım, başka partileri veya partilileri asla düşman olarak görmemelidir. Asgari demokrasi ilkeleri çerçevesinde, birlikte yaşam mücadelesinden vazgeçilmemelidir. AKP ve MHP’yi geriletmek, kullanacağınız oyun etkili bir sonuç doğurmasına bağlıdır. Bu nedenle tüm genç arkadaşlarımı, HDP’nin kararlarının arkasında durmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP’nin önceki dönem eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, T24’ten Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş’ın yanıtlarından bazıları şöyle:
AK Parti’nin yerinde olsam HDP’yi ve tabanını el üstünde tutar, toz kondurmazdım. Siyasi kaderiniz artık HDP’lilerin tavrına göre şekillenecek” diyorsunuz; AK Parti’nin bunun farkında olmadığını mı düşünüyorsunuz?
HDP’nin genç tabanında nabız tuttuğumda, “HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP’nin adaylarına nasıl oy vermemiz isteniyor; CHP, Demirtaş’ın cezaevinde olmasının önünü açan dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy verdi” diyorlar. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?
— Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz. Hiçbir HDP’li arkadaşım, başka partileri veya partilileri asla düşman olarak görmemelidir. Asgari demokrasi ilkeleri çerçevesinde, birlikte yaşam mücadelesinden vazgeçilmemelidir. AKP ve MHP’yi geriletmek, kullanacağınız oyun etkili bir sonuç doğurmasına bağlıdır. Bu nedenle tüm genç arkadaşlarımı, HDP’nin kararlarının arkasında durmaya davet ediyorum. Bunu da bir yukarıdan gelen talimat gibi anlamak yerine, tüm siyasal gelişmeleri ve olasılıkları göz önünde bulundurarak tartışa tartışa içselleştirmelerini diliyorum.
HDP’nin aday çıkarmayarak CHP’ye destek vereceğini, ama aslında HDP hâlâ “çözüm süreci” umudu beslediği için bunun AKP’ye yarayacağını söyleyenler var. Ne diyorsunuz?
Sizi çok sevenler olduğu gibi çok kızanlar da var. Örneğin yakaladığınız rüzgarı iyi kullanamadığınız, HDP’yi daha merkeze çekecek mesajlar vermediğiniz, hendekler nedeniyle yaşanan olaylarda yeterli açıklama yapmadığınız gibi. Geriye dönüp bakınca keşke dediğiniz şeyler var mı?
— İktidarın paralı borazanlığını, tetikçiliğini yapmak için her gece kanal kanal dolaşan pespaye tayfanın söylediklerini zerre kadar kale almıyorum. Bunun dışındaki her eleştiriyi anlamaya çalışarak saygıyla karşılıyorum. Elbette her zaman daha iyisi yapılabilirdi, bu benim için de geçerlidir. Fakat hendeklerle ilgili gerçekleri bilmeyenler, bu konuda yanılgılı yorumlar yapıyorlar. Size sadece bir örnek vereyim; Devlet Bahçeli’nin 13 Ekim 2018 tarihinde Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök’e verdiği mülakattaki “Güneydoğu’da olaylar başlayınca ben ‘hemen oralarda sıkıyönetim ilan edin’ dedim. Ama sonradan gördüm ki, iyi ki benim o sözümü dinlememişler. Çünkü biz orada o gün komutanlar terörle mücadele ediyor diyorduk, meğer darbe planı yapıyorlarmış. Bir de ellerinde sıkıyönetim yetkisi olsaydı facia olabilirdi” ifadelerine bakın; bu itiraf tarihidir aslında. Kürtlere, yerleşim birimlerine, yaşam alanlarına, orantısız, vahşice saldırının itirafıdır.
— Bunların TBMM’yi bombaladığına inanıyorsunuz da, kameraların giremediği, aylarca sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur’u, Cizre’yi fazladan yakıp yıktıklarına, orada katliam yaptıklarına niye inanmıyorsunuz? Yoksa darbeci de olsa, fazladan bir Kürt öldürmüşse, “eline sağlık” mı deniyor? Kimse o katliamların defterinin kapandığını düşünmesin. Bugün beni ve HDP’yi hendek, barikat diyerek sorumlu gösterebilirler, ama devran dönecek, orada yaşananların tüm hakikatiyle gün yüzüne çıktığını da göreceğiz. Asıl sorumlular mutlaka hesap verecekler. Hukuk hep zalimden yana işlemeyecek elbet.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “HDP eşittir PKK” diyor seçim konuşmalarında. Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın —MHP ile ortaklığına rağmen- seçim sonrası yeniden bir barış ve diyalog sürecine dönmesini bekler misiniz?
Newroz konuşmaları, çözüm süreci dönemindeki konuşmalar nedeniyle siz ve Sırrı Süreyya Önder cezaevindesiniz. O sürecin hükümet tarafında olanlar geri plana çekildi, ama özgürler. Ne dersiniz?
— Valla onlar özgürler mi, emin değilim. “Özgür insan başka türlü karar verme imkânı olan insandır” der Rosa Luksemburg. Tek adamın dizinin dibinde ve onun öngörüp emrettiği şekilde yaşayanlardan daha özgür olduğumuzu söyleyebilirim. Barış süreçleri her zaman başarıyla neticelenmeyebilir, ama buna rağmen barışa dair arayışlardan vazgeçmek doğru olmaz. Velev ki, bir zamanlar muhatabımız olanlar ilkesiz, ahde vefasız, samimiyetsiz çıkmış olsalar bile, barışa inanmaktan vazgeçmemeliyiz. Bunun için hapse atılmış olmamız, olsa olsa barış konusundaki kararlılığımızı bileyecektir. Savaşı, çatışmayı, ölümü kutsamayacağız, bedel ödeyeceğiz ama acılı, yoksul, fedakar halkımıza daha fazla bedel ödetilmesine rıza göstermeyeceğiz. AKP’li mi, AKP’siz mi bunu ben bilemem, ama göreceksiniz barışta ısrar edenler bunu mutlaka sağlayacaklardır.
“Bedel ödesek bile barışta ısrar edeceğiz. AK Parti’li mi AK Parti’siz mi olur bilemem” diyorsunuz. Bir ihtimal olarak bile “AKP ile de olabilir” anlamına da gelmiyor mu bu yanıtınız?
— Demek istediğim şudur; biz barışı savunurken, bunu herhangi bir partiye ya da kesime karşı düşmanlık ederek yapmıyoruz. İktidar odağı kimse, onu barışa çekmeye, barışa gelmiyorsa da seçimlerde iktidardan düşürmeye çalışıyoruz. Onun yerine de mümkün olan en demokratik, halkçı seçeneği iktidara taşımaya çalışıyoruz. Bu seçenek de HDP’dir. Bunu söylerken AKP’den bir beklenti, barış için bir umut içinde olunması için de söylemiyorum. AKP’nin böyle bir niyeti yoktur ve bizim de siyasi çıkarımız AKP’nin iktidarı kaybetmesindedir. Barış umudu ancak o zaman doğabilir.
31 Mart sonrasını nasıl okuyorsunuz?