Rusya Federasyonu'nun ise ABD'nin çekileceği yerlerin Suriye hükümetine devri ve Suriyeli Kürtlerin Şam ile uzlaşmaya varması şeklindeki ilkesel tutumunu bir kez daha yinelediği görüldü. ‘Tampon bölge' tartışmalarında Moskova'nın Türkiye'nin almayı arzuladığı inisiyatife dair tepkisi için ise Erdoğan'ın 23 Ocak'ta Moskova'ya yapacağı çalışma ziyareti bekleniyor.
Trump'ın kimin nasıl kuracağını belirtmediği ‘güvenli bölge' çıkışı, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik tutumu ve Rusya'nın olası pozisyonunu Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.
‘TRUMP'IN TWEETİNE OLAĞANÜSTÜ SERT TEPKİ GÖSTERİLMESİ GEREKİRDİ'
"Trump ve Saray arasında tatlıya bağlanmış mesele aslında Türkiye açısından acıya bağlamış bir mesele. Çünkü tatlıya bağlanıldı denilen mesele son tahlilde Suriye'yi bölünmeye götüren, kuşkusuz Suriye'nin bölünmesinin de bölgede en başta Türkiye'yi olumsuz etkileyecek bir gelişme olduğu için bunu söylüyoruz. Yoksa meselenin tatlıya bağlanması söz konusu değil. Zira Trump'ın ekonomiyi mahvederiz açıklaması tek tweet'in birinci unsuruydu. İkinci unsuru da 20 mil yani 32 km'lik tampon bölge meselesiydi. O tweet bir bütün halinde incelendiğinde ekonominin sopa, tamponun da havuç olarak konduğu bir mesajdı. Maalesef Saray yönetimi de o mesajı kabul etmiş. Ekonomik kısmına hiç dokunmadan 32 km'lik tampon bölgede müzakerelere başladığını ilan ettiği açıklamalar yapmış oldu. Ekonomiyi mahvederiz gibi kesinlikle kabul edilemez ve olağanüstü sert tepki gösterilmesi gereken bir mesaja Cumhurbaşkanı Sözcüsü, Dışişleri Bakanı açıklamaları tamamen Türkiye'yi aslında uluslararası anlamda kötü duruma sokan cevaplar vermiş oldular. Teröristler ortağınız olamaz, Amerika'nın stratejik ortaklığımız onurlandırmasını bekliyoruz gibi bir açıklama Türkiye adına sıkıntıdır. Zira muhatabı sizi mahvederiz derken, siz sizi mahvetmek isteyenden ortaklığınız onurlandırmasını bekliyorsunuz. Bu en hafif ifadeyle alttan alma diye ifade edebileceğimiz diplomatik mesajdı. Toplama bakarsak şöyle bir durum oluştu. En son Erdoğan'ın Trump ile yaptığı görüşmenin içeriğine dair Cumhurbaşkanlığından yapılmış açıklama var. Bir kere zaten normali şuydu. Trump'ın bu açıklamayı yaptığı gün Trump ile görüşmemek lazımdı. Ama görüşmenin de bir müzakereye varılmış bir tatlıya bağlanış şeklinde sonuçlanması ayrıca vahimdi. Özetle Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Trump ile müspet bir görüşme oldu, anlayış birliğine vardık. Güvenli bölge konusu kendisi tarafından bize ifade edildi' diyor. Beyaz Saray açıklamasında yok bu. Ama biz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediklerini esas almak zorundayız. Oradan da geldiğimiz nokta şudur. Amerika'nın böyle bir teklif yaptığı zaten aslında Trump'ın tweet'inde var. Güvenli bölge konusu zaten AKP hükümetinin Suriye meselesi başladığından beri gündeminde olan ve bunu zaman zaman Amerika ile ettiği bir konuydu. En son 2016 yılında da bu konu gündeme gelmişti. O zaman Amerika, Türkiye'nin denetiminde bir güvenli bölge olmasından rahatsız olduğu için bunu kabul etmemişti. Şimdi şartların değiştiği bir süreçte Amerika'nın bir çekilme kararı verip kendisine bir vekâlet aradığı bir süreçte bunun tekrar gündeme geliyor olması yeni bir durum olarak belirdi. Bu bir havuç ama bu havuç Türkiye'nin başını hakikaten büyük sıkıntılara sokacak bir havuç."
‘HER GÜVENLİ BÖLGE AMERİKA'NIN İSTEDİĞİ BÖLÜNMEYE DÖNÜŞÜYOR'
"Deniliyor ki ‘Ama bakın kırmızı çizgi çizildi, güvenli bölgede PYD olmayacak'. güvenli bölge olduktan sonra içinde ha PYD olmuş ha olmamış, ha ÖSO olmuş ha olmamış, hiç fark etmez. Biz bunu Irak örneğinden de biliyoruz, her güvenli bölge son tahlilde Amerika'nın istediği bir Kürt devletçiğine dönüşüyor demektir. Kaldı ki Kürt devletçiği değil de ÖSO devletçiğine dönüşse ne olur? Suriye bölündükten sonra bunun hiçbir anlamı yoktur. Suriye'nin bölünmesinin Türkiye'nin bölünmesi anlamına geleceği bir durum bu. Resmi açıklamalara bakmak lazım. En önemlisi de Amerikan New York Times gazetesine Erdoğan'ın son yazdığı makaleye bakmak lazım. Orada bir çerçeve var. Makale özetle dört mesajı olan bir makale. Birincisi ‘Amerika'nın, uluslararası toplumun ve Suriye halkının çıkarlarını en iyi biz koruruz' diyor Erdoğan. Suriye halkından kastı Esad rejimi karşısındaki herkes ve Amerika'nın çıkarlarını koruruz demiş oluyor. Burada doğrudan Amerika'nın çekilme sürecinde Amerika'nın vekaletine talibiz denmiş oluyor. Böyle bir yan var, ikincisi tüm kesimlerden savaşçıları kapsayan, düzen ve asayişi sağlayacak bir istikrar gücü kuralım diyor Erdoğan Amerika'ya. Yani Suriye'de ikinci bir ordu kurmak ikinci bir devlet demektir. Suriye'nin ordusu var istikrar gücü olarak. Siz başka bir istikrar gücü yani orduyu kurmaya kalktığınız zaman ikinci bir devleti hedeflemiyorsunuz demektir. Bir yandan üçüncü mesajı şu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın. Özetle diyor ki, ‘Türkiye'nin gözetiminde yerel meclisler kuracağız, yerel yönetimlerde herkes kendi toplumunu temsil etme hakkına sahip'. Bu enteresan. Suriye egemenliği içindeki topraklarda Türkiye bir yerel meclis kurmaktan bahsediyor. Bu da son tahlilde orada özerk bölgeler kurmak demek."
‘AKP HÜKÜMETİ SURİYE'NİN KUZEYİNDEKİ ALANLARA GÖZ DİKMİŞ VAZİYETTE'
Bununla paralel bir başka mesajı da şuydu Erdoğan'ın: ‘Birçok genç seçeneksizlikten dolayı PYD ile oldu'. Bu da aslında bir özel anlaşmaya varıldığı takdirde PYD konusunda da yumuşama olabileceği, PYD'nin geniş kesimleriyle birleşip onun PKK'nı Suriye kolu olan daha üst kesimlerinin devre dışı bıkılması halinde böylesi bir uzlaşmaya da varılabileceği mesajı veriyor. Bu NYT mesajları bizi şaşırtmamalı, bunlar ilk defa oluyor değil. Sadece 2018 yılından birkaç mesaj hatırlıyorum. Erdoğan bu yolun daha başında ‘Kuzey Suriye, Misak-ı Milli içinde' demişti. Bunu derseniz, bunun en somut basit anlatımı, biz Kuzey Suriye'yi de ele geçirmek istiyoruz demektir. Kaldı ki tahmini o tarihlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cerablus'a kaymakam atadık, emniyet müdürü atadık demişti. Sonra Afrin olayı başladığında Erdoğan, 'Fetih yakındır' demişti. Fetihle mi anlatacağız biz Afrin'deki meseleyi. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın Afrin meselesi hallolduktan sonra AKP adına, ‘Afrin'i rejime vermek gibi bir niyetimiz yok' demişti. Afrin'i Suriye'de Esad hükümetine vermemeyi önümüze koyuyorsunuz. Yine Erdoğan bir açıklamasında ‘Afrin'de Tür bayrağı ve ÖSO bayrağı dalgalanıyor' demişti. ÖSO bayrağı dediğiniz Fransız mandası döneminden kalma ve bugünkü Suriye'nin karşısında olan bir bayrak. İkinci bir bayrağı dalgalandırıyorsunuz orada. Yine Erdoğan'ın Afrin'in AKP'nin ‘hallolduğu' dediği dönemde açıkladığı bir sözü var: ‘Afrin'e vali atayacağız'. Geçenlerde ilginç bir haber vardı. Cerablus'da bizim Gaziantep Vali Yardımcısının ölü bulunduğu açıklandı. Türkiye'nin de desteklediği Afrin Kurtuluş Kongresi sözcüsü, aynen şunu demişti: ‘Afrin'i Hatay'a bağlayacağız'. Bunları NYT mesajlarıyla birleştirdiğimizde ortaya çıkan tablo şu. Türkiye, AKP hükümeti Suriye'nin kuzeyindeki alana göz dikmiş vaziyette. Bu tampon bölge tuzağına düşülüyor olması bu nedenle. Siz zaten bir fetih iştahına sahipseniz, ekonomi sopasıyla siz güvenli bölge havucunu koyduğu anda Amerika, siz o havuca atlamış oluyorsunuz."
‘SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN AKSİNİ DÜŞÜNMEK, AMERİKA'NIN ÇÖZÜMLERİNİN İÇERİSİNE DÜŞMEK OLUR'
Güller'e göre Suriye'nin toprak bütünlüğünün aksini düşünmek, ABD'nin çözümlerinin içerisine düşmek olur. Ankara'nın ABD ile işbirliğinin Astana ruhuna aykırı olduğunu da anımsatan Güller, ABD ile Suriye'de gerçekleşecek işbirliğinin Türkiye'yi Rusya ve İran ile karşı karşıya getireceği ikazında da bulundu:
‘TÜRKİYE, ŞAM YÖNETİMİ İLE ANLAŞMALI'
Güller, Türkiye'ye Kerkük'te uzatılan havuçların benzerlerinin Suriye için geleceği görüşünde. Erdoğan yönetimi ile Şam'ın geç olmadan uzlaşması gerektiğini belirten Güller, ABD ile ortak bir siyasal çözümün büyük bir hata olacağını vurguladı: