Diğer yandan İdlib'de de Türkiye'nin 15 Ekim'e kadar ortadan kaldırma misyonu üstlendiği radikal cihatçı gruplar Ankara'ya bağlı ‘ılımlı' addedilen unsurları silerken Fırat'ın batısındaki olası gelişmeler tartışma konusu. Erdoğan'ın görüşme arzusunu üst üste dile getirmesine karşılık Rusya lideri Vladimir Putin'den henüz olumlu yanıt çıkmaması da dikkat çekici.
Gelişmeleri Şam Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Yuva ile konuştuk.
‘FIRAT'IN DOĞUSUYLA İLGİLENİRKEN, DOĞU AKDENİZ İHMAL EDİLMEKTE'
"Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye sahasında birden fazla taktiksel hamlesini görmüş bulunuyoruz. Sadece Trump'ın Fırat'ın doğusundan adım adım çekilme açıklaması mevcut değil. Türkiye'yi Amerika'nın pozisyonuna kazanma pozisyonunu da eğer tabloyu tamamlayan son hamle olarak da görülebilir. Bunun yanı sıra çok önemli gelişmeler yaşanıyor, özellikle Suudi Arabistan eksenli. Bazıları Trump'ın politikalarına karşı özellikle Kaşıkçı cinayetinden sonra Veliaht Bin Selman'a karşı ortaya çıkan tabloya bir cevap niteliği taşıyan hamle olarak görülebilir. Bazıları da aslında Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte koordine edilen Arap ülkelerini özellikle Körfez ülkelerini Şam ile yakınlaşma, Şam'a büyükelçilikler açma ve Şam ile özellikle Mart ayında yapılacak Arap Ligi öncesinde diplomatik ilişkileri tamamlayarak Suriye'nin tekrar Arap Ligi'ne kazandırılması hamleleri de bu çerçevede okumakta yarar var diye düşünüyorum. Trump'ın zaten çekilme kararı Türkiye'nin aslında hazırlığını ve Fırat'ın doğusunda yapacağı operasyonu ertelemesi ve frenlemesi için ortaya atılmış önemli bir çıkıştı. Trump'ın açıklamasının ardından artık Fırat'ın doğusuna yapılacak askeri operasyonun bir müddet ertelendiğini zaten Erdoğan'ın kendisi ve Türk yetkililer izah ettiler. Şimdi burada bir zaman kazandılar. Bunu yaparken Amerika Birleşik Devletleri iki şeyi yapmaktadır. Bir taraftan Türkiye'yi kendi projelerime adapte edebilirsem uğraşısı var, öbür taraftan da özellikle tavşana kaç, tazıya tut misali biz Fırat'ın doğusuyla ilgilenirken bu esnada Doğu Akdeniz'de çok ciddi gelişmeler yaşanıyor. Fırat'ın doğusu ve Suriye ile ilgilendiğimiz için maalesef ihmal edilmektedir. Birçok uzmanın sorduğu iki önemli soru var. Hükümete yakın medya ‘Bunların kim olduğunu biliyoruz' başlığıyla ister Bolton'u ister Suriye'den Sorumlu Özel Temsilci Jeffrey'nin fotoğraflarını yayınlayarak ‘Bunları tanıyoruz, bunlar kimdir?' gibi soruları sormaktadırlar. Bazı medya kuruluşları da ‘Bunlar Türkiye'ye niçin geliyorlar ki, ellerinde bir şey yok, Türkiye'ye sadece bir oyalama taktiği sunulmaktadır' diyor."
‘TÜRKİYE'NİN TALEP ETTİĞİ AMERİKA'DAN FARKLI DEĞİL'
"‘YPG'me dokunma, öbür taraftan sana arzu ettiği görevi Suriye sahası içinde verelim' karşılığı var. Yani ‘IŞİD ile savaşı sen üstlen'. Erdoğan çok ilginç bir çıkış yaparak NATO'da ikinci büyük ordu olmamız vesilesiyle Suriye sahasında Amerika'nın tamamlayamadığı görevi Türk ordusunun yerine getirebileceğini, göreve talip olduğunu söyleyebilmektedir. Bu göreve talip olduğu IŞİD ile savaşını Suriye'nin neresinde icra edecektir? Amerika Birleşik Devletleri, ‘YPG'me dokunma, IŞİD ile mücadelene her türlü desteği vermeye hazırım' açıklamasını yapmaktadır. 350 km derinlikte olan IŞİD ile bu savaşı göze aldığınızda o derinliğe bir askeri takviyenin yapılması, bunun lojistiğinin sağlanması kolay mıdır? Bu kadar içlerde bir operasyonu sürdürmek Türkiye'ye başka güvenlik zafiyetleri ortaya çıkartır mı, bütün bunlar sorgulanmalı ve nazarı dikkate alınmalı. Trump ile Erdoğan arasında son New York Times gazetesine Erdoğan'ın makalesinde de ortaya çıkan önemli bir husus var. Orada özerk yönetimlerden kendi kendilerini idare edecek bütün kesimlerin katılacağı siyasi yeni yapılardan bahsetmektedir. Bu lokal hükümetler o bölgede yaşayan çok farklı insanların katılımıyla kendi kendilerini idare edecekler. Şunu da söylüyor; ‘Bu işi esas koordine edecek, elinde tutacak ülke Türkiye olmalıdır. Eğitim, sağlık, acil müdahaleler konusunda bu hizmetleri sunacak uzmanları da oraya gönderebilir'. Bir nevi Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonu sonrasında ortaya çıkan Antep-Hatay Valiliğine bağlanmış olan yerel yönetimlerin inşa edilmesi olaya hem güvenlik hem yerel polis hem diğer kurumların Türkiye eliyle sağlanması ve bunların Türkiye'den idare edilmesi hususu var. Amerika Birleşik Devletleri zaten eğer Suriye için bir federal Suriye sistemi arzuluyorsa ve Şam hükümetine sadece belirli bölgelere hapsederek Suriye'nin başka bölgelerde varsayalım kendisiyle birlikte hareket eden YPG'ye böyle bir özerk idare sunması karşılığında oradaki siyasi ekonomik menfaatlerini bu şekilde icra edecekse, bunun karşılığında Türkiye'nin talep ettiği Amerika'dan farklı değil. Buradaki tek fark YPG yerine kimin orada olacağı hususudur. Amerika, Türkiye tarafını YPG'den gelecek tehditler konusunda ikna edebilirse güvenlik kaygılarını giderebilirse, buna ‘tav olacağıdır', bunu kabul edeceği yönünde bir tablo ortaya çıkmıştır. Zira Türkiye'nin arzusu ile ilgili birçok önemli askeri uzman da şunları söyledi. ‘Eğer ÖSO ile birlikte Türkiye'nin o bölgede yerel yönetimler kurma arzusuna karşılık Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'nin güvenlik kaygılarını giderebilirse, o zaman Türkiye de aslında Suriye sahasında bir federal yapıdan yani üniter merkezi devletin orada olmamasından rahatsızlık duymayacaktır'."
‘SURİYE'YE DAİR YERELLİK VURGULU FEDERAL ÇÖZÜM ÖCALAN'IN YILLAR ÖNCE ORTAYA ATTIĞI FİKİRLE AYNI'
"Amerika Birleşik Devletleri'nde uluslararası kriz grubu var. Bu grubun birçok çalışmasında ‘Abdullah Öcalan'ın yıllar önce ortaya attığı Suriye'de bir demokratik federal sistemin inşası yani federal sistem ama demokratik bir sistem fikri yer alıyor. Abdullah Öcalan'ın ismini çıkarın, yerine Trump deyin. Türkiye ısrarla Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsetmekte ama Amerika da ‘Suriye'nin toprak bütünlüğüne karşı değiliz, Cenevre'de Birleşmiş Devletler yasalarına uygun davranıyoruz' demektedir. Türkiye orada IŞİD ile mücadeleyi birinci görev aynı zamanda buna YPG ve PKK'yı da katmaktadır. Erdoğan'ın NYT gazetesindeki ifadelerinin altını çizerek söylüyorum. Amerika'nın kamuoyuna mı yönelik, Trump'a mı yönelik, orada birilerine mesaj mıdır, onu bilemeyiz. Ama bu yazı bütün kamuoyunu ve o yazıyı yazanları ilgilendiren bir husus, Türkiye'yi de ilgilendiren bir husus. Erdoğan'ın ifade ettiği husus şudur: Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarlarını korumak, Amerika Birleşik Devletleri'nin oradan güvenli şekilde çıkmasını sağlamak ama aynı zamanda Suriye ve bölgedeki çıkarlarını korumaktan da bahsedilmektedir. Hangi ulusal, ulvi çıkarlarını korumakla mükellef olacaktır? Amerika şunu söylemektedir. Bir, benim için orada mevcut olan petrolün ve doğalgazın korunması ve pazarlanması önemlidir. İki IŞİD ile mücadele önemlidir. Üç, YPG'nin varlığını korumak benim için ivedi ve önemlidir. Dört, İran'ın tamamen Suriye'den çıkarılması benim için önemlidir. Beş, İsrail'in güvenliği benim için önemlidir. Altı, bu konuları benimle masada görüşecek olan herkesle dost ve müttefik olmaya hazırım demektedir. Bolton'un İsrail'den sonra bir başka durağı Cenevre ve orada Rus meslektaşı ile görüşecek."
‘ŞAM, MÜTTEFİKİ İRAN'I YARI YOLDA BIRAKMAZ'
"Rusya'nın Amerika Birleşik Devletleri ile anlaştığı, bazı milliyetçi kesimlerin biraz da geleneksel Rusya'ya güvensizlik, Rusya'nın başka plan ve oyunlar içinde olabileceği ihtimalini nazarı dikkate almalarından mütevellit bir ciddi önyargı da var bu konuda. Rusya'nın Suriye sahasında Amerika Birleşik Devletleri ile federal sistem için anlaşma yaptığı artık Suriye'nin Amerika ile Rusya arasında Batı-Doğu çizgisinde bölündüğü, Rusya'nın ABD'nin oradaki varlığından artık rahatsızlık duymadığı gibi bu yönde yazılar da yazılmaktadır. Suriye tarafının da önemli olan Esad hükümetinin iktidarının varlığının devam etmesi olduğu, Esad'ın koltuğunu garanti altına alması karşısında Suriye'de özerkliği de kabul edeceği, federal yapıya yakın bir tavır alabileceği gibi bu yönde birçok açıklama ve yazı var. Şam'dan baktığımız zaman aslında vereceğim cevap Suriye'nin neden bu tür plan ve projeler içerinde yer alamayacağı açık cevabı olacaktır. Suriye tarafı geleneksel dostu ve müttefiki İran'ı yarı yolda bırakmaz. Bolton'un İsrail'de yapmış olduğu açıklamayı doğru varsayalım. Rusya, İsrail ve Amerika'nın İran konusunda anlaştığı veya anlaşmaya yakın bir pozisyonda olduğunu söylüyor Bolton. Haaretz gazetesinde verdiği demeçte de bunu söylüyor. ‘Rusya, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri tarafı İran konusunda İran'ın Suriye'deki nüfuzunun azaltılması, İranlı milislerin oradan tamamen çıkarılması, Hizbullah'a verdiği desteğin askıya alınması veya kesmesi yönünde bir üçlü mutabakat var iddiası Rusya tarafından henüz doğrulanmış ya da yalanlanmış değil. Ama Rusya ile ilgili yaptığı açıklamayı doğru kabul edelim. Suriye tarafının İran'dan vazgeçmesi tamamen kendi geleceğini Rusya, Amerika, Türkiye ve İsrail'in elini gönüllü olarak terk etmesi demektir. Şüphesiz ki Suriye, İran'ın da Rusya'nın da ABD'nin de kendi toprakları üzerinde özgürce cirit atmasına kesinlikle doğru kabul etmez. Ancak İran'ın varlığı Suriye için Amerika ile Rusya arasında bir denge unsurudur, Türkiye ile ilişkilerinde bir denge unsurudur. Suriye'nin Hizbullah'tan vazgeçmesi demek kendi ayağına kurşun sıkması demektir. İlişkiler o kadar iç içe geçmiş ki güvenlikleri iktisadi ilişkileri kan karışmış. Aynı cephede sekiz sene birlikte savaşmışlar. Bu kadar yoğun ilişkilerin yaşandığı Suriye sahasında Suriye ve İran'ı nazarı dikkate almadan Amerika'nın, Rusya'nın ve İsrail'in oturup Suriye için planlar yapması, Türkiye'nin Amerika ile oturup Suriye için Rusya, İran ve Suriye'yi nazarı dikkate almadan planlar yapması… Yapabilirler ama bunu hayata geçirmeleri çok zordur, hatta mümkün değildir. Burada ana unsur birçoğunun anlamakta zorluk çektiği husus Suriye'nin sanki Rusya veya İran'ın bir uydusu olduğu, onun doğrultusunda hareket ettiği yönünde hakikaten bir kanaatin oluşmuş olmasıdır. Bu da aslında Türkiye'de Suriye ile ilgili analizlerin çok yüzeysel kaldığı, Esad düşmanlığından meseleye bakıldığı için ve Suriye devletinin ciddiyetiyle, ortaya koyabileceği kabiliyetiyle ve ortaya koyabileceği etkin nüfuzlu diplomatik çalışmalarından yoksun oldukları için böyle bir yaklaşım içindeler. Gerçek şudur ki Rusya da İran da Suriye'den bağımsız Suriye'nin güvenliğini tehdit edecek konularda hiçbir şekilde bağımsız adım atamazlar."
‘TÜRKİYE ARZU ETTİĞİNİ TRUMP'TAN KOPARDIĞI YÖNÜNDE BİR DÜŞÜNCEYE KAPILDI'
Türkiye'nin uzun zamandır arzu ettiğini ABD Başkanı Trump'tan kopardığı yönünde yanlış bir düşünceye kapıldığını belirten Yuva'ya göre Türkiye, Suriye'de arzu ettiğini başaramadı:
‘TÜRKİYE'NİN ‘KAYPAK YAKLAŞIMI' RUSYA VE ŞAM NEZDİNDE TAKİP EDİLMEKTE'
"Moskova'dan hava saldırılarını yapabilmesi için kendisinden güvenlik talebinde bulunması ama buna karşılık Rusya'dan henüz kesin bir evet cevabını alamamış olması doğrudur. Şam ile birlikte bu iş koordine edildiği zaman ortaya çıkan konu şu. Eğer siz orada gerçekten IŞİD'e ve PKK olarak kabul edilen YPG'ye karşı bir geniş askeri operasyon yapacaksanız, Amerika Birleşik Devletleri ile karşı karşıya gelmeyi göze alacaksınız. Ama siz Amerika'dan kara gücüm diye bahsettiği YPG'yi tamamen izole etmesi ve size yem olarak sunmasını beklemektesiniz. Bu gerçekçi bir yaklaşım değil, Amerika bunu yapmayacaktır. Amerika sizi YPG ile birlikte hareket etmeye zorlayacaktır. Siz eğer ısrar eder ve YPG'ye karşı bu müdahaleyi yapacağım derseniz, o zaman hem YPG'ye hem onun arkasındaki güç Amerika'ya karşı ortaya koyun. Diplomatik ve siyaseten baktıklarında Türkiye'nin aslında bu işi Amerika ile birlikte yapmak istediği, Amerika'yı YPG'den uzaklaştırmaya yönelik hamlelerde bulunduğu ama Amerika'nın YPG'yi Türkiye'ye tamamen yem etmeyeceğini görmektedirler. Türkiye'nin bu ikircimli ve kararsız tavırları veya ‘kaypak yaklaşımı' Rusya ve Şam nezdinde dikkatlice görülmekte ve takip edilmektedir. YPG'nin de burada ortaya koyacağı tavır çok önemlidir. Zira YPG'ni ister askeri ister siyasi kanadından gelen açıklamalara baktığımızda Amerika Birleşik Devletleri'ne ciddi bir öfkenin de ortaya çıktığı dikkate alındığında Rusya ve Suriye ile görüşmelerin yapılması ve Suriye ve Rusya'nın desteğinin kazanılması amaç edinilmektedir. Ancak Rusya ve Suriye, YPG'ye karşı da çok temkinlidir. Zira YPG'nin zor durumda olduğu için böyle bir hamle yerine getirildiğini bilmekte ve idrak etmektedir. Buradan çıkaracağımız ders ve sonuç şu olmalıdır. Mevcut olan bölge ülkeleri ve merkezi devletler, eğer amaç IŞİD'e karşı mücadeleyi ortaya koymaksa bu etkin mücadele ortaya koyulur ve IŞİD çok kısa zaman içinde tasfiye edilir. Eğer amaç bu bölgeye hakikaten demokrasiyi, huzur, barışı ve siyasi sürece katkı yapmak içinse o zaman Kürtleri de Türkiye'yi de Suriye'yi ye de İran'ı da Irak'ı da Rusya'yı da masada bir araya getirecek formüller üzerinde çalışılması bu ülkeler için de çok daha hayırlı olacak diye düşünüyorum."