KONDA Araştırma Şirketi'nin geçen hafta açıkladığı 10 yıllık toplumsal değişim raporu büyük tartışma yarattı. Zira raporda, her fırsatta yüzde 99'unun Müslüman olduğu belirtilen Türkiye'deki ateistlerin oranında artış görülüyordu.
Rapora göre ateistlerin oranı 10 yıl içerisinde yüzde 1'den 3'e çıkarken, kendini dindar olarak tanımlayanların oranıysa yüzde 55'ten 51'e geriledi.
Türkiye'de namaz, hac ya da türban takmak gibi dini ritüelleri yerine getirenlerin dindar olarak tanımlandığını belirten Kılıç, İslamiyet'in yalnızca ritüellerden ibaret olmadığınıysa şu sözlerle anlatıyor: "Oysa ahlaki ve insan hakları değerleri üzerinden de bir dindarlık tanımlaması yapılması gerekiyor. Gözlemlerime göre itikadi anlamda Türkiye'deki Müslümanların sayısı yüzde 60'ı geçmez."
Konda'nın raporuna atıfta bulunan ilahiyatçı, azalan dindarlığın bunlardan hangisi olduğunuysa şöyle sorguluyor: "Türkiye'de hâkim olan Emevi Müslümanlığı'dır. Kuran'da geçen namaz, haksızlıklara bir isyandır. Emevi Müslümanlığı'ndaki namazsa sultana, devlete, iktidara bir itaat olarak görülür."
'NAMAZ, SİYASİ İKTİDARA İTAATİN BİR İFADESİ OLARAK KILINIYOR'
Bugün Türkiye'de namazın Allah rızası için kılınmadığını söyleyen Kılıç sözlerine şöyle devam ediyor: "Namaz, siyasi iktidara itaatin bir ifadesi olarak kılınıyor. Nitekim camilerde de siyasi iktidarın politikalarını yansıtan vaazlara artık daha sık tanık oluyoruz."
Türkiye'nin 17 yıldır dindar bir iktidar tarafından yönetildiğini hatırlatarak "Bu şartlar altında dindarların sayısında artış olması gerekmez miydi" diye sorduğumuz Kılıç şu yanıtı veriyor: "İnsanlar artık cemaatler, tarikatlar, diyanet ve siyasi iktidar tarafından kendilerine anlatılan egemen din anlayışına tepkili. Anlatılan bu dini ve resmi dindarlığı reddediyor."
'DİNDARLAR BİRBİRİNE DARBE YAPTI, ATEİSTLER HAKLI ÇIKTI'
Ateizm Derneği adına DW Türkçe'ye konuşan dernek başkanı Selin Özkohen de Kılıç'ın sözlerine benzer şeyler söylüyor.
Konda'nın raporundaki rakamlara işaret eden Özkohen, dindarların sayısındaki düşüşü şuna bağlıyor: "Dindar nesil yaratma arzusu ile çıkılan yolda insanlar daha fazla baskı altına alındı. Ayrıca son zamanlarda tarikat ve cemaatlerin de yaptıkları ortada. Biz ezelden beri devletin cemaatlerle yönetilemeyeceğini söylüyorduk, haklı da çıktık. Tüm bu yaşananlar, insanların inandıkları dini sorgulamaya başlamasını ve hümanist bir çizgiyle de ateist olmalarını sağladı. Artık insanlar ateist olduklarını söylemede de daha cesur. Rapordaki artışın bir nedeni de bu olabilir."
Özkohen'e göre Türkiye'de ateist ve deistlere karşı toplumsal baskı bitmedi hatta azalma dahi yok. Ateistlerin kendilerini açıkça ifade edemediklerini söyleyen Özkohen, bu durumun siyasilerden kaynaklandığı görüşünde: "Dindar nesil yaratma iddiasıyla yapılanlar, ortaya gerici bir toplum çıkardı. Gericilerin yaptıklarına da göz yumuluyor. Baskı, mahalle ve camilerde başlıyor artık. 2019 yılında Türkiye'de hâlâ zorunlu din eğitiminin olması sanırım bunun en net göstergesi."
'İSLAM'IN ÖZÜ TAM DA BU'
Konda'nın raporundaki gibi son 10 yıl içerisinde ateist olanlardan 36 yaşındaki Ahmet Balyemez bilişim sektöründe çalışıyor. Balyemez, daha önce kendini oruç tutan, cuma namazlarını kaçırmayan bir Müslüman olarak tanımlarken, okuduğu dini kitaplardaki çelişkilerle dini ve tanrıyı sorgulamaya başladığını söylüyor.
"Okudukça birçok ayette çelişkiler olduğunu gördüm" diyen Balyemez, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Türkiye'de bir din dayatması var. Bugün Türkiye'de yaşananlar nedeniyle rahatsız olan pek çok insan, ‘Gerçek İslam bu mu' diye soruyor. İktidarın politikalarına baktığımızdaysa İslamiyet'in ilk döneminde yaptıklarıyla aynı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla İslam'ın özü aslında tam da bu. Dinlerin tümünde bu baskıcılık var."