‘İŞÇİ AİLESİ DEĞİL TEK KİŞİ ESAS ALINARAK ÜCRET BELİRLENİYOR'
Türkiye'de asgari ücret ortalama ücret oldu. Bunun altında 1.8 milyon işçi var. Bunun civarında çalışan 10 milyon işçi var. Asgari ücret saptanırken dar bir kitlenin değil ülkedeki ortalama ücret seviyesinin saptanması söz konusu oluyor. Bizde ailesi yokmuş gibi işçi tek başına dikkate alınıyor. Onlardan vergi ve sigorta primi kesilerek hesaplanıyor. Saptanan ücretten vergi ve kesinti var bu da onu insani bir ücret olmaktan çıkarıyor. Üretimin ne kadarının ücrete ne kadarının kara gideceği standardı yok. Katma değerin sınıflar arasında nasım paylaşılacağına bakılarak ortaya çıkıyor. Son derece farklı özelikler gösterebilir. İşverenler 1800'lü yıllardan itibaren ücrete müdahale edilmemesi gerektiği yönünde fikirler savunmuşlardır. Yeni liberal iktisatçılar asgari ücretin ekonomiyi bozduğunu söylüyorlar. Asgari ücretin kaldırılması konusunda işverenler zaman zaman fikirler dile getiriyor. Başlangıçtan itibaren asgari ücrete bir kamusal müdahale olmasına karşı çıktı. Bu, insanların yaşaması için devletin getirdiği olmazsa olmaz bir düzenlemedir. Bunu rekabet koşullarına bıraktığınız zaman insanlar aç ve sefil koşullarda yaşayacaklar.
Asgari ücret tespit komisyonunda 5+5+5 yöntemi uygulanıyor: Beşini çeşitli hükümet temsilcileri oluşturuyor. Beşini TİSK belirliyor beşini de Türk-İş belirliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde benzer mekanizmalar kullanılıyor. İşçi tarafın temsilen sadece bir örgütün olması sıkıntılı. Komisyonun kararları çoğunlukla alınmakta. Asgari ücret tespit komisyonunun aldığı 18 kararının işveren ve hükümet kararlarıyla çıkıyor ve işçiler buna muhalefet ediyor. Bu karara itiraz edilmesi mümkün değil, buna yönelik itiraz ve protesto etmek, iş durdurmak mümkün değil. Değişmesi gereken mekanizma budur. Tarafların tepkisini göstermesi mümkün değil. Hükümet + işveren bloku istediği kararı alabiliyor. Asgari ücretin masaya sıkıştırılmaması gerekiyor. Masada kaldığı sürece, herhangi bir yaptırım gücü olmadığı sürece asgari ücrette farklılık olmayacak. Özellikle kuzey ülkelerinde kullanılan, bunun toplu pazarlık yoluyla belirlenmesi ve topluma mal edilmesi mümkün olmuyor. Pazarlıklar masaya hapsoluyor. Şu anda sendikalaşma yüzde 7, özel sektörde ise yüzde 5 civarında. Her 100 işçide 5'i sendikalı. Fransa'da da sendikalı işçi sınırlı ama orada sendikalar işçileri arkasına alabiliyor. Sendikaların politikaları ısrarla savunmaları mümkün olabiliyor.
Türk-İş'in talebi çok net değil ama 2280 liraya karşılık gelen bir rakamdan söz ediliyor. DİSK, 2800 istiyor. TÜİK, 2213 liralık bir üst sınır öneriyor. Ancak TÜİK'in önerdiği rakamların altında kalınıyor her seferinde. Buna baktığımızda ben komisyondan çıkacak kararın düşük olacağını düşünüyor. İşveren 1900 bandında bir şey istiyor. Hükümet 2000 civarında olsun istiyor. Ben 1900-2000 arasında bir rakam çıkacağını düşünüyorum. TÜİK'in rakamının çıkması mümkün değil gibi geliyor bana."