ABD Senatosunda Cemal Kaşıkçı cinayetinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı sorumlu tutulmasını öngören yasa tasarısının kabul edildiğinin anımsatıldığı makalede, bu oylamanın Kaşıkçı cinayetinin önceden planlı olduğunu ve gazetecinin cesedinin parçalandığına dair Senatörlerin fikir birliğinde buluştuklarının bir göstergesi olduğu belirtildi.
Söz konusu oylamanın sınırlarının ötesinde yaşayan muhalifleri hedef alan rejimlere de mesaj gönderdiğine işaret edilen yazıda, "Her şeyden önemlisi, bu oylama, Trump tarafından kabullenilen zalimane milliyetçiliğin de bir reddiydi. Trump'ın bu milliyetçiliğine göre, suçlardan sorumlu rejimler ABD'den silah satıl aldıkça ya da ticari lütuflarda bulunduğu müddetçe ABD, Kaşıkçı cinayeti gibi suçları tolere edebilir". değerlendirmesinde bulundu.
'BATI GÜÇLÜ YANIT VEREMEDİ'
"Şu ana kadar demokratik Batı, bu tür saldırılara güçlü bir yanıt veremedi. Eğer bu tür suçlar cezasız kalmaya devam ederse, sürgündeki hiçbir muhalif güvende olmaz ve Batı'daki hiçbir başkent yabancı suikast timlerinden kendini koruyamaz. Bu da Muhammed bin Selman'a yaptıklarının sonucunu göstermenin, silah satışlarından daha önemli olmasının nedenlerinden birisidir. ABD ve diğer demokrasiler, onun yaratmaya çalıştığı hukuksuz dünyaya katkı sağlamayacak".
'SUUDİ ARABİSTAN İLE İLİŞKİLER YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLMELİ'
"(Trump'ın realizmine göre) Bir diplomatik tesisin içinde bir gazetecinin parçalanması bile dahil olmak üzere hiçbir saldırı, ABD'li silah üreticilerine dolarlar akıtılmaya devam edildiği müddetçe bir önem arz etmeyecek. Senato, zehirli ve kendi kendini engelleyen bu doktrini kabul etmemekte haklıydı. Şimdi de Suudi Arabistan ile ilişkilerin, gerçekten realist bir fikir ile yeniden şekillendirilmesi için ısrarcı olmalıdır. Bu fikir de ABD'nin Suudi Arabistan'ı yöneten pervasız bir zorba ile ilişkileri sürdürmek zorunda olmadığı ve sürdürmemesi gerektiği temeline dayanmalıdır".