Erdoğan, "Kaymağını yedikleri bu ülkeye adeta asalak gibi yapışan elitler, Türkiye'nin kültür hayatının çoraklaşmasının da başlıca müsebbipleridir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında, "Üstat Necip Fazıl son nefesini verinceye kadar statüko ve kalemşorlarının hedefi olmuştur, tam 8 kez hapse girmiştir" ifadelerini kullandı.
#Canlı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da "Necip Fazıl Ödülleri" ödül töreninde konuşuyor. https://t.co/UknG3pinVo
— AA Canlı (@AACanli) 21 de desembre de 2018
'ÖDÜLLER, MEDYANIN KENDİ KENDİNE İADEYİ İTİBAR GAYRETİ'
"Necip Fazıl Ödülleri"nin verildiği törende Erdoğan, "Allah ve ahlak demenin yasak olduğu günlerde, küfür kilerinden ekmek yemektense, İslam çilehanesinde aç kalmayı canına minnet gören" bir Necip Fazıl olduğunu anlattı.
Necip Fazıl Ödülleri'ni, medyanın kendi kendine iadeyi itibar gayreti yanında, milletin, üstadın mücadelesi karşısındaki minnettarlığının bir nişanesi olarak gördüğünü aktaran Erdoğan, bu ödüllerin kültür ve sanat dünyasını yıllarca çölleştiren, tek tipleştiren, ideolojik bağnazlıktan kurtuluşunun temsilcisi olduğunu söyledi.
Bu bakımdan Necip Fazıl Ödülleri'nin ihdasını, devamlılığını ve başarısını son derece önemsediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu başarıda emeği, alın teri, katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Necip Fazıl Ödülleri'nin açtığı gedikten yürüyen genç sanatçılarımız, şairlerimiz, romancılarımız, düşünce adamlarımız, sınırları ve çağları aşan kaliteli çalışmalara imza atacaklardır, ben buna inanıyorum. Gelecek nesillere üstadın hayalini kurduğu güçlü bir Türkiye'yi inşallah bu eserlerle bırakacağımıza inanıyorum. Bugün yine ülkemizin kültür hazinesini zenginleştiren eserlere imza atan kültür ve sanat erbabımıza ödüllerini takdim ettik. Şiir dalında ödüle layık görülen, 'Saçların hangi ülkenin ırmaklarında ıslanır, ikindi gölgesi oralarda da uzun mu, oralarda da seven zorlanır, sevilen vurulur mu? ' mısralarının sahibi Sayın Arif Ay'ı tebrik ediyorum. Yarım asra yakındır kaderi acı ve hüzünle yoğrulmuş coğrafyamızdan emsalsiz mısralar çıkaran Arif Ay'a bu ödülün verilmesini oldukça isabetli buluyorum. Arif Ay'ın yakın tarihimizin mağduriyetlerini anlattığı 'Dosyalar' adlı şiir kitabı, üstat Necip Fazıl'ın 'Son Devrin Din Mazlumları' kitabının adeta şiirleşmiş halidir. Milletin nabzını tutan ve kayda geçiren en kapsamlı alanların başında hiç şüphesiz, roman ve hikaye gelir. Gerek hikayede yeni teknikler kullanmasıyla gerekse üslubuyla ödüle layık görülen Sayın Aykut Ertuğrul'u yine gönülden tebrik ediyorum. Aykut kardeşimin gönül imbiğinden damıtacağı yeni hikayeleriyle hayatımıza, gençlerimize ayna tutmayı sürdüreceğine inanıyorum.Yahya Kemal Beyatlı'nın, Köprülü'ye 'sen Ahmet Yesevi'ye bak, bizim köklerimizi orada bulacaksın' dediği söylenir. Fuat Köprülü Hoca'nın, 'Türk edebiyatında ilk mutasavvıflar' adlı araştırmasından bu yana Anadolu'yu kimlerin nasıl mayaladığı, nasıl ihya ettiği hakkında çok kıymetli araştırmalar yapılmış, eserler verilmiştir. Fikir Araştırma dalında ödüle layık görülen Sayın Ahmet Yaşar Ocak Hocamız bu sahada en velud ilim adamlarımızdandır. Kendisi Ahmet Yesevi Hazretlerinin uyandırdığı çerağaların o yaktığı ocakların izini sürmüş, bir ömür boyunca bunun çilesini çekmiş bir fikir işçisidir. Hocamızı da tebrik ediyor, çalışmalarının devamını diliyorum. İlk Eser dalında ödül alan Sayın Yasemin Karahüseyin ve Sayın Fatih Baha Aydın kardeşlerimi de tebrik ediyorum.Üstadın gençliğe hitabesindeki çağrıya kulak verdiklerini ispat eden bu iki genç yeteneğe başarılarla dolu bir hayat diliyorum".
'TÜRK MUSİKİSİNİN ABİDEVİ İSİMLER YILLARCA GERİ PLANA İTİLMİŞTİR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri'nin yerelin sınırlarını aşarak uluslararası boyut kazanmasını arzu ettiklerini dile getirdiğini hatırlatarak, "Geçen seneden itibaren de yurt dışından ülkemizin kültür hayatına katkı sunan ilim adamlarımıza ödül vermeye başladık" dedi.
"Bir Adam Yaratmak" kitabını Arapçaya Prof. Dr. Muhammed Harb'ın çevirdiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Harb Hocamız bir mülakatında, 'Türkleri sevmemiz için pek çok sebebimiz var' diyen kardeşime ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum. Merhum Yahya Kemal, 'çok insan anlayamaz eski musikimizden ve ondan anlayamayan bir şey anlamaz bizden' diyerek medeniyetimizin büyük mirasına dikkat çeker. Ancak bir dönem ülkemizde sanat ve kültür alanında uygulanan politikalar adeta milletimizin hayat damarlarının beslenme kaynaklarını kesmiştir. Asırlık kültür hazinelerimiz tasfiye edilmesi gereken bir gerilik numunesi olarak görülmüş, gelenekli sanat dallarımız yerine belli bir ideolojiyi yansıtan sanat dalları ikame edilmeye çalışılmıştır. Klasik Batı Müziği bir çağdaşlık sembolü olarak yüceltilirken, Itri, Dede Efendi, Hacı Arif Bey gibi Türk musikisinin abidevi isimleri yıllarca geri plana itilmiştir. Hatta ve hatta bir dönem, alaturka tabiriyle aşağılanan Türk Klasik Musikisinin okullarda öğretilmesi, radyolarda çalınması yasaklanmıştır".
Necip Fazıl Saygı Ödülü'nü Türk musikisinin yaşayan çınarlarından Prof. Dr. Nevzat Altığ'ın aldığına işaret eden Erdoğan, "Klasik musikinin garip ve yetim olduğu bir dönemde onu sırtlayan, ömrünü bu alana vakfeden, yetiştirdiği öğrencilerle musikimize hayat veren Sayın Prof. Dr. Nevzat Atlığ Hocamızı gönülden tebrik ediyorum. Sayın Hocamıza hizmetleri için şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Rabbimden sağlıklı, hayırlı uzun ömürler niyaz ediyorum." ifadelerini kullandı.
Şair Mehmet Emin Yurdakul'un şairleri haykırmayan milletleri, "öksüz ve yetim bir çocuğa" benzettiğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:
"Milli ve yerli şairlerden mahrum kalmış bir millet, tıpkı bir yetim çocuk gibi mahsundur, mahcuptur, sessiz ve kimsesizdir. Kendi kültür ve inanç kaynaklarından beslenen, bunların ışığında kendi insanının dertlerini, çığlıklarını, feryatlarını, öfkesini ve rüyalarını dizelere nakşeden şairleri olan bir millet ise asla garip kalmaz. Milletin yürek teline ancak kendi insanına tepeden bakmayan, onu hor, hakir görmeyen karakterler dokunabilir, o toplumun sesi ve kelime sancağı olan şiirler kaleme alabilirler. Milletin kalbinde makes bulmayan hiçbir kelimenin, sözün, beyanın veya hedefin kalıcı olması mümkün değildir. Üstadın eserlerinin hala heyecan ve coşku uyandırması kaynağını milletin değerlerinden medeniyet köklerinden almasına borçludur. Onun eserlerinin, şiirlerinin ve fikirlerinin membası Anadolu'dur, Türkiye'dir. O ilhamını burada, bu topraklardan, bu milletin şanlı tarihinden almıştır. Türk milletinin hissiyatını, hayallerini, özlemlerini kendi üslubuyla kelimelere döktüğü için de vefatından 35 sene sonra bile üstat aramızdadır, kültür ve fikir hayatımızın baş köşesindedir. Bize düşen üstadın uğruna hayatını adadığı davaya sahip çıkarak onu anlamak, ona yoldaş olmaktır. Üstada yapılacak en büyük kötülüklerden birisi Necip Fazıl Kısakürek'i tabulaştırarak onu hayatımızın dışına itmek olacaktır. Üstadı yoldaşımız, gönüldaşımız, abimiz, ilham kaynağımız olmaktan çıkarmak demek, onu kederli bir sessizliğe mahkum etmek demektir. Hatasıyla, sevabıyla, zaferleriyle, yenilgileriyle, kitaplarıyla, şiirleriyle, piyesleriyle, cesareti ve azametiyle hasılı 79 yıllık ömrünün her bir anıyla o bizim şairimizdir, bu milletin bir değeridir".
'NE MUTLU BİZE Kİ NECİP FAZIL GİBİ BİR HAZİNEYE SAHİBİZ'
Necip Fazıl Kısakürek'in önemine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne mutlu bize ki Necip Fazıl gibi bir hazineye sahibiz. Ne mutlu bize ki bütün yokların arasında bahanelere sığınmayıp büyük Türkiye idealinin peşinde mücadele veren bir büyük mütefekkire sahibiz. Rabbim hepimize bu hazineden layıkıyla istifadeyi nasip etsin. Gençler; bu hazineden istifade etmeyi sakın ihmal etmeyin" dedi.
Konuşmasının sonunda Necip Fazıl Kısakürek'in "Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,/Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,/Süslenmiş gemiler geçse açıktan,/Sanırım gittiği diyar bendedir./Yaram var, havanlar dövemez merhem;/Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem./Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem/Yollar ki Allah'a çıkar, bendedir" şeklindeki dizelerini seslendiren Erdoğan, ödüle layık görülenlerini tebrik etti.
Kısakürek'in isminin ve davasının yaşatılmasına verdikleri destek dolayısıyla Star gazetesine, Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür eden Erdoğan, konuşmasını, "Üstada gönüldaşlık yapmış, onunla teşriki mesaide az da olsa bulunmuş bir kardeşiniz olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da inşallah sizlerin yanında olmaya gayret edeceğiz, Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum" diye tamamladı.