DW Türkçe'den Kayhan Karaca'nın sorularını yanıtlayan Mijatovic, Osman Kavala davasına müdahil olma gerekçelerini, AİHM'in Selahattin Demirtaş kararına Ankara'nın tepkisini ve terörle mücadeleyi değerlendirdi.
Mijatovic, "Terörle mücadele yasalarının kötüye kullanımının ifade özgürlüğünü olumsuz etkilediği konusundaki belge tüm Avrupa Konseyi devletleri için önemli. Bu konuyu açık olarak tartışmanın zamanı geldi düşüncesindeyim" dedi.
'TERÖRLE MÜCADELE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ PAHASINA YAPILMAMALI'
Türkiye'nin bu alanda çok sayıda yasaya sahip olduğunu belirten Mijatovic, bunlardan bazılarının Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği tarafından eleştirildiğine dikkat çekti. Mijatovic, "Konuyu yakından takip ediyorum. Terörle mücadele için hazırlanmış bazı yasalar Türkiye'de kimi insanların yaşamını imkânsız hale getirdi. Potansiyel terörist olarak görüldükleri veya terör eylemlerine bulaştıkları için hapiste olanlar, suçlamayla karşı karşıya kalanlar var. Bir sonraki Türkiye ziyaretimde bu konuyu Türk makamlarının gündemine taşımak istiyorum" dedi.
'TÜRKİYE'NİN RESMİ TEPKİSİNİ GÖRMEDİM'
"Resmi tepkiyi görmedim. Medya üzerinden çok şey duyuyorum. Türkiye insan hakları alanındaki yükümlülüklerini yerine getirmeli elbette. Mahkemeler önündeki prosedürel işlemleri de dikkate almalıyız. Bu davayı yakından izliyorum. Türkiye'nin AİHM kararını yerine getireceğini umuyorum."
'KAVALA DAVASI SİVİL TOPLUMDA KORKU YARATMASI BAKIMINDAN ÖNEMLİ'
Mijatovic, davaya müdahil olmasının ana gerekçesinin, Osman Kavala'nın hakkında hiçbir iddianame olmaksızın bir yıldan fazladır Silivri Cezaevi'nde yatıyor olmasını gösterdi:
"Kendisi tanınmış bir yardımsever ve aktivist. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği olarak bizim de diyalog içinde olduğumuz bir isim. Fakat asıl önemli olan bu değil. İnsanlar, haklarında suçlama olmaksızın hapse atılmamalı. Ben bunu bağımsız bir yargı kararı olarak görmüyorum. Daha çok, Türkiye'de sivil toplum için önemli bir kişiye yönelik siyasi baskıyı andırıyor."