Gelişmeleri enerji uzmanı ve Medya Günlüğü sitesinin yazarı Aydın Sezer ile konuştuk.
‘EGE SORUNU YILLARDIR DEVAM EDEN BİR SÜREÇ'
Aydın Sezer, Türkiye ile Yunanistan arasında Ege'deki sorunların yıllardır devam ettiğini anımsatırken, meselenin çözümlenmemesinde bölgenin doğal yapısından da kaynaklandığının altını çizdi:
‘GÜNEY KIBRIS'IN SONDAJ YAPIYOR OLMASI TÜRKİYE'Yİ İLGİLENDİREN BİR DURUM DEĞİL'
Sezer, Güney Kıbrıs'ın en son sondaj çalışmaları başlattığı 10 numaralı parsel Kuzey Kıbrıs tarafıyla çakışan bir alanı olmadığı için Türkiye'yi ilgilendiren bir durum olmadığı görüşünde:
‘AKDENİZ'DE KARŞIMIZDA MISIR, İSRAİL VE LÜBNAN DA VAR'
Türkiye'nin sert çıkışlarının arkasında emsal teşkil etmesi yahut Kuzey Kıbrıs'ın haklarını korumak gibi kaygıları olabileceğini de belirten Sezer, bu noktada Akdeniz'in Ege Denizi'nden farkının altını çizdi. Türkiye'nin karşısında Mısır, İsrail ve Lübnan gibi ülkelerin bulunduğunu vurgulayan Sezer, MEB için kıyıdaş devletlerin anlaşması gerekliliğini anımsatarak meselenin Ankara'nın uluslararası siyasetin parçası olan bir gündemi hala hukuki zeminde tartışmasından kaynaklandığını kaydetti:
‘KARADENİZ'DE DE ANKARA'NIN KIRIM'IN İLHAKINI TANIMAMASINDAN ÖTÜRÜ GÜNYÜZÜNE ÇIKMAMIŞ BİR SORUN VAR'
Karadeniz'de benzer bir sorunun 1970'lerde çözüldüğünü belirtirken, Ankara Kırım'ın ‘ilhakını' tanımadığı için burada da ‘gün yüzüne çıkmamış bir sorun' bulunduğunu belirten Sezer, Akdeniz'de ise Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımayan tek ülke konumunun meseleyi daha da zorlaştırdığını vurguladı:
‘YARIN EMSAL TEŞKİL EDER'
"Türkiye ile Kıbrıs arasındaki bu sorun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Münhasır Ekonomik Bölge kıta sahanlığı konusunda Güney Kıbrıs ile yaşadığı problemleri biz birbirine karıştırmaya başladığımız anda sorun daha karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor" diyen Sezer, Kuzey Kıbrıs'la paylaşım tezi üzerinden Kıbrıs'ın güneyinde ilan edilmiş Rum parselleriyle örtüşen bölgedeki hak iddia taleplerinin Yunan adalarıyla ilgili emsal teşkil etme boyutu bulunduğunun altını çizdi:
‘CUMHURBAŞKANIMIZIN İFADESİNİ 30 SENEDEN BERİ SÖYLÜYOR VE BİLİYORUZ'
Ankara'nın BM Deniz Hukuku sözleşmesine taraf olmamasının temelinin adaların ana kara parçaları gibi başlıklardan yararlanmasına karşı duruşumuz olduğunu anımsatan Sezer, itiraz edilen örneklerden hareketle Kıbrıs'ta kıta sahanlığı ile ilgili çizimler yapılarak bir yere varılamayacağını da vurguladı:
‘SONDAJ YAPILMASI İÇİN ZIMNİ BİR ANLAŞMA MI VAR?'
Kıbrıs için müzakerelerde eğer çözüm sağlanırsa aynı sorunların yine gündeme taşınacağını da söyleyen Sezer, diğer yandan bölgenin çok uluslu şirketlerin oyun sahası haline geldiğini belirtti. Bu şirketler arasında Ankara ile son dönemde yakın temasta olan ExxonMobil ve Katarlıların da bulunduğunu anımsatan Sezer "Bu sularda sondaj yapılmasıyla ilgili acaba zımni bir anlaşmamı var sorusu da aklıma geliyor" vurgusu yaptı:
"Bizim Kıbrıs ile ilgili pozisyonumuz genel altı başlık etrafında görüşülüyor. Bunlardan biri işin garip tarafı toprak paylaşımına yönelik bir başlık. En az yüzde 28 en fazla 29 küsur olacak bir noktaya kadar burada önemli bir adım atıldı. Merhale kaydedildi. Biz bugün Kıbrıs ile ilgili, perspektifimizde ne kadar ısrarcı veya ne kadar haklı olursak olalım yarın adada bir çözüm sağlandığında o yönetimle de aynı sorunları yaşayacağız. Yani ya soydaşlarımız lehine taviz veriyoruz deyip geri adım atacağız ya da yeni Kıbrıs ile bu sürtüşmeye devam edeceğiz. Sonuçta, bugün 10 numaralı parselde Güney Kıbrıs'ın yapacağı sondaj çalışmaları ile eğer ekonomik anlamı olan bir takım şeyler ortaya çıkarsa bu Kıbrıs sorunu çözüldüğünde aradaki soydaşlarımızın menfaatine yönelik bir gelişme olacak. Hak iddia etmesini istediğimiz Mısır'ın böyle bir talebi yok. Maalesef o parseller Fransız, İtalya, Amerikan çok uluslu şirketlerin oyun sahası haline geldi. 10. Parselde ruhsat sahibi iki şirket var. O kadar garip bir durumla karşı karşıyayız ki bugün muhalefette ya da muhalefetin herhangi bir partisi ya da köşe yazarı da tartışmıyor. Bu şirketlerden biri olan ExxonMobil'in eski genel müdürü aynı zamanda ABD'nin eski dışişleri bakanı Türkiye'de üç saat baş başa görüşme yaptı kısa bir süre önce. Katar ile ilişkilerimizin boyutunu anlatmamıza gerek yok. Bu sularda sondaj yapılmasıyla ilgili acaba zımni bir anlaşmamı var sorusu da aklıma geliyor."