Kaşıkçı ile 6 ay önce bir konferansta tanışıp onunla röportaj yapmak istediğini, Suudi gazetecinin de bu teklifi kabul ettiğini belirten Cengiz, "Benim gibi bir araştırmacı için, böyle güçlü ve büyük bir gazeteci-yazarla iletişime geçmek onur ve gurur vericiydi. Aramızda hemen samimi bir diyalog başladı. Kibirden uzak, çok saygılı, kibar ve içten bir insandı. Kocaman bir kalbi vardı. Sevgi ve saygının ötesinde onurlu hissediyordum. Bunu büyük bir kendine güven hissi olarak adlandırabilirim" dedi.
'KONSOLOSLUĞU İLK ZİYARETİNDE BUNUN RİSKLİ OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORDU'
Cengiz, resmi evlilik hazırlıklarının başlamasının ardından, Kaşıkçı'nın resmi belgeler için İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna 28 Eylül'de ilk kez gittiğini söyledi.
Kaşıkçı'nın bu ziyarette endişeli olduğunu belirten Cengiz, "Konsolosluğa gitmek istemedi. Bunun riskli olacağını düşünüyordu. Orada yakalanıp gözaltına alınacağı ihtimalini düşünüyordu. Siyasi görüşlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek istemiyordu" ifadelerini kullandı.
İlk ziyaretteki iyi izlenimin ardından, 2 Ekim'deki ikinci ziyaretlerinde bir tehlike hissetmediklerini ve alacakları resmi belgeyle artık hayatlarını birleştirebileceklerini düşündüklerini belirten Cengiz, birlikte gittikleri konsolosluk binasından Kaşıkçı'nın konsolosluktan uzun süre çıkmaması üzerine korkuya kapıldığını ancak öldürülme ihtimalini hiç aklına getirmediğini belirtti.
'ÖLDÜRÜLDÜĞÜNE İNANMAK İSTEMEDİM'
Cengiz, Kaşıkçı'nın kaybolması ile Suudi Arabistan'ın gazetecinin öldürüldüğünü açıklamasının arasında geçen 17 günde, nişanlısının hala hayatta olduğunu umut ettiğini dile getirdi.
'CEMAL'İN CESEDİNİN NEREDEN OLDUĞUNU HALA BİLMİYORUZ'
Cengiz, "Cemal'in cesedinin nerede olduğunu hala bilmiyoruz. Bu konuda bir açıklama yok. Hala cenaze töreni yapılmadı. Bu İslam'da kabul edilemez. Bu, bizim yerine getirmemiz gereken son görev." diye konuştu.
ABD Başkanı Donald Trump'a da Kaşıkçı'nın öldürülmesi konusundaki soruşturmanın güvenilir olmasını sağlama çağrısı yapan Cengiz, "ABD Başkanı bu konuya insanlık tarafından bakmalı ve bunu bir uluslararası trajedi olarak düşünmelidir. Bu bakış açısı, uluslararası siyaset ve diplomasiden önce gelmelidir" değerlendirmesinde bulundu.