Enflasyon; gıda fiyatları, ev eşyası ve ulaşım başta olmak üzere TL'deki değer kaybının genele yayılan artışları tetiklemesiyle eylülde yüzde 24,5'e tırmanarak, son 15 yılın en yüksek seviyesini gördü. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ‘en kötü'nün geride kaldığını, ekim ayıyla birlikte enflasyondaki iyileşmenin görüleceğini öne sürerken, gözler Merkez Bankası'nın 25 Ekim'de açıklanacak faiz kararına çevrildi.
‘İFLASLAR ARTACAK, ENLASYON ARTMAYA DEVAM EDECEK'
Yükselen enflasyonun temelinde talep baskısı yerine maliyet baskısı olduğu için faiz artışlarının anlamsız ve para politikasının da işlevsiz duruma düştüğünün iyice ortaya çıktığını kaydeden Ökmen, büyüyemeyen ekonominin, maliyet artışlarının tamamını belli bir zaman diliminde tüketicilere yansıtmaya çalışacağını, maliyet artışlarını topluma yansıtamayan üreticilerin de faaliyet kaybı, üretim durdurulması, konkordato ve iflas gibi sonuçlarla karşılaşacağını belirtti.
‘EN ÖNEMLİ SORUN YÜKSEK ÜRETİM MALİYETLERİ VE FİNANSMAN'
Bu konjonktürde fiyatlamayı etkileyen birinci faktörün Türkiye ekonomisinin yüksek üretim maliyetleri ve finansmana erişim zorlukları nedeniyle ‘büyüyememek' olduğuna dikkat çeken Ökmen, mevcut konjonktürde, topluma/tüketiciye yansıtılan maliyet artışlarının enflasyona, üretimden çekilmelerin de durgunluğa eş zamanlı olarak yol açtığını belirterek, "Böyle bir ortamda enflasyon hedeflemesinde zabıta marifetiyle mücadele çalışmalarına yönelmek kamusal açıdan oldukça gereksiz bir zaman kaybıdır" dedi.
‘ACİLEN TEMEL ALANLARDA REFORM YAPILMALI'
Ökmen bankacılık kesiminde likidite bolluğu yaratmak için de öncelikle sermaye yeterlilik oranlarının uluslararası fon tedarikçilerine güven verecek uluslararası yöntemlerle hesaplanması gerektiğini söyledi.