Sputnik'e konuşan Tahran Üniversitesi öğretim görevlisi Hüseyin Ruyvaran, "Suriye görüşmeleriyle ilgili Astana ve Moskova formatları, Suriye krizine pratik çözüm bulmayı, Suriye'de barışçıl politik sürecin hayata geçmesi önündeki en büyük sorun olan mevcut terör gruplarını etkisizleştirmeyi amaçlayan platformlar. Bu format, BM Güvenlik Konseyi'nin 2253 ve 2254 sayılı kararlarına uyuyor" dedi.
'TARAFLARDAN HİÇBİRİ İDLİB'DE KANIN AKMAYA DEVAM ETMESİNİ İSTEMİYOR'
Radikal militanları etkisiz hale getirmek için iki seçeneğin olduğunu belirten İranlı uzman, "İlki, Türkiye'nin aktif katılımıyla militanların barışçıl yollarla çıkarılması. İkincisi, İdlib'de askeri operasyonun başlatılması. Türkiye, Rusya'ya garantiler verdi. İdlib gerilimi azaltma bölgesindeki durumun istikrara kavuşturulması için anlaşma imzalandı. Astana formatının müzakere sürecinin taraflarından hiçbiri, İdlib'de kanın akmaya devam etmesini istemiyor. Garantör ülkeler, konsensüsün sağlanmasına, barışçıl sürecin bir an önce başlamasına ilgi duyuyor. Bu yüzden Soçi'de varılan anlaşma, Batı koalisyonunun Suriye'de barışçıl çözüm sürecini ihlal etme çabalarına karşın tamamen başarılı diplomasinin parlak örneği olarak gösterilebilir. Bu tür anlaşmaların, Batı'yı Suriye'nin içişlerine müdahale etme ve kötülükler yapma fırsatından mahrum ettiğini anlamamız gerekiyor. Zira Batı, Suriye krizinin barışçıl yollarla çözümüne ilgi duymuyor" yorumunda bulundu.