'Göbeklitepe'nin Muhafızı' isimli kitabı, 'The Guardian of Gobeklitepe: The World's Oldest Temple' adıyla İngilizce'ye çevrildikten sonra Mitra dininin gizemlerini de merkeze alan son kitabı 'Yedi Uyananlar'la Antik dönemlerin kapılarını bir kez daha aralayan Yonca Eldener, Gündem Dışı'nda Serhat Sarısözen'in sorularını yanıtladı.
'O ŞEHİRDE YAŞAYACAĞIMI HAYAL EDEMİYORSAM ROMANINI DA YAZAMIYORUM'
"Benim bütün işlerim coğrafya ile ilgili, romanlarım da dolayısıyla coğrafya ile ilgili. Bir roman yazacağım zaman o yere bakarak karar veriyorum. Göbeklitepe'yi, Harran'ı, Tarsus'u yazacağım diye yola çıktım. Dolayısıyla 2-3 yıl zihnen yaşayacağımı gözüme kestirmediğim yerin romanını yazmıyorum. Yani o şehirde birkaç yıl yaşayacağımı hayal edemiyorsam romanını da yazamıyorum."
'İNSANLARIN MARKETTE DE NASIL DAVRANDIKLARINI MERAK EDİYORUM'
"Geçmişle günümüz arasında bağ kurmayı seviyorum. Her iki romanımda Antik dinler var ama olaylar hep günümüzde geçiyor. Her iki romanımda da çok ileri teknolojiden bahsettiğim de oldu. İnsan davranışını merak etme ve marka konumlama ile kahraman yaratmak aynı şey. Siz herhangi bir markayı kahraman gibi tanımlayabilirsiniz. Bir marka geçirin aklınızdan, kadın mıdır, erkek midir, kibar mı konuşur, sofistike midir? O markayı tanımlarsınız. Kitaplarımda da insan davranışını merak ediyorum: Markette de nasıl davrandıklarını merak ediyorum, Antik yaşamda da nasıl davranmış olduklarını merak ediyorum. İnsana dair şeyler değişmedi, biyolojimiz değişmedi teknolojimiz değişti. Şirketleri konumlama, marka yaratma ile kahraman yaratma birebir aynı."
'ANADOLU'DA NEREYE ELİNİZİ ATSANIZ BİR HAZİNE ÇIKIYOR'
"Anadolu'da nereye elinizi atsanız bir hazine çıkıyor. Ben kendime edebiyatın arkeoloğu diyorum. Kazdıkça bir şeyler buluyorum. Araştırma yaparken Mitra dinine rastladım. Mitra, Tarsus'ta doğmuş ve Kilikya korsanları tarafından tüm Akdeniz'e yayılarak Romalı askerler arasında büyük bir inanan kitlesine sahip olmuştu. Dışarıya kapalı bir gizem diniydi ve bu inancın tohumlarını Tarsus'un ünlü Stoacı filozofları atmıştı. Roma'nın Hıristiyanlığı resmi din ilan ettiği 4. yüzyılda ise yok edilmişti. ‘Mitraeum' denilen yeraltı tapınakları ve mağaralarda ibadet eden Mitraistler, dinin sırlarını dışarıya açmadıkları için arkalarında hiç yazılı belge bırakmamışlardı. Mitra'ya inananlar, mağaralarda veya küçük yeraltı mabetlerinde ibadet ederlerdi. Her din, kendinden önceki inancı yok etmek ister ama dinler tümüyle yok olmaz, tortu bırakır."
Kitabında kadın sorunlarına, kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesine de dikkat çeken Eldener, "Bizdeki durum, ‘Kadın bir şey yapıyordur da buna neden olmuştur' mantığı son derece sağlıksız. Türkiye'deki genel hukuk yaklaşımı da bu şekilde. ‘Sen suçlusun akla bakalım kendini' deniyor. ‘Sen suçlu değilsin suçun ispatlanana kadar' başka bir önerme; ‘Sen suçlusun, ispat et suçsuzluğunu' başka bir önerme. Ben Türkiye'de ikincisinin çok olduğunu görüyorum" ifadelerini kullandı.
Anadolu topraklarından yurt dışına çıkarılan sayısız eser olduğunu vurgulayan Eldener, "Ülkemizde tarihi eserler taşıyor. Ama inanılmaz tahrip ediyoruz" diye konuştu.