Tüm dünya gözünü İdlib'e dikti. Rusya'nın oradaki terörist unsurları bombalamaya başlamasıyla Türkiye, İran ve Rusya'nın yapacağı Tahran konferansı öncesinde gerginlikler yaşandı. Diğer yandan bombalamanın başlamasıyla birlikte Türkiye'ye doğru yeni bir sığınmacı akını başlayacağı, bu sığınmacıların içinde terörist unsurların da olabileceği dile getiriliyor. ABD'nin Rusya ile Suriye rejimini görüştüğü, Rusya'nın Türkiye'den Suriye ile direkt görüşmesini istediği günlerde yaşanacakları emekli diplomat ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, Seyr-i Sabah programında değerlendirdi:
‘SORUN İNSANİ SIĞINMACI SORUNU OLMAKTAN ÇIKIYOR'
"Tahran zirvesinin kolay geçeceğini söylemek mümkün değil. Her şeyden önce zirve öncesi bir bombalama yapılmasının doğru olmadığını söyledi Çavuşoğlu. Rejimin hedefi İdlib'i ele geçirmek. 4 çatışmasızlık bölgesinin üçünde kontrolü ele geçirdi, geriye İdlib kaldı. Orada da birikmiş terörist grubunun mevcudiyetinden bahsediliyor. Onların temizlenmesi gerekiyor ki rejim kendi toprakları üstünde nispeten kontrolü sağlamış görünsün. Nispeten diyorum çünkü YPG'nin kontrolü altında olan bölge var. Ama Suriye'nin önceliği Fırat'ın batısındaki topraklar. Bu hedefine ulaşmasındaki en büyük desteği Rusya ve İran'dan alıyor. Son 7 senedir Türkiye ile Rusya İran arasında ve uluslararası toplum arasında görüş farklılığı var. Bu çatışmasızlık belgelerinde Rusya Türkiye birlikte hareket etti. Gelinen noktada Türkiye ile olan birlikteliğinin heveslisi değil gibi gözüküyor. Türkiye'den Şam ile diyalog içine girmesi isteniyor.
Şimdiye kadar son 7 yıldır Suriye toprakları üstünde rejimden farklı düşünen bir muhalefet vardı. Bunlar homojen de değillerdi. Ya ittifak yaptılar ya birbirlerinden farklı olarak rejimle muhalefeti sürdürdüler. Ama gelecek için bir barış çabası gerekiyor. Eğer Suriye rejimi muhalefeti devre dışı bırakırsa rejimin kendi dayatmış olduğu çözük üstünde durulacak ağırlık rejime geçecek. Burada bir dengenin bozulması ve rejimin muhalefet unsurlarını masadan kenara itmesi sonucu doğacak. Onun için böyle bir durumun olmasını engellemeye çalışıyor Türkiye ve ABD.
ABD'nin bütün söylemlerinden ortaya çıkan Rusya ve İran'ın kontrol ettiği bir Şam rejiminin kontrolü ele geçirmesini engellemek. Vekalet savaşlarının devam ettiği Suriye'de ABD muhalifleri destekliyor. ABD'nin mevcut koşullarda askeri müdahalede bulunması mümkün değil çünkü kırmızı çizgisini kimyasal silahlar olarak koydu. Daha önce de yaptı bunu. Burada tehlike kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı bilinmeden rejimin zayıflamasını mümkün kılmak için düzmece bir senaryoyla saldırı yapılması ihtimali. Son günlerde Rusya'nın da dikkati çektiği bu.
ABD ile Rusya konusunda mutabakat sağlanması gerekiyor. Cenevre'deki barış sağlıklı müzakerelerinin ilerlemesinin sağlanması için bu şart. Bu anlaşma Rusya ile batı arasındaki ilişkilerin bir parçasını oluşturuyor. Trump ile Putin'in basın toplantısında Suriye'nin ayrıntılı bir biçimde konuşulduğu dile getirildi. Suriye ile ilgili geleceğe yönelik atılması gereken adımlar iki ülke yetkilileri arasında görüşülüyor diye düşünüyorum.
Mülteci büyük bir sorun. Şu ana kadar Türkiye 3,5 milyon sığınmacıyı kabul etti. Onlarla ilgili taahhüt altına girdi. Bunların bir kısmının geriye döndüğünü biliyoruz ama çok önemli bir miktar değil. Yeni gelecek mülteci sayısı önemli. Yeni bir göç hareketi başlayınca bunların içinde terörist unsurların sızma ihtimali var. Bu bir mülteci sorunu ya da insani sorun değil ulusal güvenlik sorunu haline geliyor. Kitlesel göçü engelleme düşüncesinde Türkiye. Bunun da yolu Ankara'nın Şam ile dolaylı da olsa diyalog yolunu araması. Astana başladığından beri masada Suriye temsilcileri vardı. Türkiye dolaylı da olsa bu diyaloğu kabul etmedi. Hep Rusya üstünden mesaj gitti. Ama Rusya artık aracı olmak istemiyor. 900 km. sınırı olan komşusuyla doğrudan konuşmasını istiyor Rusya. Kalıcı bir barış için bu diyaloğun başlaması gerekiyor."