Ziyareti sonrası Yılmaz, 53 Gazeteciler Derneği'nde basın toplantısı düzenledi.
24 Haziran'da yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri sonrası yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve siyasete ilişkin Yılmaz, "Biliyorsunuz siyasetle çok önemli gelişmeler olmadıkça hiç konuşmak istemiyorum. Şu anda tamamen eşimin vakfının yaptırdığı Kent Üniversitesi'ne yardımcı olmaya çalışıyorum. Kalan oğlumun ticari işlerine yardımcı olmak için çalışıyorum. Siyaset benim gündemimde yok ama hemşehrilerimizin son seçimdeki tercihlerini saygıyla karşılıyorum" dedi.
Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tavrı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a destek olduğu yönünde açıklamalarının hatırlatılması üzerine şöyle konuştu:
"Tabii ben normal iç siyaset çekişmelerinin dışında görüyorum. Türkiye'de herkesin yapması gereken bir vatandaşlık görevi olarak görüyorum. Geçmişte uzun süre Dışişleri Bakanlığı yaptığım için, Avrupalıların Türkiye'ye bakışını biliyorum. Türkiye'ye nasıl çifte standartlar uyguladıklarının en canlı tanıklarından biriyim. Bunun özellikle bu son darbe teşebbüsü sırasında çok somut ve çok rahatsız edici bir boyuta geldiğini gördüm. Onun için yabancı dergilere, televizyonlara, gazetelere konuşmalar yaptım. Sayın Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da o zaman beni aradılar, teşekkürler. Bu aslında herkesin yapması gereken bir vatandaşlık görevidir. İç politikada farklılıklarımız olabilir, bazı konularda farklı düşünebiliriz ama dış meselelerde Türkiye'nin ülke olarak menfaati söz konusu olan konular de hepimiz için hangi çizgide buluşması gerekir. Bu vatandaşlığın kaçınılmaz bir şartıdır."
Türk asıllı futbolcu Mesut Özil'in Alman Milli Takımı'ndan 'ırkçılık' gerekçesiyle ayrılmasını da yorumlayan Yılmaz, Özil'in ortaya koyduğu tepkinin çok insani ve ahlaki olduğunu söyledi.
'KABİLE DEVLETİNE BİLE TEHDİTLE İSTEDİĞİNİZİ YAPTIRMANIZ MÜMKÜN DEĞİL'
Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasının bir eksen kayması olarak yorumlanmasıyla ilgili soru üzerine konuşan Mesut Yılmaz, soğuk savaşın bitimiyle birlikte bu tür eksenlerin ortadan kalktığını kaydederek,Türkiye'nin komşularıyla ve büyük devletlerle iyi ilişkiler içerisinde olması gerekliliğini ifade etti.
"Bir kere, eksen kaymasının olabilmesi için her şeyin yerli yerinde olması lazım. Hâlbuki biliyorsunuz ki Soğuk Savaşın bitimiyle birlikte artık bütün eksenler kalktı ortadan. Bugün Çin de artık kapitalizmi uyguluyor, Rusya da kapitalizmi uyguluyor. Dolayısıyla böyle bir eksen kaymasından söz edilemez. Soğuk savaşın bittiğini de herkes ifade ediyor. Avrupa'yla Amerika arasında da tarihte şu ana kadar hiç yaşanmamış ölçüde önemli görüş ayrılıkları ve önemli farklılıklar söz konusu. Hatta Amerika NATO'dan çıkmaktan bahsediyor. Dolayısıyla böyle yeniden kurulan bir dünyada her ülke gibi Türkiye'de elbette ki kendi güvenliğini, savunmasını sağlama alacağı yeni arayışlar içerisinde olacaktır. Onun için bu yeni başlayan bir şey değildir. Daha önce de Sovyetler Birliği'nin parçalanmasında, Azerbaycan'ı ve diğer Türk devletlerini tanıyan ilk ülke olduğunu hatırlarsınız 1999'dan itibaren. Türkiye zaten yeni şartlarda adım atmaya o dönemde başlamıştı daha sonra daha da gelişen şartlarda Türkiye'nin bu arayışa devam etmesi kadar doğal bir şey olamaz. Benim gönlümden geçen Türkiye'nin bütün komşularıyla bütün büyük güçlerle, Avrupa ülkeleriyle en iyi ilişkiler içerisinde olmasıdır. Bunun aynı zamanda Türkiye'nin de menfaatine olduğunu düşünüyorum."