Dünya'da yer alan habere göre, şirketlerin varlıklarından çok borçlarının olduğuna dikkati çeken Özdebir, "Hayatta kalabilmeleri için iş yapabilmeleri, bunun için de piyasanın hareketlenmesi lazım. Belki bu tedbirler 3-4 sene önce alınsaydı, faturası bu kadar ağır olmayabilirdi. Maliye politikaları ve KGF devreye sokuldu, 200 milyar liralık bir garanti karşılığında bankalarımız Merkez Bankası da biraz karşılıkları düşürerek, hem TL hem döviz anlamında daha fazla kredi vermelerini sağladı. Maliye Bakanlığı alacakların bir kısmından vazgeçti. ÖTV, KDV'yi bazı ürünlerde indirdi" diye konuştu.
'TÜRKİYE'DE BAZI İŞLER YAPILAMAZ HALE GELDİ'
Nurettin Özdebir'in değerlendirmeleri şöyle devam etti:
"Tüketici enflasyonu yüzde 15 seviyesine geldi ama bagajımızda tüketici fiyatlarını daha yukarı taşıyabileceğimiz üretici enflasyonu var. Arada ciddi makas var ve bu öbür tarafa aktarılacak. Şu anda yaşanan talep değil, maliyet yönlü bir enflasyon. Türkiye ABD ve AB gibi tek paralı bir ekonomi değil, herkesin cebinde döviz var. Uzun süre yurt dışından fazla döviz geldi, TL değerlendi, ithal mal ucuzlayınca bunlara yönelik talep arttı ve Türkiye'de bazı işler yapılamaz hale geldi."
Özdebir, imalata da destek olunmasına dikkat çekerek, "ASO olarak, inşaata yapılan desteğin, imalat sanayine de yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Üstelik, sanıldığının tam tersine, inşaat sektöründe binaları inşa ederken yaratılan katma değer de ithal girdi oranlarının artmasıyla beraber ekonomiye çok fazla bir şey kalmıyor. Her geçen gün de bu marj azalıyor. Burada para kimde varsa insanlar onların ihtiyaçlarına göre bina yaptılar, o lüks binaların satılacağı kişiler de sıkıntıya girmeye başladı. Bunların sayısı arzı karşılayamaz durumda. Fert başına düşen milli geliri 10 bin dolar olan ülkede, süper iş yapma, akıllı bina yapma, pazarın talebini aşan bir arz oluyor." dedi.