"Bundan 20 yıl önce biz bu çalışmalara ilk başladığımızda anlattıklarımız uzaydan gelmiş şeyler gibi algılanırdı. Şimdi günlük hayatın içine girdi. Şimdi genetiğin ne yaptığı hastalığa etkisi, spordaki etkisi, çocuğun okul başarısındaki etkisi gibi birçok alanda günlük hayatımıza girdi. İnsanın gelişim sürecinde ki buna ister evrim ister yaratılış deyin, genlerimizle dış çevre koşulları etkileşir. İnsan beslenmesiyle aldığı yağları bağırsaklarından kanına çok fazla topluyor. Bir başka insan bunu çok daha az emiyor ve dışkıyla atıyor. İkinci aşamada bunları hızlı depolayan veya yavaş depolayan genler var. Üçüncü aşamada bunu hızlı yakan veya az yakanlar var. Kimi insan yediğini hemen alır yağa dönüştürüp kilo alır, spor yapsa da kilo veremez kimisi ne yese de kilo alamaz. Bu bilgi genlerimizde var. Genlerimiz bize doğuştan itibaren geliyor. Bu bizim biyolojik kaderimiz. Biyolojik özelliğimizin kilo olarak bize yansıması yaşam tarzımızla alakalı. Biz beslenmeyle kilo alacağımızı bilirsek yediğimizi kısarız. Bunun gibi yüzlerce genetik özelliği incelediğiniz zaman o insana özgü bir yaşam tarzı ortaya çıkar. Asıl önemli olan kanserlerden alzheimerden korunmak. Kemik erinmesinden diyabetten inmelerden korunmak. Artık 21. yüzyılda bizi en çok öldüren hastalıkların başında kalp krizi, ardından kanserler geliyor. Nüfusun üçte birinden fazlası sağlıksız kilolu, obez durumda.
Genler tek başına bu hastalıklara yol açmaz. Hiçbir çocuk annesinden kalın bağırsak kanseriyle doğmaz. Yatkınlıkla doğar. Onun üstüne yaşam tarzıyla ne eklersek o bizi hasta eder. Benim ailemde kanser var ben de olacağım demeniz yanlış. Biz size bakarız, hangi mekanizmayla olduğunu anlar yaşam tarzınızı düzenleriz. Kimisi toksinleri uzaklaştıramaz kimisi uzaklaştırır. Bunlar eşit miktarda sigara içerse birbirinden farklı sürelerde akciğer kanseri olur. Biz sadece tanıyı yapmıyor her insanın kendi kullanım kılavuzlarını hazırlıyoruz. Bu kullanım kılavuzunun temelini doğuştan getirdiği genetik özellikleri oluşturuyor.