Aksoy, “Türk ve Amerikan askerleri birliklerinin 18 Haziran’da başlattıkları koordineli ve bağımsız devriye görevi sürüyor. Dün 16. devriye faaliyeti gerçekleştirildi. Devriye güzergâhındaki kontrol noktalarından PYD/YPG’nin geri çekildiği teyit edildi” diye konuştu.
Aksoy, bir sonraki üst düzeyli Astana toplantısının 30-31 Temmuz’da Rusya’nın Soçi kentinde yapılacağını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin dış politika gündemine ilişkin açıklamalar yaptı ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye ve ABD, Suriye’de Fırat nehrinin batısında Türkiye sınırının karşı tarafında yer alan Menbiç bölgesi konusunda anlaşmaya varmış, bu anlaşmaya göre Menbiç’i kontrolü altında tutan YPG’nin buradan çekilmesi ve Türk ve ABD güçlerinin kasaba çevresinde güvenlik ve istikrarı sağlamak için ortak hareket etmesi öngörülmüştü.
Bu hafta başında uluslararası haber ajansları YPG’nin Menbiç’ten tamamen çekildiğini duyurmuş, bunun üzerine gazetecilere bilgi veren Türk Dışişleri Bakanlığı kaynakları bu haberlerin ‘abartılı’ olduğunu belirtmiş “Süreç halen devam ediyor. Devriye güzergahı üzerindeki kontrol noktalarından çekilme sürüyor” bilgisini vermişti.
Basın toplantısında Menbiç konusunda açıklama yapan Aksoy, şöyle konuştu:
“Münbiç yol haritasının planlama ve uygulama safhası devam ediyor. Türk ve Amerikan askerleri birliklerinin 18 Haziran’da başlattıkları koordineli ve bağımsız devriye görevi sürüyor. Dün 16. devriye faaliyeti gerçekleştirildi. Devriye güzergahındaki kontrol noktalarından PYD/YPG’nin geri çekildiği teyit edildi. Halihazırda Türk ve ABD askerlerinden oluşan müşterek devriyelerin göreve başlamasına ilişkin çalışmaları da sürdürüyoruz. Ayrıca yerel yönetim ve güvenlik yapılarının oluşturulmasına yönelik planlamalar da yapılıyor. Biz Münbiç yol haritasının, lafzına ve ruhuna uygun olarak tam anlamıyla uygulanmasını istiyoruz. Yol haritasının nihai hedefi Münbiç’teki PYD/YPG mevcudiyetinin tamamen sona erdirilmesidir. Yol haritasının başarısı, DEAŞ’tan kurtarılan diğer alanlar için de model teşkil edebilecek. Ayrıca Arap nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerin PYD/YPG’nin elinden alınması, Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından da önemli.”
ABD’nin önceki Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Nisan ayındaki Türkiye ziyaretinde Türkiye ile ABD arasındaki sorunlu konuların çözüme kavuşturulması için kurulması kararlaştırılan çalışma gruplarından Adli ve Hukuki Çalışma Grubu toplantısının 13 Temmuz’da Ankara’da yapıldığını kaydeden Aksoy, “Başta Gülen’in iadesi olmak üzere FETÖ ile mücadele, Hakan Atilla Davası, Türkiye’de tutuklu bulunan ABD vatandaşları konusunda görüş teatisinde bulunuldu. Toplantıda FETÖ konusunda ABD’nin bizi oyalamaması gerektiğinin altını çizdik” dedi.
Aksoy, Suriye’de gerilimin azaltılması ve siyasi sürecin önünün açılması amacıyla başlatılan Astana platformunun bir sonraki yüksek düzeyli toplantısının 30-31 Temmuz tarihlerinde Rusya’nın Soçi kentinde düzenleneceğini de ifade ederken “Her toplantıda dile getiriyoruz; Cenevre süreci, kalıcı siyasi çözüm için temel platformdur. Astana ve Soçi ise bunu tamamlayıcı ve destekleyici nitelikteki platformlardır. Cenevre süreci, rejimin sürece samimiyetle angaje olmaması nedeniyle ilerleyemiyor. Bu süreçte Anayasa komitesinin tesisi önem taşıyor. Rejim bu süreci gerçekleştirdi. Nihayet BM Suriye Özel Temsilcisi De Mistura rejim kontenjanından seçilebilecek isim listesini BM’ye iletti. Suriye Müzakere Yüksek heyeti de ülkemizle eşgüdüm halinde hazırladığı 50 adayın listesini 5 Temmuz günü BM Suriye özel temsilcisine sundu. Anayasa komitesinin tesisinin Cenevre sürecine ivme kazandıracağını umuyoruz. 2254 sayılı BM Kararı çerçevesinde Suriye’de siyasi çözüme yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
'BRUNSON DAVASI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PRENSİBİNE GÖRE GERÇEKLEŞİYOR'
Aksoy, “ABD’li yetkililer Brunson davasının ilişkilerde köşe taşı niteliği taşıdığını belirtiyorlar. Siz bu tutukluluğunun devamının ilişkilerde diğer işbirliği konuları üzerinde olumsuz bir etki yaratacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Brunson davası hukuki bir dava. Biz ABD ile güvene dayalı bir ilişki kurmak istiyoruz. İki önemli müttefikiz. NATO zirvesinde bunun önemi bir kez daha ortaya çıktı. ABD’de bazı çevreler tarafından kongrede ülkemiz aleyhine bazı tasarılar gündeme getiriliyor. Biz bunlara karşı en üst düzeyde gerekli çalışmaları yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Bakanımız, diğer yetkililerimiz bunların ikili ilişkilere zarar vereceğini söylüyorlar. Bunun yansımalarını da görüyoruz. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız NATO zirvesi marjında Trump ile görüşmesinden sonra basın mensuplarıyla bir araya geldi. Orada F-35 konusunda Sayın Trump’ın kendisine anlaşmanın uygulanmasında bir sorun olmayacağını dile getirdiğini aktardı.”
Aksoy, bu hafta başında ABD Dışişleri Bakanlığı Güvenlik ve Savunma Meselelerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Tina Kaidanow’un, ABD ile Türkiye arasında Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 hava savunma sistemine alternatif olarak Amerikan Patriot füzeleri alımı için görüşme yürüttüğü açıklamasıyla ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Bizim başından beri temel hedefimiz kendi ulusal hava ve füze savunma sistemimizi geliştirmek. Bu hedef doğrultusunda 10 yılı aşkın süredir birçok seçeneği değerlendirdik. Bu süreçte ABD başta olmak üzere müttefiklerimizle yaptığımız görüşmelerden maalesef sonuç alamadık. Öte yandan Rusya bize çok cazip bir teklif sundu. S-400 sistemini acil ihtiyacımızı karşılamak üzere alıyoruz. S-400, NATO yetenekleriyle entegre edilmeyecek. Aynı zamanda Fransız ve İtalyan şirketlerden oluşan EUROSAM konsorsiyumu ile çalışmalarımız devam ediyor. Patriot sistemiyle ilgili olarak ABD ile temaslarımıza devam ediyoruz.”
'DOĞU GUTA’DA, HUMUS’TA YAŞANAN SENARYONUN İDLİB’DE TEKRAR ETMESİNİ İSTEMİYORUZ'
Aksoy, bir gazetecinin “Geçtiğimiz günlerde Erdoğan ve Putin bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve görüşmede Erdoğan, [Suriye] rejimin Dera’dan sonra İdlib’e yönelmesi durumunda Astana mutabakatının özünün ortadan kalkacağına dikkat çekti. Rejim’in İdlib’e yönelmesi durumunda Türkiye’nin tutumu ne olur?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
'TERÖRLE MÜCADELE KONUSUNDA NATO’DAN DAHA FAZLA DAYANIŞMA BEKLİYORUZ'
NATO zirvesinin sonuç bildirgesinde Türkiye’nin güneyinden gelebilecek tehditlere karşı acil müdahale gücü konuşlandırılabileceği ifadeleriyle ilgili olarak bir gazetecinin “Türkiye’nin güneyinden gelen tehdit nedir?” sorusu üzerine Aksoy, “NATO zirvesi Türkiye’nin önemini bir kez daha ortaya koydu. Bizim zirvede öne çıkarttığımız husus, terörle mücadelede dayanışma ve birlik. Bunu da zirve bildirilerine güçlü biçimde yansıttık. Bizim için NATO’da amaç hasıl oldu diyebiliriz. Çok verimli görüşmeler yapıldı. Bizim tüm hassasiyetlerimizin diğer üyelere açık şekilde iletilmesi bakımından önemli oldu bu zirve. Terörle mücadele konusunda NATO’dan daha fazla dayanışma bekliyoruz” diye konuştu.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.