Soma'da yaşanan maden faciasında ölen 301 işçinin sorumluluğu davası henüz sonlandırılamadı. Ancak her sene Türkiye'de en az 6-7 Soma katliamı kadar işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor. Alındığı söylenen tüm önlemlere rağmen işçi ölümleri artarak devam ediyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Seyr-i Sabah programına yaptığı açıklamada dünya standartlarında çok yüksek olan işçi ölüm oranlarının ortadan kaldırılabilmesi için temel politikaların değişmesi gerektiğini söyledi:
‘SADECE GEÇEN YIL 2006 İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ'
"Şu an Soma davasının karar duruşması için Akhisar'dayız. Soma katliamı cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamı oldu. İşçi kardeşlerimizi taşeron düzenine kurban verdik. 4 yıldır bunun yargılanması devam ediyor. Aslında pazartesi günü karar okunacaktı. Ama keyfi bir biçimde hakimin hasta olması gerekçesiyle karar okunması bugüne kaldı. 3 gündür aileler Akhisar adliyesi önünde nöbet tutuyor. 4 yıl önce bu katliam yaşandığında irkildik. Ama Türkiye'de her yıl 6-7 Soma katliamı kadar insan ölüyor. O yüzden bugün buradan çıkacak olan karar kesinlikle tarihi bir nitelik taşıyor. İşçilerin geleceğini belirlemesi açısından tarihsel bir öneme sahip. 4 yıllık yargılamada şunu gördük: Bu iş cinayetlerinin gerçek sorumlularının, siyasi sorumluların yargılanmadığı bir süreç yaşıyoruz. Bu taşeronlaştırma politikalarının yaptırımları uygulamayanların, ocakların bağlı olduğu enerji bakanlığının yargılanmadığı veya sorgulanmadığı bir süreç hep eksik olacaktır. Bu noktada hem Soma'nın hem de ülkenin dört bir yanındaki iş cinayetlerinin ortadan kaldırılacağı bir süreç için mücadele edileceğini bir kez daha ifade etmek isterim.
Maalesef 4 yıl için olumlu bir tablo çizmek mümkün değil. Bugün rakamlara baktığımızda sadece geçen yıl 2006 işçi arkadaşımız çalışırken öldü. Dünya standartlarında çok çok yüksek bir rakam bu. Siz denetim ve yaptırımları devlet olarak yakından takip ederseniz bunlar olmaz. Taşeronlaştırma işçi cinayetinde çok önemli. Bir madeni kamu yönettiği zaman milyon ton taş kömürü başına 1 işçi ölüyor. Aynı madeni özel sektör ürettiğinde ölüm oranı 10 katına çıkıyor. Enerji, maden ve inşaatta da bu durum söz konusu. Biz buna bu nedenle cinayet diyoruz. Bir bütün olarak çalışma hayatındaki temel politikaların değişmesi lazım. 6331 nolu yasayla da ölüm artışları devam etti hatta arttı. Çünkü bu yasayla bu alanın kendisi, işçi sağlığı ve güvencesi piyasaya açıldığı için bırakın düzelmesini daha da geriye giden bir süreç yaşıyoruz. Türkiye'nin kanayan yarası haline gelen, her gün gazetelerde haber değerini yitiren işçi ölümlerinin ortadan kaldırılması gerekiyor.
‘MUAZZAM BİR İŞÇİLEŞME SÜRECİ YAŞANIYOR'
Çalışma bakanlığı bu ülkedeki en kritik bakanlıklardan biridir. Çalışma bakanlığı deyince o ülkedeki tüm değerlerinin üretimi akla geliyor. Bizimki gibi ülkelerde muazzam bir işçileşme süreci yaşanıyor. Toplumun tamamına yakını ücretiyle geçiniyor. Çalışma hayatı toplumun ve devletin en büyük sorumluluk alanlarından biri. Bu bakanlığı kritik kılan bir diğer şey müzakeredir. Taraflar vardır, işçi ve işverenler vardır. Devlet bu taraflar arasında tarafsız bir hakem olmalıdır. Çalışma bakanlığının, aile bakanlığı gibi bu kadar farklı bir alanla birleştirilmesi doğru bir yaklaşım değil. Evet çalışma ve sosyal güvenlik bir arada olabilir ama kadın ve aile bakanlığı ile birleştirilmesini doğru bulmuyoruz. Bu kadar yüklü bir bakanlığın bağımsız bir bakanlık olması gerekiyor. 2000'li yılların başından itibaren baktığımızda işçiler çok şey kaybetti. Gelir dağılımının adaletsizleşmesine, sendikal hakların OHAL ile ortadan kaldırılmasına kadar çok şey kaybedildi. Sadece seçim süreçlerinde değil seçimlerden sonra da bir bütün olarak hakları takip edeceğimizi söylüyoruz."