Ankara'da Eylül Yağlıkara, Ağrı'da Leyla Aydemir isimli çocukların ölü bulunmalarının ardından Türkiye'de idam ve kastrasyon (kimyasal hadım) cezaları tekrar gündemde.
Sözcü'den Sevgim Begüm Yavuz'a konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, bu tarz durumlarda cezaların artırılmasına yönelik bir tedbiri önermenin çaresizliğin göstergesi olduğunu belirtirken şunları söyledi:
“Bizim toplumumuzun maalesef böyle bir eğilimi var. Yaygınlaşmaya başladığı andan itibaren cezaları artırırsak eğer sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz. Oysa hem çocuğun eğitimi açısından, hem de bu eğitimin büyükler açısından yaygınlaştırılması için çok ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor. Bunlar uzun vadeli çalışmalar olduğu için de siyasi iktidarlar sonuçları hemen görmek bakımından bu çalışmalara yönelmek yerine kastrasyon denilen tedbirlere yönelmeye çalışıyorlar.”
'EĞİTİM UYGULANMALI, DÜNYA BÖYLE AŞMIŞ, YENİ BİR ŞEYLER KEŞFETMEK ZORUNDA DEĞİLİM'
"Kastrasyon uygulamaları itibariyle de baktığınızda örneğin tedbir altında bulunduğunuzda; mesela hapishanede, tutuklama yerine uygulanan tedbirler sırasında uygulanan yöntemlerdir. Oysa karşı karşıya bulunduğumuz durum kastrasyonu getirdiğin zaman her sorunu çözümlüyor değildir. Bunu bilmek gerekiyor. Uygulaması itibariyle yanlış bir noktadayız. Benim için önemli olan şey ceza değil, caydırıcı tedbirlerin ortaya konulması ve her şeyden evvel de bu konuda hem çocuklar hem yetişkinler açısından belirgin bir eğitimin uygulanmasıdır. Dünya bunu böyle aşmış zaten. Yeni şeyler keşfetmek gibi bir zorunluluk içerisinde değiliz.”
'HERKES KENDİNİ GÖREVLİ HİSSETMELİ'
Avukat Turgut Kazan tartışmalar ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çocuğun cinsel istismarı kamuoyunu derinden etkileyen bir sorun. Gündemde idam tartışması var. Ancak bu konuda idam cezasının kullanıldığı kanısındayım. Yurtlarda tecavüz olaylarının nasıl kapatıldığını biliyoruz. Yasalar yetersiz, cezaların artırılması gerekiyor. İdam tartışmalarının, o suçlara çözüm üretmek değil. Türkiye'yi antidemokratik ülkeye dönüştürmek için yapıldığını düşünüyorum. Hiçbir fail suç işleyeceği zaman ‘ağırlaştırılmış müebbet verirlerse göze alırım, idam varsa göze alamam' demez. Nasıl olsa yakalanmayacaklarını, suça dair iz bırakmayacaklarını düşünür. İdam caydırıcılık sağlamaz. İdamın suç önleyici etkisi de olmamıştır. Bu ilkelliktir, Batı ile bağların koparılması demektir. Bu suçların işlenmesi hastalık gibi bir şeydir. Etkin mücadele cezanın artırılması ile olmaz.”