‘İKTİDARI BIRAKMAMAK İÇİN GEREKENİ YAPTILAR'
Ergin Yıldızoğlu'na göre, 24 Haziran seçimleri öncesinde iktidar, siyaset ve güç ilişkisine bakıldığında mevcut kompozisyonda gidilecek oylamanın iktidarın kaybetmesini mümkün kılmayacağı analizi geçerliydi. Ancak ana muhalefetin adayının yarattığı heyecan dalgasının herkesi için yanıltıcı olduğuna dikkat çeken Yıldızoğlu, nihayetinde Erdoğan yönetiminin iktidarı bırakmamak için gerekeni yaptığını söyledi:
‘BU MECLİSTEN HERHANGİ BİR İKTİDAR BASINCI ÇIKMAZ ÇÜNKÜ ÖYLE DİZAYN EDİLDİ'
Erdoğan yönetiminin MHP ile ortaklık nedeniyle zorlanacağı söylemlerini ikna edici bulmayan Yıldızoğlu'na göre, parlamentoda üstünlük sağlamanın artık bir anlamı yok, çünkü yeni sistemde parlamento etkin değil:
‘SİYASAL İSLAMIN REALİTEYİ ANLAMA SIKINTISI VAR. ENİNDE SONUNDA ULUSLARARASI SERMAYE NE İSTERSE ONU YAPACAK'
"Siyasal İslam'ı temsil eden AKP'nin politikaları üzerindeki baskılar realiteden gelecek. AKP'nin realite anlamakta ciddi sıkıntıları var. İktidarı çok iyi anlıyorlar. Ama onun dışında Türkiye ekonomisini, dışını, dışındaki ilişkileri, jeopolitik ve diplomasi sorunlarını anlamakta çok zorluk çekiyorlar. Birçok yorumcuya göre zaten başlamış olan ekonomik kriz geldiği zaman reçete belli. Liberal ekonomik model, yani kapitalist ekonomik model içinde kalındığı takdirde reçete belli. Bir taraftan alacaksınız, bir taraftan vereceksiniz. Kim güçlüyse ona vereceksiniz, kim zayıfsa ondan alacaksınız. Güçlü olanlar burada uluslararası mali sermaye, çünkü Türkiye dışarıdan kaynak girmeden ne ihracat ne ithalat yapabiliyor, ne de borçlarını ödeyebiliyor. Eninde sonunda uluslararası sermaye ne isterse onu yapacak."
‘MALEZYA MODELİ VAR AMA…'
Yıldızoğlu, dışa bağlı olan Türkiye'deki ekonomik krizden çıkış için bir dizi yollar denenebileceğini söylerken 1990'ların sonundaki Malezya modeline de dikkat çekti. Ancak Yıldızoğlu'na göre, başarı şansı bulunmuyor ve sermayenin ihtiyaçları ve sınıfsal yapı Erdoğan yönetiminin krizin bedelini güçlüler lehine güçsüzlere yüklemesini sağlayacak:
‘SİYASAL İSLAM 1930'LARIN FAŞİZM MODELİNE BENZİYOR'
Yıldızoğlu ekonomik krizin doğal sonucunun halkın emekçi kesimleri ve orta sınıfın yoksullaşması olacağına da vurgu yaptı. Yıldızoğlu, siyasal İslam ideolojisi, kadroları ve dünya anlayışlarıyla 1930'ların faşizm modeline benzetti:
"Bunun (krizin) siyasi sonuçları ne olur, yoksullaşma nasıl kendini dışarı vurur, bunu bilmek zor. İnsanlar yoksullaştı diye militanlaştığına dair bir veri yok tarihte. İnsanlar tamamen pasifize olmaya başlar. Siyasal İslam'ın hem toplumsal tabanı hem çekirdek destekçileri hem kadroları hem ideolojisi hem dünya anlayışı 1930'ların faşizm modeliyle aynıdır demiyorum ama benziyor."
‘AVRUPA İKİYÜZLÜ VE SAMİMİ DEĞİL, TÜRKİYE YÜZÜNÜ DOĞU'YA DÖNEBİLİR AMA…'
"Avrupalıların durumu gerçekten iki yüzlü ve asla samimi değil. Türkiye zaten ‘Beni alın' diye çabaladığı zamanlarda, Kopenhag kriterlerine tamamen uyduğu sıralarda da Türkiye'yi alma niyetleri yoktu, almayacaklardı. Ama ‘Biz seni almayacağız' demek mümkün değil. Ama şimdi söylemek çok kolay. Avrupa ve Amerika ile ilişkilerin değişip de Türkiye'nin Avrasyacı olmasına geldiğiniz zaman ise askeri ilişkiler var, finansal ihtiyaçlar var. Eğer Çin devreye girip de aradaki finansal açığı doldurmaz, birdenbire Batı'ya bağımlı bir ülkeyi kapmış durumuna düşmek istemez. Putin çok temkinli davranıyor Türkiye konusunda. ‘Atı alan Üsküdar'ı geçti' gibi davranmıyor. Türkiye yüzünü Doğu'ya dönebilir. Ama oradan ne dönecek Türkiye'ye, orası meçhul. Orası iyi tanımlanmış bir yer değil. Bir NATO yok orada. Bir Avrupa Birliği yok. Orada da hala ilişkilerini düzene sokamamış, birlikte davranmaya çalışan bir Şangay Örgütü var. İki tane emperyal güç Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler düzeltilmeye çalışılıyor ama kolay değil. Dolayısıyla Türkiye'nin eski ile ilişkilerini bozması yeni bir yere de girememesi durumu Türkiye'yi yöneten sınıflar açısından, sermaye grupları açısından önemli bir problemdir. Birdenbire tuhaf bir duruma düşerler, kaynak açısından, uluslararası ilişkilerdeki destekleri açısından, ittifaklarının karşısındaki konumları açısından, hangi ittifakları kalacak o zaman bilmek de zor. Bu yönetimin böyle bir çabaya girmesi mümkündür. Ama bu yönetim etrafında olup biteni anlamadığı için sık sık duvara kafasını vurması ve işleri daha da karıştırması üstelik de Batı ile Doğu arasındaki ilişkileri bozmak da önemli bir faktör olması da mümkün. Rusya, Çin, Avrupa, Amerika ile arasındaki ilişkileri de dinamitlemek gibi tuhaflıklar ortaya çıkabilir. Çünkü çok önemli bir yerde duruyor Türkiye. Hem İpek Yolu'nun geçtiği bir yer hem yukarıdan aşağıya iniş yeri. İran ile Avrupa arasında tampon. Dolayısıyla Avrasya tartışması yeni de değildir. Yeni dünya düzeni şekil almaya başlamadan Türkiye gibi ülkeler kendi yerlerini istisnalar olabilir ama esas olarak belirleyemezler. Büyük güçler arasındaki dengeler tamamlandığı zaman onlar da bunun içinde bir yer bulabiliriler kendilerine."
‘TÜRKİYE'NİN YAPMASI GEREKEN ACİLEN SURİYE REJİMİYLE İŞLERİ BİR ŞEKİLDE YOLA KOYMASI'
Yıldızoğlu, Erdoğan rejiminin Yeni Osmanlıcılık'a zemin olarak gördükleri Arap dünyasında itibarının kalmadığını söyledi. Yıldızoğlu, Türkiye'nin Suriye hükümeti ile en kısa zamanda görüşmesi gerektiğini ekledi:
‘HDP'YE BİR ŞEY ÖNERMELERİ LAZIM AMA O KADAR BÜYÜK TAHRİBAT YAPILDI Kİ…'
Yıldızoğlu, Türkiye'deki bir başka önemli meselenin Kürt meselesi olduğunu belirtirken, HDP'ye yönelik geçmiş tavrın da Erdoğan yönetiminin adım atabilmesini zorlaştırdığını ifade etti:
‘CANLARI NE İSTERSE SÖYLÜYORLAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘Kürt sorunu bitmiştir' sözleri sorulduğunda ise Yıldızoğlu, hiçbir doğruluğu bulunmayan lafların çok fazla sarf edildiğine dikkat çekerek şu yanıtı verdi:
"‘Biz dünyanın lider ülkesiyiz' de deniyor. ‘Dünya sustu, yaprak kımıldamıyor, herkes bizi izliyor' da dendi. İnsanın ağzı torba değil ki büzesin. Canları ne isterse söylüyorlar. ‘500 kişi zor toplandı, ne 5 milyonu?' da denebiliyor. Kendi doğumundan önceki tarihlerde büyük sınıflarda oturduğunu iddia ediyor birisi."