Seçimlerin hemen ardından CHP'de kazan kaynamaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı hareket hızla artarken Kılıçdaroğlu atılan adımlara karşı çok sert tepki vererek partiyi getirdiği noktanın hiç de kötü ve kendisinin başarısız olmadığını dile getirdi. Bu arada kendisine karşı hareket başlatanlar için de partinin disiplin kurullarını harekete geçirdi. Gazeteci Gürkan Hacır, Seyr-i Sabah programında yaptığı değerlendirmede Kemal Kılıçdaroğlu'nun bazı adımlarını fazla sert bulurken "Siyasetin bir tane başarısı vardır o da kazanmak" dedi:
‘KEMAL KILIÇDAROĞLU'NUN 'İNCE SEÇİMİNİ YAPMAK' CESARET İSTER'
"Doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu kadar sert ve parti içi olası muhaliflere rest çekmesini ben de beklemiyordum. Ama muhalif sesler bu konuşma üstüne daha da yükseldi. Daha resmi sonuçlar gelmeden CHP kendini bir iç yarışın içinde buldu. Acaba yeniden bir kurultay mı var diye bakıyoruz. Sürekli yarışlar oluyor. Dün Kılıçdaroğlu kendisini istifaya davet edenleri koltuk sevdalısı olmakla suçladı bu kişilerin partide yeri yok dedi. Akşam da bazı il başkanlarıyla temasa geçtiğini söyledi ve onlar da Kılıçdaroğlu'na destek için otobüslerle yola çıktı. Bugün Ankara'da olacaklar. Yarın da parti meclisi toplanacak. Parti meclisinin gündemi disiplin görüşmeleri. İlk planda Eren Erdem, Erdal Aksünger gibi isimler var. Eski Ankara Milletvekili Necati Yılmaz var. Bunlara bir de Elazığ'dan ilk kez milletvekili çıkmış olan Gürsel Erol eklendi. Sadece istifa değil peşi sıra pek çok eleştiri de geliyor. Eleştiriler parti disiplinine uygun değildir yönünde oluşuyor.
Muharrem İnce şu ana kadar teşekkür konuşmasındaki bir ifadesi dışında ('Bana yürü derlerse önlerinden yürürüm') herhangi bir liderlik çıkışı, adaylık çıkışı işitilmedi. Bir taahhüdü var kimsenin karşısına çıkmamak için ama siyasette taahhütler ihlal edilmek içindir. Kılıçdaroğlu'nun Muharrem İnce'yi aday olarak göstermesi siyasette çok gördüğümüz bir tavır değil. Alicenaplık barındırıyor. Size rakip olmuş, sizi sert eleştirmiş birini Cumhurbaşkanlığı gibi yüksek bir makama aday gösteriyorsunuz. Buna rağmen bunu yapma cesaretini gösteriyorsunuz. Kemal Bey son üç dört aylık periyotta siyasette alışık olmadık cesur hamleleri yaptı. İYİ Parti'ye 15 milletvekili gönderdi. Muharrem Bey'in önüne çıkmadı, kapalı kampanyalar şeklinde götürdü. İttifak için uğraştı. Bunun gereği olarak 'Ben bunları hak etmiyorum' diyor Kılıçdaroğlu. Oradan bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışması, AKP 7 puan kaybetti demek benim hoşuma gitmedi. Siyasetin bir tane başarısı vardır: Kazanmak. O cümleler kabul edilebilir değil.
‘ETİK TARTIŞMALARI VAR AMA BU GAZETECİLERİ KARALAMA HAKKI VERMİYOR'
Özellikle son dönemde gazetecileri hedef gösterme siyasetçi alışkanlığı oldu. Gazeteciler üstünden siyaset oluşturma alışkanlık oldu. Bu çok yanlış. Çünkü gazetecileri taraftar veya partili olarak muhalif olarak görmek doğru değil. Günümüzde yandaş gazeteciler vasıtasıyla etik tartışmaları yok mu? Var. Ama bu, gazetecileri karalama hakkını vermiyor. Bu ilanda benim de adım var. MHP böyle bir ilanı veriyor. Ben Bahçeli hakkında ne demiş olabilirim diye düşündüm. İşin tuhaf tarafı eleştiri boyutunda bir şey de dememişim. Bazı ülkücü siteler benim programlarımda yaptığım konuşmaları toparlayıp internete koymuş. Ben çünkü 'MHP daha yüksek oy almalıdır' diyordum hep. Bunlar ortadayken niye böyle bir şey yaptı Bahçeli, bilmiyorum. Ama gazetecilerin belki de kaderi bu. Ne İsa'ya yarın ne Musa'ya. Bundan üç yıl önce de beş yıl önce de bildiriler yemiştim. Gazeteciliğin fıtratında bu var sanırım. Türkiye içinden ve dışından birçok gazetecilik örgütü bu ilana çok sert tepki gösterdi.
İsmail Küçükkaya bir ev sohbetinde otururken 'Muharrem Bey neredesiniz?' demedi. Türkiye'nin aylar boyu en çok beklenen olayında ekranda olan gazeteci. Muhalif kesimin önemli bir ölümü oradan seyrediyor ve kimse ulaşamıyor İnce'ye. O saatte Türkiye'nin çeşitli yerlerinde hak ihlalleri görüntüleri düşüyordu. O saatlerde en yakın belediye başkanları dahi ulaşamıyor, mesajlara cevap alamıyorlar. Küçükkaya güzel bir iş yapıp mesaj atıyor neredesiniz diye. Muharrem İnce, kimseye dönmeyip yayındaki gazeteciye 'Adam kazandı' derse, bu mesajımı değerlendir demektir bu. Gazeteci de eğer kayıt dışı denmediyse o kritik gecede kendisine gelen mesajı kamuyla paylaşmak durumundadır. Televizyonda olan gazeteci kayıt dışı koşulu getirilmediyse kendine gelen mesajı duyurmak zorundadır. Halk TV'nin genel yayın yönetmeni İnce'ye mesaj atıyor bu doğru mu diye. 'Evet doğrudur' diyor. Bu, mesajı yayın demektir. Bence İnce o durumu paylaşmak istedi. Yoksa yayındaki gazeteciye öyle mesaj atılmaz. Öyle arkadaşlık dostluk ile mesaj atıldığını sanmıyorum. İnsanlar farklı sonuçlar bekliyordu. Bu haber gelince insanlar yıkıldı ve oklar Küçükkaya'ya çevrildi. Bence bu haklı bir eleştiri değil. Türkiye'nin kitlendiği bir gecede mesaj geldiği zaman bu paylaşılır."