"Ama şimdi bu işi nereye götüreceğiz? Nihai hedefimiz nedir, ne olmalıdır? İnsanların hayatlarını sadece kolaylaştıracak mıyız, yoksa onlara yeni bir hayat, yeni bir anlayış, yeni bir heyecan mı sunacağız? Artık bunu tartışmak durumundayız. Elbette ki biz bu belediyelerde ilanihaye kalıcı değiliz. Bu işin bir yasal sınırı var. Günü geldiğinde bunlar devredilecektir. Ancak biz görevde olduğumuz sürece, burada bir fikir de ortaya koymalıyız. Yeni bir fikir derken, bunu icat etmemize de gerek yok. Yapmamız gereken, bu kadim medeniyet şehirlerini, Mardin'i, Diyarbakır'ı, Van'ı, Hakkari'yi, Şırnak'ı, Cizre'yi, Bitlis'i, asli medeniyet kodlarına, tarihteki o kendi tanımlarına yerleştirmektir. Bu şehirler, alelade şehirler değildir. Konuşmalarımda sık sık ifade ederim. Bu şehirlerin hepsi, tarih kitaplarında önemli yer tutan, binlerce yıllık geçmişi olan şehirlerdir. Terör, bu bölgenin karakteristiği olamaz, böyle bir birikimi örtemez. Bizim öncelikle bu intibayı kırmamız lazım. Terör, bu şehirlerin üzerindeki ince bir toz tabakası gibidir."