ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından büyükelçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması, Gazze'de 2014'ten bu yana en fazla Filistinli’nin canına mal olan saldırıları tetikledi. Gazze sınırından çitlerle çevrili İsrail sınırına yürüyen Filistinlilere İsrail ordusunun müdahalesinde 60’dan fazla insan hayatını yitirdi, 3 bine yakını da yaralandı.
Filistinlilerin ‘Büyük Felaket’, ‘Nakba’ olarak andıkları İsrail’in kuruluşunun 70. Yıldönümünde yaşananlar bölge ülkeleri ve dünya güçlerinin tepkilerini Ortadoğu uzmanı akademisyen Dr. Erhan Keleşoğlu ile konuştuk.
‘GAZZE’DE HER KESİM İNSANİ TALEPLERDE BULUNUYOR’
Erhan Keleşoğlu, Filistin-İsrail sınır hattında son iki aydır gösterilerin yaşandığını belirterek, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması talebinin bütün siyasal kesimler tarafından sahiplenildiğini, yaşananların sadece Hamas’ın organizasyonu oalrak görülmemesi gerektiğini söyledi:
“Filistin’de olan olaylar zaten beklenen gelişmelerdi. Son iki aydan beri Gazze ve İsrail sınır hattı boyunca sürekli gösteriler düzenleniyor. Bu eylemler İsrail’in Gazze’ye uygulamakta olduğu ablukanın hafifletilmesi ve kaldırılmasına yönelik hak talebinin sonucu olarak gerçekleşiyor. 2 milyona yakın insan kendisini boğulmuş, hapsedilmiş hissediyordu. Gazze, açık hava hapishanesine dönüşmüş durumda. Bunun kaldırılması, şartlarının iyileştirilmesi için de İsrail’i zorlamak düşüncesi tüm halka hakim olmuş durumda. Sadece Hamas’ın organizasyonu olarak bakmamak lazım. Gazze Şeridi’nde her kesimden, her siyasal ve toplumsal kesimden insanın temel talebi, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması, seyahat özgürlüklerine tekrar kavuşmaları ve normal şartlarda bir yaşam sürmeleridir. Bu da son derece insani bir taleptir diye düşünüyorum. İsrail tarafı bunu Hamas’ın kötücül bir planı olarak sunma peşinde ancak son derece insani bir taleple karşı karşıyayız.”
‘GERİ DÖNÜŞ HAKKINI, GEÇMİŞTEKİ ETNİK TEMİZLİĞE BAKARAK OKUMAK GEREKLİ’
“Gazze Şeridi’nde yaşayan insanların yüzde 90’a yakını İsrail’in kurulması sırasında topraklarından sürülen insanlar ve onların çocukları, torunları. Gazze’nin büyük bir çoğunluğu mültecilerden oluşuyor. İsrail’in kuruluşu sırasında bir etnik temizlik yapıldı. Bunun sonucunda 750 bin kadar insan mülteci pozisyonuna düştü. Bunu aklımızdan çıkarmamamız lazım. Bugünü anlamamız için biraz geçmişe bakmamız gerekiyor. Geri dönüş hakkını da bu minvalde okumak gerekiyor. İnsanların geriye dönme talebi yoksullaştırmalarının ve etnik temizliğin sonucu.”
‘ABD, TARAFLAR AÇISINDAN GÜVENİLİR ARABULUCU OLMAKTAN UZAKLAŞTI’
Geçmişte ‘Arap-İsrail Çatısması’ olarak adlandırılan süreçte ABD’nin küresel bir hegemon güç olarak belli roller aldığını söyleyen Keleşoğlu’na göre ABD, son Kudüs kararıyla taraflar açısından güvenilir bir arabulucu olmaktan uzaklaştı:
‘GAZZE’DEKİ ABLUKADA, MISIR’IN DA ROLÜNÜ SORGULAMALI’
Keleşoğlu, Gazze’ye uygulanan ablukada Mısır’ın da rolünün sorgulanması gerektiğine işaret etti:
‘ÇÖZÜM, SEKÜLER, DEMOKRATİK BİR FİLİSTİN’DE’
İsrail ve ona destek veren ABD’nin, sorunun çözümsüzlüğe gitmesinde ana aktörler olduğunu düşünen Keleşoğlu, çözümün seküler ve demokratik bir Filistin’in kurulmasıyla gerçekleşeceğini söyledi:
‘ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN BİR YANINDA STATÜKOCU ARAP REJİMLERİ VAR’
Keleşoğlu, Arap ülkelerinin İran karşıtı politikalar üzerinden İsrail ile ittifak ilişkisine girdiklerini bu yüzden de Filistin’de yapılanlara göz yumduklarını söyledi:
“Arap devletleri de özellikle Filistin sorununu çözmeye yönelik bir seferberlik içerisinde değiller. Bu ülkeler İsrail ile özellikle İran karşıtı politikalar üzerinden farklı bir ittifak ilişkisi sürdürüyorlar. Arap ülkelerinin özellikle mufazakar ülkelerinden radikal protestolar yükselmedi. En azından siyasetçiler nezdinde çok yoğun eleştiriler duymuyoruz. Bunun da bir nedeni var. Bölgedeki ABD politikalarıyla uyumlu ilerleyen muhafazakar rejimler, Arap rejimleri, Mısır, özellikle İran karşıtı bu cepheleşme içerisinde İsrail’in politikalarına karşı Filistinlileri ezme politikalarına göz yumuyorlar Arap halklarının bütün duyarlılığına rağmen, Arap rejimleri ‘de facto’ olarak fiilen İsrail’in yanında saf tutmuş görünüyor. Çözümsüzlüğün bir yanında statükocu Arap rejimleri var.”
‘SİYASAL İSLAMIN İFLASIYLA GELENLER…’
Selefi İslami siyaset ile siyasal İslam’ın birbirinden farklı olduğuna dikkat çeken Keleşoğlu’na göre siyasal islamın iflası Mısır’daki yenilgiyle perçinlendi ve Suriye’de de bir yenilgi söz konusu oldu:
‘ARAP ÜLKELERİ İSRAİL İLE BİRLİKTE GELENEKSEL ARAP POLİTİKASINDAN SAPABİLİR’
Erhan Keleşoğlu, son olarak Arap ülkelerinin İran karşıtlığı temelinde İsrail ile işbirliği yaparak geleneksel Arap politikasından sapabileceklerini ancak Filistin halkının bunu kabul etmeyeceğini söyledi:
“İsrail çözüm konusunda farklı bir yere yönelebilir. İsrail ile birlikte Körfez ülkeleride bu işi yapabilirler. Bunun işaretlerini gördük. Genç Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın çabaları bunun işaretlerini veriyor. Yani geleneksel Arap politikasından Suudiler eliyle bir sapma olabilir. Nedir o? Yani iki devletli çözüm; başkenti Doğu Kudüs olmak üzere Gazze ve Batı Şeria’dan ibaret bir Filistin devleti savunusundan vazgeçilmesi gündeme gelebilir. Arap devletler Filistin’in yüzde 22’sini temsil eden paylaşımdan dahi geri adım atılmasını sunulabilir. Bunun nedeni de İran’a karşı inşa etmekte oldukları cephedir. İran’a karşı cephenin perçinlenmesi için Filistin’den vazgeçmeyi dahi göze alabilirler. Ancak Filistin halkı bunu kabul etmeyecektir. Hem içeridekiler —tarihi Filistin içerisinde olanlar- hem de çevre Arap ülkelerinde mülteci olarak yaşayan Filistinliler bu dayatmayı kabul etmeyeceklerdir ve direneceklerdir.”