ABD Başkanı Donald Trump'ın ülkesini İran'ın P5-1 ülkeleri ile 2015'te yaptığı nükleer anlaşmadan çıkarmasına paralel olarak Tahran'a karşı 'savaş' tartışmaları alevlendi.
İsrail'in de son saldırıları eşliğinde Suriye üzerinden yahut Lübnan'dan bir çatışma olasılığı konuşulurken, asıl hedefin yaptırımlar eşliğinde sert bir 'ekonomik savaş' ile İran'da rejim değişikliği olduğu görüşü de dile getiriliyor.
Bu noktada Rusya ve Çin'in yanı sıra anlaşmaya taraf olan AB ülkelerinin tutumlarının da kilit olduğu belirtiliyor. İran'la ilgili son gelişmeleri TOBB Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Gülriz Şen ile konuştuk.
'TRUMP, AVRUPALI MÜTTEFİKLERİNİ DİNLEMEDİ'
Şen, İsrail'in Suriye sahasındaki son hamleleri eşliğinde Trump'ın Tahran'a karşı önümüzdeki dönemde hem askeri hem de ekonomik baskıyı artıracağının anlaşıldığı görüşünü dile getirdi:
"ABD Başkanı Trump nükleer anlaşmadan sert bir çıkış yaptı. Aslında izleyeceği stratejiler konusunda iyimserliğini koruyanlar da vardı. Bu kadar sert bir çıkış olmayabilirdi ya da Avrupalı müttefikleriyle müzakereleri biraz daha sürdürüp belki önümüzdeki dönemde bunu yapabilirdi diye düşünenler vardı. Ancak anlaşmadan ABD'yi çıkardığını duyurdu. Trump, Avrupalı müttefiklerinin yanı sıra Rusya ve Çin gibi aktörlerin de bu konudaki uyarılarına kulak asmamış oldu. Bu noktada Trump'ın birlikte hareket ettiği kesimler, kendi yönetim kademesindeki İran karşıtı isimler oldu. Yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bile bu konuyu birkaç hafta Avrupa ile müzakere etmekten yana olduğunu söylemişti. Elbetteki Trump, bölgedeki müttefikleri olan Suudi Arabistan ve İsrail ile hareket etmiş oldu. Zaten karara gelen tebrik mesajlarında ilk sırayı İsrail ve Suudi Arabistan aldı. Onun yanı sıra Bahreyn'den de kararı olumlu karşılayan açıklamalar duyduk. Trump, konuşmasında Netanyahu'nun önceki hafta yaptığı konuşmaya da atıfta bulundu. Aslında ABD'nin anlaşmadan çıkmada kesin, kuşkuya mahal bırakmayan kanıt olarak Netanyahu'nun konuşmasını gördüğünü söylemiş oldu. Bu bağlamda nükleer program üzerinden İran'a yönelik ağır baskı uygulanacak bir döneme giriyoruz. Çünkü ABD, anlaşma öncesinde İran'a uyguladığı yaptırımları 90 ile 180 gün sonrasında devreye sokacağını bildirmiş oldu. Öte yandan zaten bölgede Arap Baharı sonrası kritik gelişmeler yaşanıyordu. Son dönemde İran ve İsrail'in Suriye üzerinden, İran'ın Golan Tepeleri ve İsrail sınırına yakın bölgelerdeki askeri mevcudiyetine yönelik İsrail'in rahatsızlığını gösteren hamleler gördük. İki gün art arda saldırılar oldu. Henüz İran'dan bu yönde bir açıklama gelmedi. Sadece Suriye medyasından İsrail'in saldırılarını duyduk. Ama İsrail medyasına göre bu İran'ın İsrail'e başlattığı bir roket saldırısının ardından gerçekleşti ve burada da 50'ye yakın İran hedefinin vurulduğu haberleri geçti. Bu bağlamda önümüzdeki aylarda İran'ın Suriye'deki askeri mevcudiyetinin büyük sekteye uğradığı haberlerini görüyoruz. Yani sözün özü ABD, bölgedeki İran karşıtı müttefikleriyle birlikte İran'a yönelik baskıları hem askeri hem ekonomik anlamda arttıracak gibi görünüyor."
'AVRUPA GARANTİ VERİRSE, İRAN ANLAŞMAYI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIR'
"İran akılcı bir diplomasi yürütecektir. Aslında Trump'ın kararını İran yönetimi uzun süredir bekliyordu. Bu bağlamda her türlü senaryolara hazır olduklarının altını çiziyorlardı. İran'ın Trump'ın kararı öncesinde farklı tonlarda açıklamaları oldu. İran'ın İngiltere'deki büyükelçisi ABD'nin olmadığı bir antlaşmanın artık bir antlaşma olmayacağını belirtmişti. Öte yandan kararın hemen öncesi ve sonrasında Ruhani'nin yaptığı açıklamalarda da artık anlaşmanın P5+1 ülkeleri arasında değil de P4+1 ülkeleriyle İran arasında bir antlaşma olduğunu belirtildi. Esasen İran'ın önümüzdeki dönemde stratejisi Avrupa Birliği'nin, Avrupalı ülkelerin İran'a antlaşmanın korunması yönünde vereceği somut garantilerle şekillenecek. Bu açıklamaları da yine Ruhani'den duyduk. Burada önemli hususlardan birisi; Rusya ve Çin'in anlaşma sürsün ya da sürmesin büyük ölçüde İran'ın yanında olacak olmalarıdır. Bu bağlamda İran onlara daha fazla güveniyor. Ancak İran'ın küresel kapitalizmle ilişkisinde en kilit noktada olan ülkeler yine de Avrupa ülkeleri olacaklar. Bu bağlamda İran'ın anlaşma sonrasında sağladığı faydalar üzerinden düşünecek olursak: İran, enerji sektörü, otomotiv, havacılık sektöründeki kazanımlarını Avrupalı ülkelerle anlaşmaları üzerinden koruyabilecek. Avrupa bu konularda İran'a somut garantiler verirse, İran'ın bankacılık sektöründen yeniden tecrit edilmesine mani olacak adımları atabilirse, bu bağlamda İran, anlaşmayı sürdürmeye çalışacaktır. Bunu İran Petrol Bakanlığı'ndan gelen açıklamalar da gördük. Bu somut garantilerden en önemli kısmı İran'ın Avrupa'ya petrol satışını sürdürmesi ve bunların gelirlerini alabilmesi hususuyla ilgili olacak olacak."
'AVRUPA, ABD YAPTIRIMLARINA KARŞI KOYMAZSA İRAN FARKLI STRATEJİLER DENEYECEKTİR'
"Eğer ki ABD yaptırımları devreye girdikten sonra Avrupa bunlara karşı koyamazsa, ABD ile aynı hatta gelirse ve İran'ın ekonomisi bundan ağır zarar görmeye başlarsa o noktada İran farklı stratejileri deneyecektir. Bu bağlamda Ruhani, Avrupalı ülkelere zaman tanımış oldu. İki hafta içinde bir yol haritası oluşturulacak gibi gözüküyor. Bu bağlamda Avrupalı ülkelerden gelen açıklamalar önemli. Zaten anlaşmanın iptal kararı öncesinde de hem Macron'un hem Merkel'in ABD ziyaretleri olmuştu. İtalya gibi ülkelerin de nasıl konumlanacağı önemli, çünkü İran ile önemli ticari ilişkilere sahipler. Bu durum ayrıca Avrupa için de bir diplomasi testi. Rusya ve Çin'in davranışı çok daha öngörülebilir. Zaten onlar başından beri ve yaptırımlar süresinde de İran'ın yanında yer almışlardı. Ancak burada kilit faktör AB'nin İran'a sunacağı garantiler olacak. İran bu garantilerden memnun kalırsa sürecin nasıl yürüyeceğini o noktadan izleyebiliriz."
'KRİTİK VE HASSAS DENGELERİN OLDUĞU BİR MÜZAKERE SÜRECİ OLACAK'
ABD ile Avrupa ülkelerinin İran'ın balistik füzeleri konusunda anlaşmaya varabileceğini söyleyen Şen'e göre kritik ve hassas dengelerin olduğu bir müzakere süreci yaşanacak:
'BALİSTİK FÜZE MESELESİ İRAN İÇİN DAHA ÖNEMLİ HALE GELECEK'
"Balistik füzelerin İran'ın açısından müzakere edilebilir olması gerçekçi değil. Bunu zaten İranlı yetkililer tutarlı bir şekilde ifade ettiler. Bu bizim savunma konumuzdur, kesinlikle savunma meselelerimize başka ülkelerin karışmasına izin vermeyeceğiz açıklamaları gelmişti. Nükleer antlaşma da zaten Trump'ın bütün iddialarının aksine kesinlikle İran'ın balistik füze programını içeren bir antlaşma değildi. Nükleer konu diğer konulardan ayrılarak böyle bir antlaşmaya varılabilmişti. Elbette nükleer antlaşma sonrası işbirliği zemini oluşabilir, İran ile varılan bu zeminde başka kazanımlar da elde edilebilir gibi beklentiler vardı. Ancak konvansiyonel olmayan bir kozunu aslında nükleer antlaşma ile sınırlandırırken elbette konvansiyonel silahlanma konusunda bölgedeki durumu da düşündüğümüzde İran, çalışmalarına devam etti. Önümüzdeki süreçte ABD'nin hem retoriğiyle birlikte hem de bölgedeki müttefiklerinin İran'a yönelik hamleleri arttıkça balistik füze meselesinin İran için daha önemli bir duruma geleceğini öngörebiliriz. Bu noktada İran'ın müzakereye geleceğini ben öngörmüyorum."
'ZATEN HASSAS GİDEN İRAN EKONOMİSİ ZORLANACAKTIR'
Şen, İran'ın ekonomisinin zaten hassas bir süreçten geçtiği bir noktada yeniden gelen yaptırım yükünün zorlayıcı olacağı yorumunu yaptı:
"İran ekonomisi zaten çok kırılgan bir dönemden geçiyordu. Daha önceki konuşmalarımızda da vurgulamıştık. Ruhani döneminde ülkede belli bir makro-ekonomik istikrar yakalanmıştı. Enflasyon düşürülmüştü. Ekonomi daralmadan kurtulup, büyümeye başlamıştı. Ancak Trump ile birlikte başlayan nükleer antlaşmanın geleceğine dair belirsizlik İran ekonomisini sarsmaya başladı. Geçen yıla nazaran riyal, dolar karşısında yüzde 35'ten fazla değer kaybetmiş durumda. İran'da ciddi anlamda ekonomik kriz kapıda. Bu nedenle yaptırımların yeniden devreye girecek olması İran ekonomisi ve halkı için kötü bir haber. Bu anlamda İran yönetimi, AB ülkeleriyle mutlaka antlaşmanın devamına yönelik bir çerçeveye varmak isteyecektir. Ekonominin bu kadar hassas olduğu bir dönemde İran'ın ekonomisinin yeniden yaptırım yükünün altına girmesi onu çok zorlayacaktır."
'ABD'Lİ YETKİLİLERİN HALKIN REJİME KARŞI KIŞKIRTILMASI PLANLARI HER ZAMAN MEVCUTTU'
"Önceki dönemlerde de örneğin Bush döneminde de aslında ekonomik yaptırımlar askeri bir müdahalenin yerine tercih edilen bir ekonomik savaş görüntüsünü almıştı. Bu bağlamda ABD'de bazı yetkililerin aslında her zaman için rejimi ekonomik anlamda yıpratmak ve halkın rejime karşı kışkırtılması yönünde planları mevcuttu. Trump döneminde aynı Irak müdahalesi öncesinde ABD'de de sıklıkla tartışılan rejim değişikliği söyleminin İran için tedavüle sokulduğunu görüyoruz. Trump'ın avukatı bir açıklaması var. Trump'ın Ortadoğu'da istikrar için aslında en temel isteği aslında İran'da rejim değişikliği olduğunu söylediler. Öte yandan İran'da rejim karşıtı grupların artık Beyaz Saray'a ulaşabildiklerini görüyoruz. John Bolton üzerinden, Halkın Mücahitleri örgütünün Beyaz Saray'a bir erişimi oldu. Bu dönemde nükleer antlaşma konusunda Trump'ın kararını destekleyen kesimlere bakacak olursak. İran rejimi karşıtı Halkın Mücahitleri ve monarşi yanlısı kesiminin de Trump'ı desteklediğini görüyoruz. Yani rejim üzerinde baskıyı arttıracak kararlar rejim muhalifleri gözünde oldukça değerli gözüküyor. Ancak bunun faturasının da İran halkına kesileceğini göz ardı ediyorlar. Bu önümüzdeki dönem için önemli bir not tabii."
'İRAN'DAKİ REJİM İÇİN İŞLER ÇOK KOLAY OLMAYACAK'
Gülriz Şen son olarak yaptırımlarla birlikte daha da kötüye giden ekonomi, fraksiyonlar arasındaki mücadele açısından İran rejiminin zorlanacağını ifade etti: