Serhat Sarısözen'le Gündem Dışı'nın bu haftaki konuğu, Lüset Kohen Fins'ti. Sinema sektöründeki zorlukları gördüğüm için edebiyata yöneldim diyen Fins, "Bu sayede karakterlerimi istediğim gibi giydirebilir, istediğim yere sokabilirdim. ‘Bunu bu şekilde çekemeyiz' gibi hiçbir sansüre mahal vermeksizin, kendi filmlerimi aslında sinema formatından çıkarıp yazınsal dile, yine sinema filmi lezzetinde kitaplar yazmaya karar vererek hayata geçirdim. Sinema tutkumdur, beni roman yazarı yapan" dedi.
‘Dahil' isimli kitabını bu ay okuyucuyla buluşturan Lüset Kohen Fins'in, İngilizce olarak kaleme aldığı kitabı, ‘On Derin Ayak İzi', Uluslararası Harper Collins Authonomy Altın Madalya Ödülü'ne layık görülmüş; Fins, bu kitabı, 2013 yılında yine kendisi Türkçe'ye çevirmişti. Yazarken insanları gözlemlediğini söyleyen Lüset Kohen Fins, "Ben sırça köşkte yaşamıyorum, insanların içinde yaşıyorum, vapura binip sadece insanlarla konuşmuyorum, onları konuşturuyorum. Dünyayı geziyorum, farklı kültürlerle bir araya geliyorum. Bunları da kitaplarımda okuyucuya aktarıyorum" dedi.
‘NEYE DAHİLSEK KARŞIMIZA O FREKANSTAN KAPILAR AÇILIR'
"Neye dahilsek karşımıza o frekanstan kapılar açılır" diyen Lüset Kohen Fins, "Ben pilot olmak istiyorum veya ben hemşire olmak istiyorum deriz ama bunu gerçekleştiren kaç kişi var? Çocukken çok yanılgılı bir durumda bırakılıyoruz aslında. Henüz hedefimizin ne olduğunu bilememek en büyük sorunumuz" dedi.
‘BİR ŞEYİN VAR OLMASI AMA ONU GÖRMEMEMİZ, ONUN VAR OLMADIĞINI ANLATMIYOR'
DNA dediğimiz, hala çözemediğimiz o genetik sarmal oluşumları hayatın her alanına tezahür etmiş durumda. DNA bence bu dünyaya ait değil. Çünkü doğarken nereden geldiğimizi bilmediğimiz bir kanalla, bir kordonla anne karnında buraya geliyoruz. Bunu hiç kimse yaratamaz, yapamaz. Biz burada sera gibi bir fanusun içinde mi yaşıyoruz? Başka bir amaca mı hizmet ediyoruz? Bir şeyin var olması ama onu görmememiz, onun var olmadığını anlatmıyor. Reenkarnasyon Tanrı'ya olan inancımızı da güçlendirir.
‘REENKARNASYON EBEVEYNLERİN GİZLİ BİR YATAK ODASIDIR'
Semavi dinlerin hepsinde şifreli bir biçimde reenkarnasyon anlatılıyor. Bunların sureleri, mealleri farklı yorumları var. Tek tanrılı dinlerde gökyüzünde oturan sakallı bir adam inancından çıkarmalıyız Allah'ı. Allah, bizim formumuzda değil. Sandalyede oturup, bizim yaptıklarımızı inceleyen öfkeli, kızgın, zaman zaman ırkçı bir tanrı olduğu düşüncesini düzeltmemiz gerekiyor. Dinsel kitapların reenkarnasyonun mevcut olduğunu üstü kapalı olarak söylemesine karşın birtakım şarlatanların halkı zehirlemesi sebebiyle çare olarak reenkarnasyon yok sayıldı. Reenkarnasyon ebeveynlerin gizli bir yatak odasıdır adeta. Belli bir yaşa kadar çocukları yatak odasına sokmak nasıl zararlıysa bizler de yaradanın evlatlarıyız. O'nun da karanlık kutusu, girilmemesi gereken bir odası var, bu da reenkarnasyon.
"Reenkarnasyona ilişkin ispatlanmış vakalar var" diyen Fins, "Şu anda 11 Eylül saldırısından sonra 2006 ve 2007 yıllarında doğan yedi tane farklı çocuk ailelerine farklı hikayeler anlatmaya başlayınca farklı odalarda sorgulandılar. 3-4 yaşlarındaki çocukların, itfaiye arabasını, hangi marka arabaya bindiğini, 11 Eylül saldırılarında nasıl öldüğünü bilmesine imkan yok" ifadelerini kullandı.