Erdoğan’ın açıkladığı manifestoyu değerlendirdiğimizde ise, yeni bir yola çıkarken milletle yapılan bir ahitleşmeydi. Bir anlamda, Erdoğan güç odaklarıyla değil milletle sözleşme yaptı. Askeri vesayetin güçlü olduğu bir Türkiye’yi nasıl ki “milletin özne olduğu bir Türkiye” haline dönüştürdüyse, ahitleşmesini de yine milletle yaptı. ”Ahdim olsun ki, yeni dönemde Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak” diye bir vizyon ortaya koydu. Özal cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis’teki ilk konuşmasında üç hürriyeti ortaya koymuş, “Serbest düşünce, din ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyeti” demişti. Bunlar tarihi belgelerdir.
Cumhurbaşkanı Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana gelen süreci de üçe ayırdı: “Kuruluş, Diriliş ve Şahlanış” dönemi. Dirilişin Erdoğan’ı olarak, ”24 Haziran’da şahlanışa talibiz” dedi.
Milli güvenlik ve terörle mücadelede vurgusu dozunda tutulmuştu. Avrupa Birliği hedefi, daha çok özgürlük, daha çok adalet vurgusu yerindeydi. Ama Kürt sorunu ve Alevi meselesine ayrı bir başlık açmaması şaşırtıcıydı. Bir anlamda ‘cumhur ittifakı’nın ruhuna uygun bir manifestoydu.