Ülkelerin merkez bankalarının, uluslararası piyasalar ve finans kurumlarında değerlendirmelerinin yaygın olduğuna işaret eden Sönmez "Sadece Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) değil bütün merkez bankalarının, aktiflerinde tuttukları altın rezervi ve tahvil gibi değerleri, uluslararası piyasalar veya finans kurumlarında değerlendirmeleri yaygın bir durumdur. Bunu iki nedenle yaparlar. Birinci sebep, yumurtaları farklı sepette tutmak; yani (bu değerlerin bir bölümünü) kendi ülkelerinde tutmak yerine daha güvenli olabilecek yerlere yatırmak istemeleri. İkincisi de, bu rezervleri bir takım başka uluslararası finans kurum, kuruluşlarında tutmaları sebebiyle bir gelir elde ediyor olmaları" diye konuştu.
Sönmez "TCMB de altın rezervlerinin bir kısmını FED, İngiltere Merkez Bankası ve Uluslararası Ödemeler Bankası gibi kurumlarda tutuyordu. Ancak Türkiye'nin FED'de tutulan 30 ton civarında altını 2017 yılında oradan çekerek iki farklı kuruma aktardığı anlaşıldı. Üstelik bu süreçte Amerika'dan sadece altın rezervleri değil tahvillerin de çekildiği öğrenilmiş; yani oradaki hesap boşaltılmış" dedi.
‘TÜRKİYE'NİN HESAPLARI SIFIRLAMASI RADİKAL BİR KARAR'
Türkiye'nin böyle bir hamle yapmasının iki temel nedeni olduğunu savunan Sönmez, "Bunun akla gelen temel nedenlerinden birisi, Türkiye ve ABD'nin sürdürmekte olduğu şeker rengi ilişkileri. Bir yandan, Amerika'da Zarrab davasının açıklanması beklenen sonucu ve başta Halkbank olmak üzere Türk bankacılık sistemine gelebilecek cezalar; öte yandan da Ortadoğu'da ABD ile karşı karşıya gelişlerin bir sonucu olarak, buradan gelebilecek olası bir emrivakinin yarattığı endişe var" dedi.
Merkez Bankası'nın Mart ayında yayınlanan faaliyet raporunda görülen bu hamleyi ‘radikal' diye nitelendiren Sönmez "Hükümetin, rejimin talimatıyla Amerika'da hesaplar sıfırlanmış görünüyor. Bu hamlenin tamamen politik kaygılar sebebiyle atıldığını düşünüyorum. Zira hamlenin, rezervlerin azaltılmasının da ötesinde hesap sıfırlama boyutunda olması radikal ve dikkat çekici. ABD'den gelebilecek bir yaptırımdan endişe edildiği ortada" diye ekledi.
Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim ise GCM Menkul Kıymetler Araştırma Uzmanı Enver Erkan oldu. Durumun Türkiye'ye özgü olmadığına işaret eden Erkan "Bu Türkiye'ye özgü bir durum değil. Zira İkinci Dünya Savaşı döneminde, Avrupa'da Hitler tehdit olduğu dönemde pek çok ülke, coğrafi konumları ve güvenlikleri sebebiyle altın varlıklarını Amerika'ya kaçırdı. Bu kapsamında Türkiye'nin altın varlıklarının da bir bölümü, New York Merkez Bankası'ndaydı. Ancak 2002'den bu yana Türkiye bu ülkelerdeki altın varlıklarını toplamaya başladı. Bunu diğer ülkeler de yapıyor, süreci Almanya tetiklemişti" dedi.
Altın rezervlerinin taşınmasının güvenlik sebebiyle uzun süreçleri oluşturduğuna değinen Erkan "Ancak bütün rezervuarı bir anda taşımak mümkün değil. Baktığınız zaman, 2016'dan 2017'ye 220 ton altın çekilmiş. Bunun nakliye zor ve güvenlik riski yüksek bir süreç. Altını taşıdığınız gemi batsa veya uçak düşse rezervin önemli bir bölümünü kaybetmiş olursunuz. Dolayısıyla bu taşıma kademe kademe yapılıyor" dedi.
‘FED'DEN TÜM ALTINI ÇEKME HAMLESİ STRATEJİK BİR HAMLE'
Türkiye'nin altınlarını FED'den çekmesinin, güvenlik kaygılarının sonucu olabileceğine işaret eden Erkan "Yurt dışında tutulan altın rezervleri, güvenliği veya yerinde olup olmadığına ilişkin soru işaretleri sebebiyle tartışma konusu olabiliyor. Bu yüzden Türkiye, bu hamleyi güvenlik sebebiyle de atmış olabilir. Son dönemde ABD'yle Türkiye ilişkilerinin geldiği nokta bir güven bunalımı yaratmış ve Türkiye de bu sebepten tedbir için böyle bir adım atmış olabilir" diye konuştu.
FED'den çekilen altınların önemli bölümünün İngiltere Merkez Bankası ve Uluslararası Ödemeler Bankası'na aktarıldığını hatırlatan Erkan "Tabii, bu noktada İngiltere'nin de stratejik açıdan ne kadar güvenilir olduğu tartışılsa da ben Türkiye'nin bu adımının stratejik bir adım olduğu görüşündeyim" dedi ve şöyle devam etti:
"Bu noktada altınların büyük bir kısmının niçin İngiltere Merkez Bankası'nda tutulduğunun cevabının verilmesi lazım. Bu noktada da rezerv güvenliği öne çıkıyor; zira bu kurumlar dünyanın en güvenli altın kasaları olarak biliniyor. Buralardan SWAP yapılarak altın karşılığında döviz alınabiliyor. Altınların tamamının Türkiye'de tutulmasının, pratikte yastık altından bir farkı olmuyor."