'BAŞLICA SORUN, AVRUPA'DAKİ TÜRK VATANDAŞLARININ NESİLLER SONRA DAHİ ASIL VATANLARINI TÜRKİYE OLARAK GÖRMESİ'
Kamkin, “Başlıca sorun, Almanya, Avusturya ve diğer Avrupa ülkelerine taşınan birçok Türk vatandaşının 2 ve hatta 3 nesil sonra dahi asıl vatanlarını Türkiye olarak kabul etmelerinden ibaret. İlginç bir gerçek var, 14 – 18 yaşındaki gençler, en azından Almanya’yı ele alacak olursak, şu veya bu ülkenin vatandaşı olmayı seçebiliyorlar. Orada çifte vatandaşlık söz konusu değil ve bu nedenle seçmek gerekiyor. Genç Türklerin çoğu Türkiye vatandaşlığını seçiyor ve bunun yanında, Almanya’da doğdukları için bu ülkede süresiz oturum izni alma hakkına sahip oluyor. Almanya, Avusturya ve diğer Avrupa ülkelerinde Türk pasaportuna sahip olan ve bu nedenle yasal olarak seçmen olan birkaç milyon Türk yaşıyor. Elbette ki Türk siyasiler de bu seçmen kitlesini, seçim kampanyaları da dahil olmak kaydıyla aktif bir şekilde mobilize ediyor” diye konuştu.
'ERDOĞAN'IN ALMANYA'DAKİ STADYUMLARDA BÜYÜK KİTLELER TOPLAMASI ALMAN SİYASİLERCE MEMNUNİYETSİZLİKLE KARŞILANDI'
'TÜRKİYE'DE AVRUPA YANLISI BİR CUMHURBAŞKANI OLSAYDI, ETKİNLİKLER BÜYÜK SKANDALLARA YOL AÇMAZDI'
AB ülkeleri yetkililerinin bu tür seçim öncesi kampanyalara neden karşı çıktığı sorusuna yanıt arayan Kamkin, şöyle konuştu: “Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki ilişkilerin bozulması, Erdoğan'ın tüm Türklerin babası olarak konumlandırılması, ideolojik karşıtlığa yol açıyor. Avrupa’daki liberal elit kesim Erdoğan’ı hiçbir şekilde kabul edemiyor. Ayrıca ideolojik hoşnutsuzluk da görüyoruz. Eğer Türkiye’de Avrupa yanlısı bir cumhurbaşkanı olsaydı, bu kişinin Avrupa ülkelerine gelip Avrupa değerlerine uygun gündemle etkinlikler düzenleseydi, büyük skandallara yol açmazdı diye düşünüyorum. Bu durumdaysa, kendi tarihi anavatanlarında oy kullanma hakları olan büyük bir Türk diasporasının varlığı gerçekten de önemli bir faktör. Ve dolayısıyla da bir yandan Avrupalı elit tabaka, diğer yandan da Türk yönetimi tarafından beyan edilen belli bir takım değerlerin çatışması söz konusu.”
'BU TÜR ETKİNLİKLER PKK'LI RADİKALLER TARAFINDAN HEDEF ALINABİLİR, TERÖR EYLEMİ VE ÇATIŞMA ORTAMI TEHLİKESİ MEVCUT'
Avusturya’nın bu tür etkinliklerde kendisi için herhangi bir tehlike görüp görmediği yönündeki soruyu da yanıtlayan Kamkin, şu ifadelerle devam etti: “İlk olarak bu, uluslararası, etnik ve din kökenli çatışmaların (Avrupa’ya) ihraç edilmiş olması. Örneğin, Avrupa’nın kentlerinde Kürt ve Türk göçmenler arasında toplu kavgalar daha sık görülebiliyor. Hannover havalimanında yüzlerce Kürt ve Türk'ün kavgaya tutuştuğu bir olay yaşanmıştı. Bu tür toplu etkinlikler, örneğin PKK’lı Kürt radikaller tarafından hedef alınabilir. Dolayısıyla terör eylemleri ve çatışma ortamı yaşama tehlikesi mevcut. Avusturya Başbakanı ve partisiyse, seçimlerde daha fazla oy almak için göç ve İslam karşıtı açıklamalarıyla tanınan (Avusturya) Özgürlük Partisi’nin seçim alanına da girerek oynadı.”