'Trump ve emperyalistler iç siyasetlerinde sıkıştı, çılgınlık yapabilirler, Rusya ise geri adım atmaz'

Suriye ordusu başkent Şam’ın yakınındaki Doğu Guta bölgesideki son mahalle Duma’yı temizlemenin son aşamasına gelmişken, daha önce Rusya ve Suriye tarafından defalarca uyarısı yapılan kimyasal silah kullanıldı iddiaları üzerinden yeni saldırganlık gündemde. Servis edilen görüntüler üzerinden ABD yanına Britanya ve Fransa ile İsrail ve Körfez monarşilerini alarak Suriye’ye müdahale tehditleri savurdu. Dünyayı Irak işgaline taşıyan kitle imha silahları yalanları üzerinden Suriye’deki olası yeni çatışma ve dünya savaşı riskleri tartışılıyor. Olası savaşı ve Türkiye’nin pozisyonunu gazeteci ve yazar Hüsnü Mahalli ile konuştuk.

‘KİMYASAL SALDIRI NUMARASI YAPILACAĞINI HERKES BİLİYORDU’

Hüsnü Mahalli, daha önce geçen sene el Kaide bağlantılı grupların bulunduğu İdlib’deki Han Şeyhun’da olduğu gibi bu kez başkent Şam yakınındaki Doğu Guta’daki cihatçı grupların kimyasal saldırı hazırlığı içinde olduklarının önceden bilindiğini anımsattı:

“Sürecin bu noktaya geleceği belliydi. Yani bundan bir buçuk ay önce Suriye ordusunun Doğu Guta'daki operasyonlarının başladığı zaman herkes böyle bir hazırlık içerisindeydi. Dün Suriye'nin Birleşmiş Milletler'deki temsilcisi Caferi de bunu benzer şeyler söyledi. Caferi, muhaliflerin yani Doğu Guta'daki Ceyşul İslam grubunun kimyasal silah kullanacağını, malzeme hazırladığını, buna dair kesin bilgileri ve belgeleri BM Güvenlik Konseyi'ne verdiklerini fakat işleme bile koyulmadığını söyledi. Ben bile 20 gün önce Twitter'da, böyle bir hazırlık yapıldığını ve böyle bir şeyin olabileceğini, bir gazeteci olarak —tabii biraz da oradan gelen bilgilerle, değerlendirmelerle- söyledim. Yani kimyasal saldırı numarası yapılacağını herkes biliyordu. Mesele burada zaten. Çünkü daha önce Han Şeyhun’da geçen sene benzer bir olay yaşandı.”

‘ORTADOĞU’DA BİR ‘ÇILGINLIK’ HAZIRLIĞI GÖRÜLEBİLİR’

Mahalli, NATO’daki ülkeler ile Rusya arasında patlak veren Skripal krizine ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın son zamanlardaki icraatlarına değinerek, Ortadoğu’daki yeni şekillenmeye bakılınca bir ‘çılgınlık’ hazırlığının görülebileceği yorumunu yaptı:

“Bununla yetinmiyorlar, dolayısıyla Rusya'yla ilişkilerinde de İngiltere başı çekti. İşte casus zehirlenmesi meselesinde, NATO ülkelerinin İngiltere'yle birlikte hareket etmesini, Rusya'ya karşı ambargo kararları almaları, giderek gerginleştirmek istedikleri bir ortam vardı. Böyle, büyük fotoğrafa bakmak lazım. Trump açısından söylersek ben böyle bir çılgınlık yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü 19-20 gündür Suudi Arabistan Veliahtı Muhammed bin Selman’ın ABD'de görüşmediği kimse kalmadı. ABD'deki herkesle görüştü, eski başkanlar, yeni başkanlar, savunma bakanları, CİA, Yahudi lobileri. Dolayısıyla yeni bir Suudi-Amerikan kölelik anlaşması yapıldı. Suudi Arabistan Veliahdı ABD'den ayrıldı, Fransa'ya geldi, Fransa ile kölelik anlaşmasını yapıyor, oradan İngiltere'ye geçip orada da bir kölelik anlaşması yapacak. ABD'den ayrıldı Suudi Prensi, bu sefer de Katar Emiri gitti. Katar Emiri de aynı şeyi yapıyor, yani ABD ne isterse vereyim, köleniz, kulunuz olayım, istediğinizi alayım, silah alayım, para vereyim gibi bir yaklaşım. Şimdi o dönecek bu sefer de Birleşik Arap Emirlikleri başkanı gidecek. Dolayısıyla Ortadoğu'da yeni bir şekillenme söz konusu ve tabii bu İsrail'e de yansıyor. Bundan dolayı böyle bir çılgınlık hazırlığı içinde olduklarını açıkçası düşünüyorum.”

‘RUSLAR GERİ ADIM ATMAZ’

Rusya’nın tüm bu gelişmeler karşısında cevabının ne olacağının önemine değinen Mahalli’ye göre son seçimlerde yüzde 70’in üzerinde oy oranına ulaşan Putin ve Rusya geri adım atmaz:

“Bütün mesele tabii ki Rusya'nın yani hem perde arkasından hem de kapalı devrede onlara verdiği cevabın ne olacağıdır. Yoksa eylem başladıktan sonra zaten işler karışır. Rusya’nın kendi müttefikleri var. Yani özellikle Ortadoğu açısından burada İran söz konusu. Hizbullah bu devrede çok önemli. Dolayısıyla bu mesele Ortadoğu'da patlayacağı için herkes savunmaya geçecek. Kimsenin geri adım atacağını sanmıyorum, yani daha önce olduğu gibi 'sesimizi çıkartmayalım, geçiştirelim, ABD iki tane füze fırlatsın, oraya gitsin vesaire tarzı bir duruşları olmayacak. Nitekim dün gece geç vakitlerde ABD savaş gemilerinden birisi Suriye sahillerine yaklaştı, Rus jetleri hemen savaş gemisinin üzerinde uçmaya başladı, onlar da geri döndü. Yani böyle provokatif şeyler de başladı. Dolayısıyla ben Rusların geri adım atacağını sanmıyorum, özellikle Putin bu son seçimde yüzde 70’in üstünde oy aldıktan sonra böyle bir şey yapacağını sanmıyorum. Herkesin karşılık vereceğini tahmin ediyorum.”

‘SURİYE DEMEK RUSYA, İRAN VE HİZBULLAH DEMEK’

Suriye ordusunun da saldırılar karşısında geri durmayacağını gösterdiğini söyleyen Mahalli’ye göre Suriye demek Rusya, İran ve Hizbullah demek:

“Suriye ordusu da cevap verir diye tahmin ediyorum. Çünkü dün örneğini gördük. İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasından Suriye hava sahasına girmeden —çünkü yakın birbirine- sekiz tane füze fırlattı, bunların beşi düşürüldü. Demek ki savunma sistemleri de artık geliştirildi ki Rusya'nın Lazkiye tarafında Hımeymim hava üssü var, yani o üssün üzerinde inanılmaz savunma sistemleri var. S-400'den tutun da S-500'e kadar savunma sistemleri ve dünyanın en gelişmiş savaş uçakları var. Şimdi dolayısıyla Suriye demek Rusya demek bu anlamda. Aynı zamanda da İran tabii ki ve Hizbullah demek.”

‘İSLAMCI GRUPLARIN NE YAPACAĞININ YANITI TÜRKİYE’YE BAĞLI’

ABD’nin Türkiye ile Suriye üzerine olası bir pazarlığında, Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket edeceğini savunan Mahalli’ye göre ABD’nin bölgede büyük bir savaşı kafalarına koymaları durumunda Suriye’deki İslamcı ve terörist gruplarının ne yapacağının yanıtı Türkiye’ye bağlı:

“Eğer Trump ve yandaşları büyük bir savaşı kafalarına koymuşlarsa şimdi Türkiye açısından baktığımızda İsrail, Suriye'yi bombalıyor, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya Suriye'ye en sert lafları ediyor bizdeki iktidar, İslamcılar ve medya İsrail ve ABD'yi alkışlıyor. İyi de biz her gün burada başta Cumhurbaşkanı olmak üzere 'Ey Amerika, Osmanlı tokadı, faşist Merkel' demiyor muyuz? Şimdi onların ipiyle Suriye'nin kuyusuna nasıl inecek bu ülke? Konuyu şu nedenle buraya getirdim çünkü Suriye'yle ilgili olarak olası tüm gelişmeler —eğer saldırı düşünülürse- Türkiye bağlamında başarılı olup olmayacağına bağlı. Esas mesele toprakta yani yerde ne olacağıdır. İçerideki İslamcı grupların, Vahhabi grupların, terör gruplarının ne yapacağına bağlıdır. Ne yapacaklarının yanıtı Türkiye'ye bağlıdır. Yani Astana ve Soçi'de bu ateşkes bölgeleri, güvenlik bölgeleri dediğimiz hikayelerin hepsi Türkiye'ye bağlı. Yani İdlib'de şu anda 60-70 bin civarında Nusracı var. Cerablus'ta Doğu Guta'dan gelen Ceyşul İslam, Feylak er-Rahman gibi bir sürü grubun militanı ve ailesi var. El-Bab bölgesi de öyle, Afrin'e de getirildiler bir kısmı. Yani düşünün şimdi Afrin'den Cerablus'a kadar 200-250 kilometrelik koridorda bir de ÖSO’ya bağlı militanları katarsak 100 bin civarında militanın hepsi Türkiye'nin kontrolünde. Yarın öbür gün eğer Suriye'yi karıştırmak isterse bu saldırı, Türkiye ne yapacak? Türkiye bunlara izin verecek mi? ABD, Türkiye'ye şunu diyebilir; 'hadi sen de devreye gir, sen de bizimle hareket et, sana istediğini verelim' yani örneğin Fırat'ın doğusundaki PYD meselesi, mesela çok iddialı konuşuyorum, sana FETÖ'yü verelim, sana işte Zarrab'ı verelim vesaire gibi şeyler söylenebilir. Türkiye bu durumda büyük olasılıkla ABD ile birlikte hareket eder.”

‘TÜRKİYE AÇISINDAN PUTİN İLE YENİ BİR AŞK YAŞAMAKTANSA ESKİ AŞKINA DÖNMESİ DAHA ANLAMLI GELİR’

Mahalli, Hükümet Sözcüsü Bozdağ’ın Suriye konusunda yaptığı açıklamanın Lavrov’un Afrin açıklamasına cevap olarak yapıldığını söylerken Türkiye açısından Putin ile yeni bir aşk yaşamaktansa eski aşkı olan ABD’ye dönmesinin daha anlamlı geleceği yorumunu yaptı:

“Hükümet Sözcüsü Bozdağ’ın bir yandan Suriye hükümetinde yüklenip diğer yandan soruşturulmalı şeklindeki açıklaması Lavrov'un açıklamasına yanıt olarak verildi. Lavrov, ‘Afrin'de işinizi bitirdiniz, haydi çekilin burayı da Suriye devletine teslim edin’ diye açıklama yaptı. Aslında olay Afrin meselesi değil. Yani Afrin'in Suriye devletine verilmesinin ötesinde, Ankara zirvesinde de bu zaten hem yüz mimiklerine yansıdı hem de bunu Ruhani'nin açıklamasında gördük. Kapalı görüşmelerde büyük olasılıkla Afrin'i ve diğer bölgeleri yani Cerablus ve El Bab'ı Suriye devletine teslim edin, IŞİD'i bitirdiniz, PYD'yi de bitirdiniz, haydi çıkın, şeklinde konuşulmuştur. Dolayısıyla Türkiye özellikle bu Washington'da yapılan Türkiye-ABD görüşmelerinde Menbiç konusunda ABD ile anlaşılırsa, o zaman Ankara’yı biz 'eski klasik aşkımızla', ideolojik aşkımızla', 'tarihsel aşkımızla', kapitalizmin ve 'özgür dünyanın' lideri ABD ile tekrar beraber hareket ederiz moduna geçer diye düşünüyorum. Çünkü sonuçta Türkiye'nin 'Şii' İran'la, Rus İmparatorluğunun ve Komünist Sovyetler Birliği'nin artığı olan Putin'le yeni bir aşk yaşamaktansa eski aşkına dönmesi daha anlamlı gelir Türkiye'nin ideolojisine, tercihlerine, mezhepsel yapısına ve bildiğimiz yaşam biçimine.”

‘TÜRKİYE ABD İLE ANLAŞIRSA, KENDİSİNİNDEN KONTROL ETTİĞİ CİHATÇILARIN ESAD’I DEVİRMEK İÇİN GÖNDERİLMESİ İSTENİR’

Mahalli, büyük bir savaş söz konusu olduğunda ve Türkiye’nin ABD ile anlaşması durumunda, Türkiye’den kontrol ettiği alandaki cihatçıların Esad’ı devirmek için yeniden organize edilmesinin isteneceğini söyledi:

“Bunların hepsi tabii Türkiye'yi rahatlatır, eğer karşı taraf, yani ABD, Türkiye'nin isteklerine karşılık verirse ki Türkiye'nin de çok fazla bir şey istediğini sanmıyorum, öncelikle bu PYD meselesini yani Fırat'ın doğusu, Menbiç, oraları bir halledince bence ABD ile anlaşır. Eğer anlaşırsa Türkiye'nin esas yapması gereken —ABD’lilerin isteği açısından söylüyorum- kontrolündeki bölgede Cerablus'tan Afrine kadar olan bölgede 100 bini geçkin sayıdaki teröristin ne yapılacağı konusunda, Esad'ı devirmek için yeniden örgütlenmesini ve Şam'a doğru gönderilmesini isteyecektir ABD. Tabii eğer büyük bir savaş söz konusu olursa böyle olabilir. Şu an büyük bir senaryodan bahsediyorum. O zaman tabii çok çok farklı bir şey çıkar, artık üçüncü dünya savaşı mı, beşinci dünya savaşı mı olur kestiremeyiz. Çünkü İran buna sessiz kalmaz, Irak sessiz kalmaz, Hizbullah sessiz kalmaz, mezhep savaşları çıkar, çıkar da çıkar. Yani insan bunları konuşurken bile tüyleri diken diken oluyor. Ama Batı'nın böyle bir şeyin peşinde olduğunu —ben kişisel olarak söylersem- hissediyorum, seziyorum ve istediğini de düşünüyorum.”

‘BU COĞRAFYANIN DARMADAĞIN EDİLMESİNİN EN BÜYÜK SORUMLUSU SUUDİ ARABİSTAN’

Mahalli, Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’nun darmadağın edilmesinin en büyük sorumlusu olduğunu söyledi:

“Körfez ülkelerinin özellikle Suudi Arabistan’ın —zaten Suudi Arabistan Körfez demektir- böyle bir pislik istediklerini düşünüyorum. Onların ruhunda bu var. Suudi Arabistan tarih boyunca böyleydi yani bu bugünün meselesi değil. Vahhabi mezhebinin kurulduğu 1740’lardan bu yana adamlar bu rolü üstlenmiş. Yani işte Osmanlıya karşı ayaklanmalar, 1916 Arap Ayaklanması sonrası ve öncesi yani hep bu coğrafyanın darmadağın edilmesinin en büyük sorumlu Suudi Arabistan ve Suudi ailesi. Bunu kendileri söyledi. Veliaht prens ‘biz müttefiklerimizle Sovyetlere karşı Vahhabiliği yaydık ve bunun için her şeyi yaptık’ diyor. İsrail ile yeni ilişkileri gündemde. Hadi bu da yetmiyor, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ‘Biz son yıllarda çok büyük miktar parayı yandaşlarımıza dağıttık’ diyor. Suudiler şaka bir tarafa abartı gibi görülüyor ama Suudiler bu coğrafyanın darmadağın edilmesi için, Türkiye’nin dağıtılması için, Irak ve İran’ın birbirine girmesi için buradalar. Bunlar böyle kuru kuru laflar değil, biz bunları söyledik ve hepsi doğrulandı. Arap Baharı süreci buna benzer bir olaydır. Arap Baharını hala anlamamışsak yapılacak bir şey yok. Yüzde yüz bir ABD ve Suudi projesidir. Türkiye sonradan AKP’nin ılımlı İslam meselesinden dolayı sonradan monte edildi. Şimdi Veliaht Prens ‘ılımlı İslam’ı biz temsil ediyoruz’ diyor. Tiyatrolar açıyor, sinemalar açıyor, kadınlar araba kullansın diyor. Fakat ne yaparsa yapın Suudi Arabistan yönetim anlamında düzelemez.”

‘SURİYE’DE AYNI OYUN OYNANIYOR, EMPERYALİSTLER SIKIŞTI’

Hüsnü Mahalli son olarak emperyalist devletlerin iç siyasette sıkıştıklarını ve bu yüzden bu sıkışmışlıktan kurtulmak için geçmişte Irak’ta kimyasal silah var şeklinde oynadıkları oyunu tekrar oynadıkları yorumunu yaptı:

“Trump’ın söylediği gibi 24 saat 48 saat içinde bir şey olacağını sanmıyorum. Bu bir plan gerektiren bir meseledir. Trump’ın avukatının ofisi basıldı, Trump’ın başı baya sıkışık. Yine dün birisi eski bir güzellik yarışması birincisi çıktı ‘bana asıldı, ilişki teklif etti’ gibi iddialarda bulundu. Trump’ın başı ciddi bir şekilde belada. 1998’in sonuydu o zamanki ABD Başkanı olan ‘barışsever’ Clinton, Lewinski meselesinden hem mahkeme tarafından hem medya tarafından sıkıştırılmıştı aralık ortasında İngiltere ile birlikte gittiler Bağdat’ı bombaladılar. Ben o zaman oradaydım o zaman. Altı gün boyunca bombaladılar. Peki nerede Saddam’ın kimyasal silahları? Sonra kendileri itiraf ettiler. Tony Blair da Clinton da kimyasal silah iddialarının palavra olduğunu kitaplarında yazdılar. Bugün de aynı oyun oynanıyor Suriye meselesinde, kimyasal kullanıldı gibi. Bu kelimeyi herkes utanarak kullanıyor ama adamlar emperyalist, sömürgeci, aşağılık. Kapitalizm böyle bir şey. Adamlar gerçekten sıkıştı.”