‘Batı, Rus-Türk ilişkilerini vurmak için Han Şeyhun’u kullanmaya çalışıyor’

Beyaz Saray'ın geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, bir yıl önceki Han Şeyhun saldırısından Suriye yönetimini sorumlu tutmasını değerlendiren Saleh, Sputnik'e açıklamasında bu konuyla ilgili şu yorumda bulundu:

'GEREKİRSE SKRIPAL OLAYINI DA BURAYA BAĞLARLAR'

"Han Şeyhun iddiaları, Rusya'yı misilleme tedbirleri almaya zorlamak için bir kez daha gündeme getiriliyor. İngiltere, Fransa ve ABD, Rusya'nın Suriye'de özel araştırmanın yapılması teklifine destek vermesi gerektiğinde ısrar ediyorlar. Öncelikle, eğer Rusya bu teklifi reddederse enformasyon saldırısına maruz kalacak. Güya Rusya'nın bu olayla bir ilişiği var, bu yüzden gerçeklerin ortaya çıkmasına engel oluyor. Gerekirse Skripal olayını da buraya bağlarlar. İkincisi, eğer özel soruşturma kararı alınırsa, Türkiye'nin İdlib'deki teröristlere büyük destek sağladığı ortaya çıkarılacak. Bunu da Rusya'nın Türkiye'ye darbesi olarak sunulabilir. Batı'nın, kimyasal saldırı soruşturması konusunu etkinleştirerek Rus-Türk stratejik ilişkileri vurma niyetinde olduğunu görüyoruz".

Han Şeyhun ve Skripal olayları arasında bağ olduğunu vurgulayan Suriyeli uzman, sözlerine şöyle devam etti: "Londra'da yapılan soruşturma, A-232 zehirli maddenin tam olarak nerede üretildiğini netleştirmenin mümkün olmadığını gösterdi. Ancak birçok ülke, zehrin Rusya tarafından tedarik edildiğinin kabul edilmesini istiyor. Şimdi Suriye'ye dönelim. Suriye'de tüm kimyasal silah stoklarının imha edildiği biliniyor. O zaman zehirli maddeler ülkeye nasıl girdi? İngiliz planına göre, bu konuda da Rusya'yı suçlamak istiyorlar"

'GERİLİMİ TIRMANDIRMAYA İHTİYAÇ DUYUYORLAR'

Diğer yandan Suriyeli askeri strateji uzmanı Hasan Hasan, Sputnik'e açıklamasında şunu söyledi: "ABD'nin bölgedeki bugünkü stratejisine göre, kimyasal saldırı soruşturması kartları karıştırmak için kullanılabilir. ABD, Rusya'yı teröre karşı mücadele operasyonunun başarısız olmakla suçlamak istiyor. Bugün birkaç sebepten dolayı Suriye'deki gerilimi tırmandırmaya ihtiyaç duyuyorlar. Öncelikle, teröre karşı zaferin kolay olmayacağını göstermek. İkincisi, durumun istikrara kavuşmasına engel olmak. Üçüncü, tüm uluslararası örgütlerin ABD'nin kontrolünde olduğunu tüm dünyaya beyan etmek. BM Güvenlik Konseyi istisna, çünkü Rusya ve Çin kararları veto edebiliyor".

İnsan hakları örgütü Human Rights Watch'un ABD stratejisine göre hareket ettiğini belirten Hasan, "Bu, enformasyon savaşının bir parçası. Bu savaşta aktif olarak yalan ve hileler kullanılıyor. NATO ülkeleri ve ABD'deki toplumun, çatışma bölgelerindeki gerçek durumdan bihaber olması için mümkün olan her şey yapılıyor. Bunun için bu tür örgütlere ihtiyaç var. İngiliz ajan tarafından kurulan Beyaz Miğferler'i hatırlayalım. Bu örgütten ne beklenebilir? Ancak ABD ve İsrail'in bölgeyi parçalama çabaları, Suriye halkı ve müttefiklerinin dayanıklılığı sayesinde boşa çıktı" ifadelerini kullandı.

BATI'NIN SON ÇARESİ, ALTI BOŞ İDDİALAR

Ünlü Amerikan uzmanlarının, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla ABD'nin ihtiyaç duyduğu düşmanın da yok olduğu yönündeki ifadelerini hatırlatan Hasan, bu yüzden ABD ve Avrupa ülkelerinin ulusal güvenliği için tehlikeli olan ‘terör tehdidinin' yaratıldığını kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi Batı ülkeleri, kimyasal silah iddialarını kullanıyor ama bu iddiaların altı boş. Eğer bu konuyu BM Güvenlik Konseyi'nin gündemine getirme kararı alınırsa, ardından alınacak karar Rusya ve Çin tarafından veto edilecek. Çünkü Batı ülkelerinin, savaş sahasındaki durumu değiştirmek için tehditler ve gerilimi tırmandırma çabaları dışında hiçbir şeyi kalmadı. Daha önce (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir Putin, Rus ordusunun her türlü saldırıları püskürme, ülkesini ve müttefiklerini koruma yeteneğine sahip olduğunu söyledi".