Raak, "Arkadaşlarım İstanbul'a gitmemi istemiyorlardı, özellikle basındaki komplo teorilerinden de endişeleniyor, İstanbul'da başıma kötü bir şeyin geleceğinden korkuyorlardı. Ben o haberleri hiç ciddiye almamıştım.Duruşma salonu çok büyüktü. İçeride güvenlik görevlisinden çok, tutuklu IŞİD üyesi vardı. Saldırıyı gerçekleştiren Abdulkadir Masharipov da salondaydı. Yanımda oturan diğer kişinin Reina'nın sahibi olduğunu öğrendim. Ne konuşuluyor hiç anlamıyordum. Salon çok büyüktü, konuşanları ekranlardan izleyebiliyordum" ifadesini kullandı.
'SİLAH OLMADAN SEN BİR HİÇSİN'
"Önümüzde mikrofonlar vardı. Bana sadece sanıkların avukatları sorular sordu. Bana ‘CIA için mi çalışıyorsun', ‘ABD hükümetinin elemanı mısın' gibi inandırıcılığımı bozacak sorular yönelttiler. Reina'da o gece neler gördüğümü anlattırdılar. Daha sonra; ‘Saldırganı görsen tanır mısın', ‘Ekranda gördüğün kişi o geceki saldırgan mıydı' diye sordular. Ben İstanbul'a saldırganın yüzüne iki laf etmek için gelmiştim. Yüzüne bakarak bunu söylemek istediğim için mahkemeden izin isteyerek saldırganın karşısına geçtim. Ona, 'O silah olmadan sen bir hiçsin' dedim. Avukatları, 'O gece kulüp karanlıktı, onu nasıl tanıdın? Alkollü değil miydin' diye sorular yönelttiler."