Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) Afrin’e girmesi üzerine Boğaziçi Üniversitesi'nde 19 Mart’ta lokum dağıtan öğrencileri, bir başka öğrenci grubu protesto etti.
"İşgalin, katliamın lokumu olmaz" pankartıyla yapılan protesto, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da gündemindeydi. Erdoğan'ın, "O komünist, o vatan haini, terörist gençler onların masalarını dağıtıyor. O terörist gençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bu gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz" sözlerinin ardından, güvenlik güçleri, protestocu öğrencilere yönelik operasyon başlattı.
Lokum dağıtan grubu protesto eden öğrencileri videodan tespit eden polis, Boğaziçi Üniversitesi'nin yurtlarında operasyon yaptı ve toplan 15 öğrenci gözaltına alındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz." sözlerinin ardından başlatılan operasyon "Yargı talimatla hareket ediyor" tartışmalarına neden oldu. RS FM'de yayınlanan Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programına konuk olan eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, Cumhurbaşkanı'nın sözlerinin ardından Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin gözaltına alınmasını değerlendirdi.
"Ne yazık ki bu Türkiye'nin içinde yaşadığımız koşullarda fotoğrafıdır" diyerek sözlerine başlayan Kazan, "Gözaltına alınan öğrencilerin müdafiliğini üstlenen meslektaşımın söylediği gibi Türkiye'de zaten bağımsız yargı yoktur. O nedenle olayı doğru değerlendirmek gerekir. Bu aslında doğrudan o olaya yönelik bir açıklama değil yani olayın boyutlarını aşan ve iyi bir üniversiteyi hedef alan bir açıklamadır" dedi.
'CUMHURBAŞKANI BU ÜNİVERSİTEYİ DAHA ÖNCE DE HEDEF ALDI'
Kazan, Cumhurbaşkanı'nın geçmişte Boğaziçi Üniversitesi'ne yönelik, "Milli değerlerimize uymuyor" sözlerini de hatırlatarak, "Zaten Sayın Cumhurbaşkanı daha önce de bu üniversiteyi hedef alan bir konuşma yapmıştır" diye konuştu.
'CUMHURBAŞKANI SÖYLEYİNCE TALİMAT NİTELİĞİ KAZANMASI…'
"Sayın Cumhurbaşkanı o inanılmaz açıklamayı yapmış ve talimat vermiştir. Bu talimat alınacaktır" diyen Kazan, yargının talimat aldığı tartışmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye'de bağımsız bir yargı olmadığı için talimat yerine getirilecektir. 'Onlar komünisttir, okuma haklarını ellerinden alacağız' denilmesi olacak şey değildir, asla kabul edilemez. Burada dava konusu olacak bir eylem söz konusuysa gereken kendiliğinden yapılacaktır. Cumhurbaşkanı bunu söyleyince talimat niteliği kazanır ama talimat niteliği kazanması, sağlıklı bir demokraside bir anlam taşır, tartışılır konuşulur. Ama Türkiye'de öyle bir demokrasi ve yargı bağımsızlığı söz konusu olmadığı için o talimat yerine getirilir. Kimse de tartışamaz ve konuşamaz."
'ACINASI DURUM'
Avukat Kazan, Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan çıktığına değinerek, "Denizin olmadığı yerde bahriye nazırı olmak gibi birşey. Hukukun olmadığı yerde bizler hukukçu olmaya çalışıyoruz. Acınası durum budur" diye konuştu.
Türkiye'de askeri bir harekata ve savaşa karşı çıkmanın suç olmadığını da ifade eden deneyimli hukukçu, "Anayasanın düşünce ve ifade özgürlüğü içinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına hatta Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımız zaman böyle bir şeyin suçlanamayacağını hemen anlayabiliriz. Ama dediğim gibi bu hakkı hayata geçirebilmek için koruma mekanizmasının iyi işlemesi gerekir. Koruma mekanizması yargıdır, yargının iyi işleyebilmesi için bağımsız ve kaliteli olması gerekir" diye konuştu.
'HİÇ KİMSE GÜVENLİK İÇİNDE DEĞİLDİR'
Kazan, Türkiye'deki hukuk sisteminde geçmişte de büyük sorunlar olduğunu belirterek, 12 Eylül dönemini, FETÖ'nün yargıyı ele geçirdiği dönemi ve bugünü kıyasladı. Turgut Kazan, şunları söyledi:
"Ben 15-16 Haziran 1970'den beri çeşitli sıkıyönetimlerde görev yapmış bir avukatım. 12 Mart, 12 Eylül'de büyük davaları yaşamış bir avukatım. Sonra özel yetkili yani FETÖ elindeki mahkemelerde hem müdafilik yapmaya çalışmış hem sanık olmuş bir avukatım. Onların hepsi derece derece biribirinden kötü, tehlikeli ve korku vericiydi. Ben FETÖ mahkemeleri için 12 Eylül'den kötü demiştim. Bana Meclis Araştırma Komisyonu'nda sorulmuştu. Ben 12 Eylül sürecinde daha kötüsünün yaşanamayacağını düşünüyordum meğer kötünün kötüsü olabilirmiş diyordum ama şimdi yaşadığımız daha kötüdür. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, hiç kimse güvenlik içinde değildir."