‘ABD'NİN VARLIĞI İPLERİ KOPARDI'
Musa Özuğurlu, Suriye devleti ile Rusya'nın, Suriyeli Kürtlerin öne sürdüğü bazı şartları dikkate alarak kendileriyle birlikte hareket etmesi için iknaya çabaladığını söylerken, ABD ile Kürtlerin daha açıktan hareket etmesi ile iplerin biraz daha koptuğunu belirtti:
"Uzunca bir süredir aslında Suriye devleti ve birlikte hareket ettiği Rusya, Kürtlerin sahada veya siyasi olarak öne sürecekleri birtakım şartları dikkate alarak yönetimle birlikte hareket etmek için iknaya çalışıyordu. Fakat o geçen süre içerisinde ABD'nin ortaya çıkması yani varlığını iyice orada somutlaştırması sonrasında ipler biraz daha koptu. Ama buna rağmen yine de Kürtlerle yönetim arasında bazı alanlarda yardımlaşma da devam ediyordu. Fakat artık son kerteye gelindiğinde Kürtlerin ABD ile daha açıktan hareket etmeye başlamasıyla Rusya umudunu kesti. Tarihsel olarak da şöyle bir şey var, yani Kürtlerle Rusya'nın arasının iyi olmadığı, Rusların Kürtleri dikkate almadığı gibi bir iddia söz konusudur, bu Kürt cenahı tarafından da dile getiriliyor, başka yerlerde de dile getiriliyor. Kuşkusuz Suriye özeline baktığımızda bunun böyle olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü Suriye bir devlet olarak zaten Kürtleri kaybetmek istemez. Sonuç itibariyle kendi bölgesi ve kendi vatandaşları. Nitekim Suriye ile beraber hareket eden Rusya da bu çerçevede hareket edecektir. Dolayısıyla bu çok mantıklı bir söylem gibi görülmüyor. Peki ne oldu? Son dönemde böyle bir durum ortaya çıktığından, yani Kürtlerin Rusya ve Şam yerine ABD'yi tercih ettikleri ortaya çıktığında doğal olarak Suriye'nin hemen her tarafında savaş devam ettiği için Suriye yönetimi hem başka yerlere konsantre oldu ve mesela Kürtler bu nedenle kendi bulundukları bazı bölgelerde IŞİD'le ABD ile beraber mücadele ediyormuş, tek başına mücadele ediyormuş gibi bir görüntü ortaya çıktı. Diğer yandan Suriye'nin zaten imkanları yetmediği için yapacak bir şeyi de yoktu. Bu noktada da işte Türkiye'nin Afrin operasyonu ortaya çıktı. Peki son bir adım atılamaz mıydı?"
Özuğurlu'ya göre Afrin'e giden milisler görüşmelerde inandırıcı olabilmek amacıyla gönderilmişken Suriye yönetimi ile YPG arasında kritik konuşmalarda anlaşma sağlanamamasından dolayı Suriye ordusu resmi olarak Afrin'e girmedi ve bu şekilde TSK bölgede rahat ilerledi:
"Afrin için YPG'den yapılan şöyle bir açıklama vardı: ‘Burası Suriye toprağıdır ve kendi topraklarını korumak aynı zamanda Suriye hükümetinin görevidir'. Ama bu açıklamada şöyle bir şey var, burada 'bizi korumak' ifadesi yok, kendi topraklarını koruması ifadesi var. Dolayısıyla gerek hükümet gerek Rusya bunun farkında. Yani bunun anlamı da şudur: Gelsinler, sınırları korusunlar, TSK'nin ya da başka güçlerin girişlerini önlesinler ama biz burada aynı zamanda başka bir yönetimmişiz gibi davranmaya devam edelim. Doğal olarak Suriye bunu kabul etmedi. Suriye yönetimi tarafından aralarında beş maddelik olduğu söylenen bir pazarlık vardı, silahların teslimi, askerlik çağına gelenlerin orduya alınması, devlet binalarının teslimi gibi birtakım şartların öne sürüldüğü ifade ediliyordu. Bunun doğruluğunu tabii ki bilemiyoruz. Ancak Suriye'nin oraya ordusuyla girmiş olmasının bazı sonuçları olacaktı. Eğer Suriye ordusunun orada olmasına rağmen TSK oraya girseydi bu sefer iki ordu karşı karşıya geleceği için belki de TSK girmeyecekti. Ama Suriye ordusu böyle bir şey yapmadığı için TSK rahatlıkla ilerleyebildi. Fakat işte milisler de gönderildi. Ben bu milislerin o dönemde biraz da İran'ın arabuluculuğunda ve aynı zamanda görüşmelerde inandırıcı olunabilmesi açısından yani 'biz iyi niyetimizi koruyoruz' mesajıyla gönderildiğini düşünüyorum. Aksi takdirde niye göndersinler? Fakat ona rağmen o kritik aşamada demek ki birtakım konularda anlaşma sağlanamadı ve o nedenle de Suriye herhangi bir şekilde resmi olarak bir gücünü oraya göndermedi."
Özuğurlu'ya göre Kürtler, Suriye'nin teklifini kabul etmediği için ve ABD ile karşı karşıya gelinme ihtimalinin bulunmasından dolayı Rusya'nın fazla yapacak bir şeyi yokken, Afrin'den YPG güçlerinin çekilmesini Ruslar da tahmin etmiyordu:
"Peki Rusya neden bu şekilde hareket etti? Rusya'nın şöyle bir durumu da söz konusu, bir şekilde Kürtler, Rusya'nın teklifini kabul etmedi, ya da Kürtler Suriye devletinin tekliflerini kabul etmediği için Rusya'nın fazla yapacak bir şeyi yoktu. Çünkü diğer taraftan ABD gibi bir unsur da var orada ve Rusya devlet bazında ABD'ye orada karşı gelmesinin kıvılcımı ateşleyeceğini ya da çok daha geniş çapta bir krize yol açabileceğinin farkında. Bu nedenle o bölge Türkiye'nin bir şekilde nüfuz alanı olarak görüldüğü için yani Fırat Kalkanı operasyonu dolayısıyla Türkiye'nin de oraya yürümesine kapıyı bir şekilde açık bıraktı. Bu ne kadar şartlıydı ne kadar değildi, Türkiye daha sonra bu çerçevenin ne kadar dışına gitti, bunu bilmiyoruz ama nihai hedefin Afrin olduğu belliydi. Belki Ruslar da bunu tahmin etmiyordu. Yanı YPG'nin direnmeden çekileceğini Ruslar da tahmin etmiyordu."
‘SÜVEYDA'DA DÜRZİLERİN YÖNETİMLE İŞ BİRLİĞİNİ KÜRTLER DE YAPABİLİRDİ'
Suriye ordusunun, ülkenin kuzeyindeki yerlerden halk ile çihatçı güçleri baş başa bırakma gibi bir amaçla çıkmadığını, ülkenin her yanından akan cihatçıları durdurmak zorunda olduğunu söyleyen Özuğurlu'ya göre Kürtler, Süveyda'da Dürzilerin yönetimle yaptıkları gibi bir iş birliğini hayata geçirselerdi, ABD bölgeye girmezdi:
"Suriye ordusu yıllar önce kuzeyden oradaki halk ile cihatçı güçler baş başa kalsın diye çekildi gibi bir şey yok. Çünkü Suriye ordusu birliklerini aynı anda çok sayıda cepheye göndermek zorundaydı. Üstelik bu birliklerinin hani niceliği çok da önemli değildi ama bu işin nitelikli kısmı da vardı. Dolayısıyla Suriye'nin, coğrafyanın her tarafını koruyabilecek bir gücü artık yoktu. Yani Lübnan'dan, Ürdün'den, Irak'tan ve Türkiye'den, dört bir yandan cihatçı örgüt akıyordu. Suriye'nin yapabileceği fazla bir şeyi yoktu. Ama şu örneği verebiliriz; mesela Süveyda ilinde Dürziler yaşardı. Dürziler orduyla beraber ülkenin birçok yerinde savaşıyorlardı. En ünlüsü geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden Zahreddin'di. Süveydalılar, yani Dürziler, bir süre sonra baktılar ki Daraa tarafından gelen cihatçılar kendi şehirlerini basmaya başladı. Bundan dolayı yönetime dediler ki: ‘bakın biz zor durumdayız, bizim de insanlarımız çok yerde dağınık durumda, dolayısıyla bize izin verin, biz kendi şehrimizi koruyalım ama bunu Suriye yönetimiyle birlikte yapalım'. Yani ortada bir birlik ama görev dağılımı gibi bir durum söz konusu oldu. Fakat bu Kürt bölgesi için olmadı ki zaten Esad 2012'de bir şekilde geri çekilerek aslında uluslararası anlamda oynanan bir oyunun da boşa çıkartılmasını da sağladı. O dönemde hatırlarsak Batılı ülkeler insani yardım ya da insani sorumluluk adı altında bir tampon bölge oluşturma isteği içerisindeydi, bunun denemelerine de girişmiştiler. Hatta bunu en çok isteyen de Türkiye'ydi. Fakat Esad'ın böyle bir hamlesiyle tam tersi oldu. Bu tampon bölgeyi bir şekilde Türkiye'ye karşı Kürtlere oluşturtmuş oldu. Ama aynı zamanda bunun şöyle olması da gerekiyordu: Madem ki Suriye yönetimi şu anda orada, madem ki Haseke'de, aynı zamanda Kamışlı'da, mademki maaşları hâlâ Suriye devleti ödüyor, bir şekilde aralarında demek ki bir iş birliği sürüyor. Silah ve istihbarat iş birliğinin de daha sonra devam ettiği biliniyor. Şimdi bu durumda Süveyda örneğini verdik, yani Dürzilerin yaptığını Kürtler de bir şekilde yapabilir ve bir 'görev dağılımı' gibi düşünecek olursak hep birlikte Suriye'ye yapılan bu saldırıya karşı birlikte savaşabilirlerdi. Bu durumda ABD de girmezdi oraya, başka birtakım güçlere de ihtiyaç duyulmazdı. Kürtlerin geçmişle ilgili kaygıları, gelecekle ilgili kaygıları giderilebilir miydi, bunu zaman gösterirdi ama benim tahminim zaten Suriye yönetimi Kürtlerin kazanımının önemli bir bölümünü devam ettirme taraftarıydı. Belki de bir şekilde halledilecekti fakat bu tercihler öyle olmadığı için işte bugün Afrin'i konuşuyoruz veya Kürtlerin şu andaki iş birliklerinin bir şekilde Suriye'deki savaşta ortaya çıkardığı durumları konuşuyoruz."
‘YPG'NİN ÇEKİLME GÜZERGAHINA OPERASYON UZAK OLASILIK DEĞİL'
Özuğurlu, Suriye ordusuna devredildiği söylenen ve Afrin'den göçün yaşandığı Minaq ve Tel Rıfat bölgeleri hakkındaki iddialara değindi:
"YPG tarafından Suriye ordusuna devredildiğini söylenen ve TSK'nın operasyon yapacağı söylenen Minaq hakkında bir bilgim yok ama böyle bir şey olası. Çünkü Türkiye'nin Afrin'e girmesi sonrası zaten açılan bir koridor var. Yani Halep'ten açılan bir koridor var. Ve bu koridor oraya doğru uzanıyor, Afrin'e doğru uzanıyor. Dolayısıyla zaten YPG'nin çekilme noktası, güzergâhı da orası. Şu an için o durumun ne olduğunu bilmiyorum ama çok da uzak bir olasılık olarak görülmüyor."
Özuğurlu, Suriye ordusunun hâkim olduğu yerlerde ister yönetim taraftarı olsun ya da olmasın sivilleri koruduğunu söylerken, Kürtlerle de için de bu durumun geçerli olduğunu, Kürtlerle ilişki ve anlaşma olasılıklarının bölge bölge değerlendirilmesi gerektiğini belirtti:
"Kürtlerle, Suriye yönetimi arasındaki ilişki ve anlaşma olasılıkları aslında bölge bölge değerlendirilebilir. Çünkü Fırat'ın doğusundaki durumla batısındaki durum pratikte birbirinden çok farklı. Şu anda Afrin örneğinden sonra oradaki Kürtler en azından kendilerini koruyacak herhangi bir gücün olmadığını gördüler. Diğer yandan şu da var, ilerledikleri ya da geri çekildikleri bölge de Suriye ordusunun, Suriye yönetiminin hâkim olduğu bölgeler olduğu için —aynı zamanda işte Guta örneğinde de gördük- siviller o ya da bu şekilde, yönetim taraftarı olsun ya da olmasın, Suriye yönetimi tarafından korunuyor. Yani mümkün olduğunca, hani bunu savaş zamanı için söylemiyorum, savaş dışında yani teslim oldukları zamanlarda ya da herhangi bir şekilde bulundukları bölgeden göçtükleri zamanlarda da böyle. Dolayısıyla bu Kürtler için de geçerli. Aynı zamanda bir tarafta ne olursa olsun, yani aralarındaki bir mücadeleye ya da anlaşmazlığa rağmen pratikte, yerelde iş birliği yapabiliyorlar. Bundan sonra da zannediyorum bu iş birliği o şekilde devam edecek. Bunun adı Şam ve YPG arasındaki bir iş birliği olmayacak ama adı konulmaksızın devletle kendi vatandaşı arasındaki bir iş birliği olarak devam edecek. Çünkü daha önceden de YPG güçlerinin Şeyh Maksut'tan çıkıp işte Afrin'e destek çıkmak için oraya nakledilmelerine devlet izin verdiğine göre —ki o sıralarda da anlaşmazlık söz konusuydu- şu anda da aynı durum söz konusu ama o örnek, bugünlerde de bize böyle bir şey olabileceğini gösteriyor. Zannediyorum asıl mesele işte Fırat'ın doğusuyla ilgili olarak kopacak ve sanki iki ayrı YPG, iki ayrı Kürt toplumu varmış gibi bir tabloyla karşı karşıya kalacağız."
Fırat'ın doğusu ile ilgili olarak ABD'nin ısrarı ve icraatlarına, Deyr Ez Zor ve Tanf'ta yaptığı iddia edilen hazırlıklara değinen Özuğurlu'ya göre bu bölgelerdeki Arap aşiretlerinin tavırlarına göre Kürtlerle Suriye orada karşı karşıya gelebilir:
"Batısıyla ilgili olarak işte şimdi yönetimin hâkim olduğu bölgelerle ilgili olarak belki de hiçbir sorun görmeyeceğiz bundan sonra ama doğusuyla ilgili olarak belki ABD'nin ısrarı ve aynı zamanda tabii icraatları devam eder mi, yani Deyr ez Zor tarafında bir hazırlık olduğu söyleniyor, aynı zamanda Tanf tarafı, yani Irak, Ürdün sınırına yakın yerde hazırlık olduğu söyleniliyor ve ABD harekete geçecek mi geçmeyecek mi bunu bilmiyoruz. Çok büyük bir dengeleyici olarak Rusya çok ciddi uyarılarda bulunuyor, ama harekete geçerse o zaman Fırat'ın doğusundaki Kürt güçlerinin, oradaki Arap aşiretlerinin ne şekilde davranacağına bağlı olarak Kürtlerle Suriye orada karşı karşıya gelebilir."
‘ABD, SURİYE SALDIRIRSA, RUSYA'NIN VERECEĞİ KARŞILIK KÜÇÜK OLMAZ'
Özuğurlu, ABD'nin Suriye'ye saldırıp saldırmayacağının belirleyici bir nokta olacağını söylerken, böyle bir saldırı durumunda Rusya'nın vereceği karşılığın küçük olmayacağını belirtti:
"İdlib ayağında, ABD'nin bundan sonraki tavrı, yani Suriye'ye saldırıp saldırmayacağı belirleyici noktalardan bir tanesi olacak gibi görülüyor. Çünkü eğer böyle bir saldırı olursa ve Rusya da şu anda birkaç keredir açıklama yaptığı gibi ABD'ye karşılık verirse bu karşılık küçük bir karşılık olmayacak, hele hele İsrail de 'İran Suriye içerisine çok yerleşti, ben de bu saldırılara katılacağım' gibi bir tutum içerisine girerse —ki daha önceden uçağı düşürüldüğü için böyle bir işe girmesi yüksek olasılık- durum çok fazla karışabilir."
‘TÜRKİYE SURİYE'DEN ÇIKMAYABİLİR'
Türkiye'nin Suriye'de girdiği topraklardan çıkmamak için ülkedeki karışık durumu bahane edebileceğini söyleyen Özuğurlu'ya göre Türkiye, masadaki siyasi gücünü koruyabilmek için coğrafi bağlantısı olduğu bölgelerde örgütlerin yaşamasını sağlamak zorunda:
"Böyle bir durumda, TSK, 'karışık bir durum var, sonuç itibariyle savaş başlamış durumda ve ben Afrin'den çekilmem' diyebilir. Ama Suriye'nin son yaptığı açıklamaya baktığımızda aynı zamanda Türkiye'nin de uzun süreli olarak böyle bir askeri operasyonu maddi açıdan da operasyonel olarak da devam ettirip ettiremeyeceğine baktığımızda belki bir süre sonra TSK oradan çekilecek denilebilir. Fakat asıl sorun ondan sonra da başlayabilir. Hiçbir şey olmayıp sadece TSK çekilirse orada ÖSO unsurları kalacak. Çünkü Türkiye'nin Suriye'deki tek nüfuz alanı. Hani Guta gibi yerlerde örgütleri harekete geçirebiliyor ama bir coğrafi bağlantı olmadığı için çok da etkili değil. Ama asıl alanı İdlib. Orada binlerce cihatçı var ve bunların bir kısmının Türkiye'yle açıktan hareket ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye bir yandan masadaki siyasi gücünü korumak için diğer yandan sahada Suriye yönetimine karşı gücünü koruyabilmek için o bölgeyi 'korumak' zorunda. Ya da o örgütlerin orada yaşamasını sağlamak zorunda. İşte bu durumda Suriye ve Türkiye bir kez daha doğrudan değil ama Suriye ordusu ve Türkiye, örgütler bazında karşı karşıya gelebilirler. O zaman orada başka bir mücadele devam edecek gibi görülüyor ve Fırat Kalkanı zamanında alınan yerlerle şimdiki yerlerin alınmış Cerablus'tan İdlib'in sonuna kadar bir bölgeyi şimdi Türkiye'nin hakimiyeti veya bir kısmını Türkiye'nin desteklediği örgütlerin hakimiyetine geçirtir ki bu önemli bir avantaj olur."
Musa Özuğurlu son olarak İdlib'te hareketlenme olacağı yönündeki söylentilere ve Türkiye'nin Afrin-İdlib ekseninde yaptığı iddia edilen pazarlığa ilişkin konuştu:
"Ben daha önce şöyle bir olasılıktan bahsediyordum, Suriye ile YPG anlaşırsa bu İdlib operasyonunda Suriye'ye çok büyük bir avantaj sağlayacak diyordum ama şimdi tam tersi oldu. YPG'nin çekilmesiyle birlikte bu sefer örgütler ve Türkiye, Suriye'de Kürtlere göre büyük avantaj elde etti. Tabii bunu ters çevirmeye çalışacaktır. Bir de şu pazarlıktan bahsediliyor aslında, İdlib'e karşılık Afrin pazarlığından bahsediliyor. Orada Türkiye'nin tutumu ne olur? Eğer Türkiye gerçekten de İdlib'i Afrin'e karşı vermeye razı bir durum içerisindeyse bu sefer oradaki 30-40 bin cihatçı ne olacak? Yani El Nusra'nın daha önceden Türkiye'ye karşı sertleştiğini ve son dönemde özellikle Türkiye'den El Nusra'ya karşı birtakım operasyonlar yapıldığını biliyoruz. Bunun amacı acaba El Nusra'nın Türkiye'ye karşı harekete geçebileceği mi, doğrusu bunu bilmek mümkün değil. Bir de şöyle bir şey var. Konuştuğum kaynaklardan bir tanesinin işaret ettiği bazı şeyler var. Yani önümüzdeki günlerde tekrar hareketlenmeler olabilir, çünkü İdlib'deki cihatçılar Akdeniz'e açılmak istiyorlar ve Fırat Kalkanı'nda alınan yerler, o coğrafya ve eğer Türkiye ileride orada bir ‘Sünnistan' oluşturmak amacındaysa yani bir kantonlaşmaya gitme niyetindeyse, konu tabii denize açılmaksa, bu aynı zamanda bütün Türkiye sınırıyla Suriye'nin güneyi ve özellikle Lazkiye bölgesinin ayrılması hedeflerden bir tanesi olabilir. Daha önce hatırlayalım oraya girdiler. Yani Ras el-Basit bölgesinden Akdeniz'e kadar ulaştılar. Sonradan geri çekildiler. Böyle bir şey olur mu olmaz mı bilmiyoruz ama bu dile getirildi."
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.