‘ERDOĞAN'IN SÖZLERİ, NATO'YA DAVETİYE DEĞİL SERZENİŞ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinin NATO'ya yönelik bir "serzeniş" niteliğinde olduğunu savunan Güvenlik Uzmanı Doç. Dr. O. Can Ünver "Bana göre bu bir davet değil, serzeniş. Malum, 1952'den bu yana Türkiye NATO'nun üyesi; üstelik de sadık bir üyesi. Erdoğan'ın dediği doğru. Türk ordusu Afganistan'a, Somali'ye, Balkanlar'a NATO'ya destek vermek için gitti. Bu yüzden Erdoğan da NATO'ya serzenişte bulunmuş olmalı. Zira, Türkiye'nin terörle mücadelesinde Batı'dan destek görmediği hatta başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin terör örgütüne verdiği destek ortada" diye konuştu.
Türkiye'nin NATO'dan doğrudan bir silahlı destek beklentisi içinde olmadığına işaret eden Ünver "Türkiye'nin NATO'nun arz-ı endam etmesi gibi bir talebinin olduğunu sanmıyorum. Çünkü bunun gerçekçi bir izahı yok. Zaten Türkiye'nin de buna ihtiyacı da yok. NATO Genel Sekreteri daha önce Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin ‘Anlayışla karşılıyoruz' yorumu yapmıştı. Geçen hafta NATO Genel Sekreteri Yardımcısı Rose Gottemoeller ise, NATO Genel Sekreteri'nden farklı istikamette bir açıklama yaptı. Batılı ülkeler arasında Türkiye konusundaki bu gibi çelişkili açıklamalara çok sık tanıklık eder olduk. Dolasıyla Cumhurbaşkanımızın bu demeci serzeniş olarak algılanmalı" şeklinde değerlendirmede bulundu.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek ise "Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını duyduğum zaman kendisinin 2011 yılında sarf ettiği ‘NATO'nun Libya'da ne işi var?' sözü aklıma geldi. Ben İncirlik mutabakatı imzalandıktan sonra ABD askerlerinin Türkiye'de konuşlanması gündeme geldiğinde de ‘NATO'nun Türkiye'de ne işi var' diye bir yazı kaleme almıştım. NATO'nun Libya müdahalesiyle birlikte o ülkenin bölündüğü ortada. Şimdi NATO'yu Suriye'ye çağıran bir açıklama yapılıyor. IŞİD'le mücadelenin sonlanmasının ardından siyasi çözüm sürecine giren Suriye'ye NATO'yu davet etmek, bana göre ABD adına mesaj vermektir. Çünkü NATO'nun Suriye'ye gelmesi, yalnızca ABD planlarını devreye sokar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri sarf ederken muhtemelen, NATO'nun PKK ve YPG'ye karşı harekete geçmesi yönünde dilekte bulunmuş olabilir. Ancak NATO, PKK'yı bir tehdit olarak görmüyor ve ona karşı harekete geçme niyetinde değil. Dolayısıyla güvenlik örgütü olarak NATO'nun PKK'ya, hele hele hiç bir ülkenin ‘terör örgütü' olarak kabul etmediği PYD'ye karşı mücadele etmesini beklemek hayalden öte bir durum" ifadelerini kullandı.
‘ABD'NİN HEDEFİ ÖYLE YA DA BÖYLE KUZEY SURİYE'NİN TAMAMINA MÜDAHİL OLMAK'
ABD'nin NATO aralılığıyla Suriye'ye girmesinin bölgedeki kaosu artıracağına işaret eden Dilek "Eğer NATO, Suriye'ye girme kararı alırsa, Amerikan planlarına uygun olarak Fırat'ın batısında Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı'yla terörden temizlediği alanlara girer ve Türkiye'nin değil ABD'nin planlarını hayata geçirir. Bizim Fırat'ın batısında Rusya'yla iş birliğimiz söz konusu. Amerika ise değişik mekanizmaları kullanarak bu bölgeye müdahil olmak istiyor. Aslında Amerika'nın planı Kuzey Suriye'nin tamamına müdahil olmak istiyor. Bunu (ABD Dışişleri Bakanı Rex) Tillerson'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la gerçekleştirdiği açıklamada da gördük. Hep gözden kaçtı ama Tillerson ‘Kuzey Suriye'yi kapsayacak bir mekanizma kurmak istiyoruz' anlamına gelen bir açıklama yapmıştı. Dolayısıyla ABD'nin niyeti Haseke'den Afrin'e hatta İdlib'e kadar olan bölüme müdahil olmak. Üstelik de bu yalnızca fiziksel olarak oraya gitmenin ötesinde önerdiği güvenli bölge formülü ve benzeri araçlarla ulaşmak istediği bir hedef. O yüzden dua edelim ki ABD, NATO'yla ilgili bu talebi görmezden gelsin" dedi.
ABD'nin Suriye'deki emellerinin sürmekte olduğuna ve Washington'ın olası hamlelerine hazırlıklı olunması gerektiğine işaret eden Dilek "Fırat'ın batısında Suriye topraklarında, Fırat'ın doğusunda ise Türkiye topraklarında NATO kuvvetleri konuşlandırılmak istenebilir. O zaman ‘NATO kuvvetleri buralara silah sistemleri ve radarlar yerleştirsin' denilebilir. ABD'nin politikasını yakından izleyenler şunu çok iyi bilir. Amerika, bir ülkeye bir şey önerirken, o öneri önce ülkeler açısından cazip gelebilir ama öneri kabul edilir edilmez ardından önerinin arkasından ABD'nin çıkarına uygun yeni yeni şeyler çıkar. 2003'ten 2010'a kadar Irak'ta görev yapmış biri olarak ABD'nin bu mekanizmasını çok iyi bilen bir isimim. Bu sebeple bu mekanizmalar, Tillerson'la yapılan görüşmelerde gündeme gelmiş olması muhtemel tekliflerle ilgili midir diye kaygı duyuyorum" diye ekledi.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.