Suriye ordusu başkent Şam'ın kırsal kesimindeki Doğu Guta'yı İslam Ordusu, Fetih el Şam (eski adıyla El Nusra Cephesi), Faylak el Rahman ve Ahrar'uş Şam gibi terör örgütlerinden temizleme operasyonuna başladı. BMGK'da oy birliğiyle kabul edilen ateşkes tasarısı IŞİD ve el Kaide ve onlarla hareket eden örgüt ve her türlü kurumu dışarıda tutarken, Rusya ve Suriye orduları da sivillerin çıkması için koridor oluşturdu. Ancak militanların ilk işi bu noktaları vurmak oldu.
‘DOĞU GUTA VEKALET SAVAŞININ BAŞLATILDIĞI YERDİ'
Alptekin Dursunoğlu, şu an Doğu Guta'da yaşananların perde arkasını anlatırken, 2012 yılında Suriye Cumhurbaşkanlığı sarayına saldırı düzenleyecek kadar güçlendirilmiş olmalarına dikkat çekti. Ancak Suudi Arabistan başta olmak üzere yabancı destekli bu grupların 2013 yılında Suriye ordusunun kontrolü yavaş yavaş ele almasıyla birlikte burada sıkıştıklarını belirten Dursunoğlu, bugün yaşanan durumun da bu sıkışmışlığın tezahürü olduğunu anlattı:
‘SAHADAKİ ŞARTLAR İDLİB YERİNE DOĞU GUTA'YI ÖNCELİKLI KILDI'
Suriye ordusunun 2017 yılı boyunca çok bir büyük bir alanı temizleyip, IŞİD'in toprak hakimiyetini bitirdiğini anımsatan Dursunoğlu'na göre IŞİD sonrası temizlenmesi hedeflenebilecek yerlerden olan Doğu Guta'yı sahadaki bazı şartlarla birlikte Zeytin Dalı harekatı Suriye ordusu açısından öncelik haline getirdi:
‘DOĞU GUTA'NIN TEMİZLENMESİ BATININ KOZUNU BİTİRECEK'
Başkent Şam'ın yanı başında ve ona tehdit oluşturur halde olan bu bölgenin temizlenmesinin Batının elindeki kozu kaybedeceği anlamına geldiğini belirten Dursunoğlu, tıpkı Halep'te olduğu gibi burada da sivil söylemi üzerinden savaşın engellenmeye çalıştığına dikkati çekti:
‘DOĞU GUTA'DAKİ GRUPLAR SİVİLLER İÇİN AÇILAN KORİDORU VURDULAR'
BM'nin 2401 sayılı kararının sadece Doğu Guta'yı ilgilendirmediğini ve kayıtsız şartsız ateşkesi öngörmediğini belirten Dursunoğlu'na göre Doğu Guta'da sivillerin güvenli geçişi için açılan koridorun oradaki gruplar tarafından vurulması siviller üzerinden dillendirilen söylemin basit ve ucuz bir propaganda olduğunu ortaya koydu:
‘KİMYASAL SİLAH KULLANILDIĞI İDDİASI SÜRPRİZ DEĞİL, PROPAGANDA DÜZEYİNDE KALACAK'
Batılı ülkelerin Suriye'ye yönelik kimyasal silah iddialarının sürpriz olmadığını, bu söylemlerin savaş boyunca birçok kullanıldığına dikkat çeken Dursunoğlu'na göre bu söylemler işlevsel değil ve propaganda düzeyinde kalacaklar:
‘RUSYA ARTIK SAHADA, 2013 ŞARTLARINA DÖNÜLEMEZ'
Batılı güçlerin kimyasal silah kullanımı iddiası gerekçesiyse askeri müdahale gerçekleştirebilme ihtimallerinin artık Rusya'nın sahada olmasıyla daha düşük olduğunu belirten Dursunoğlu'na göre sahanın ABD ve İngiltere'nin müdahalesine uygun hale getirilmesi mümkün gözükmüyor:
‘ABD'NİN YPG İLE YAPTIĞINI TÜRKİYE ÖSO İLE YAPIYOR'
Dursunoğlu'na göre ABD'nin YPG ile yaptığını Türkiye ÖSO adını verdiği gruplarla yaparken, Suriye'nin toprak bütünlüğüne dair edilen laflara karşın ‘lisan-ı hal' farklı şey söylüyor:
"Türkiye 2016 yılı itibariyle zorunluluktan kaynaklanan çok ciddi bir makas değişikliği yaptı. Bu Astana sürecine geçişten söz ediyorum. Türkiye, ‘Suriye Dostları Grubu' adı verilen ve bu yıkım sürecini yöneten uluslararası konsorsiyumun en ateşli üyesiydi. Ancak 2016'da İran ve Rusya'nın öncelik ettiği bu sürece katıldı. Fakat bu durum bana Türkiye'nin bu projeden gönüllü olarak ve kendisine yönelik tehdidi gördüğü için caydığını düşündürmüyor. Türkiye'nin lisanı ile lisan-ı hali farklı şey söylüyor. Lisan olarak Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğü vurguluyor. Bu çok doğru. Suriye toprak bütünlüğünün yok olması kendisi için de tehdittir. Ancak Türkiye, Suriye'nin ulusal güvenliğini ve toprak bütünlüğünü garanti edecek adımlar atmak yerine tam tersine bunu parçalayacak adımlar atıyor. Yani ABD'nin YPG ile yaptığı şeyin aynısı ÖSO adını verdiği gruplarla yapıyor. Türkiye, ABD'ye diyor ki: ‘Siz IŞİD ile mücadele ediyordunuz ve bu amaçla buraya girmiştir. Şu an IŞİD yok peki siz niye hala ordasınız?' Aynı soruyu ABD de Türkiye'ye sorabilir: ‘Sizin Fırat Kalkanı harekatını düzenlerken sebebiniz IŞİD ile mücadele etmekti peki siz şu an neden oradasınız?"
‘TÜRKİYE, SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNUYORSA AFRİN'E GİRMESİNDEN RAHATSIZ OLMAMALI'
Alptekin Dursunoğlu son olarak Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğüne dair ettiği lafları davranışlarıyla da ortaya koymak istemesi durumunda Suriye'de kontrol ettiği toprakları devretmesi ve Afrin'e Suriye ordusunun girişinden rahatsız olmaması gerektiğini vurguladı: