‘ARADA BİR ZİNA GÜNDEME GETİRİLİYOR'
"Çocuk tacizleriyle zina tartışmalarının uzaktan yakından alakası yok. Zina tartışmasında bir taraf susacak bir taraf geri adım atacak zannediliyor ki bu doğru bir mantık değil. Yanlışa yanlış demek de bu alanda çalışan hepimizin görevi. Yaşamın her alanında ayrıştırma var. 8 Mart geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bence tartışmaların o alana kayması için yeni bir konu yarattı. Bu ülkenin buna tahammülü yok artık.
2000 yılından itibaren Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde yeni yasalar çıkarıldı. Temel bazı yasalarımız da yeniden düzenlendi. Özellikle kadın-erkek eşitliği açısından eşitlikçi maddeler getirildi. Eski ceza kanunumuzda zina maddeleri vardı. Kadın ve erkeğin zina maddeleri farklıydı. Eşitlikçilik ilkesiyle bağdaşmadığı için mahkeme bunları değiştirdi.
Artık batıdan koptuk çağdaş dünyadan koptuk dememiz yanlış mı? Tekrar getirilmeye çalışılırsa 2004'te ceza kanunu düzenlenip zina suç olmaktan çıkarılması tartışılmıştı. Yurt dışında bir toplantıda zinanın tekrar ceza kanununa dahil edileceğine dair açıklama yapmıştı o zaman başbakan olan kişi.
Bu hem Avrupa Birliği'nde hem iç kamuoyunda tepkiyle karşılandı ve geri çekildi. Bugün tekrar geri getirilmeye çalışılıyor. Ne alakası var bu kanunun çocuk istismarıyla?
Kimyasal hadım yöntemi çocuk istismarı için bir çare değil. Şimdi hala siyasetçilerin ağzından önleyici neler yapılacak bunu hiç duymuyoruz. Önlemeden sadece peşinden koşmak geleceğinizi karartır sadece. Cinsel istismar suçlarının adıyla beraber anıldığı vakıflar hala Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile birlikte işler yapıyorsa caydırıcılıktan söz etmek mümkün değil.
Hem çocuklar açısından hem de kadına yönelik vahşet konusunda ne yazık ki insanlar öldürüldükten sonra olayın peşine düşülüyor. İnsanlar ancak baskı olursa tutuklu yargılanıyor. Avrupa Konseyi önleyici tedbirlerin alınmasını öneriyor. Ne yazık ki ailelerde şiddet yaygın, ensest çok yaygın. Bunu önleyici tedbirler almak yerine vahim olaylardan sonra kanun değişikliği ve kimyasal hadım konuşuluyor. Daha önce de konuşulmuş sonra yargıdan dönmüştü olay. Yine öyle olacak. Çok vakit kaybediliyor.
Eğer kaynakta önleyici hareket yapmak istiyorsa iktidar, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) web sayfasını incelesin. Orada gördüğümüz Din İşleri Yüksek Kurulu var. Vatandaş soru soruyor: ‘Eşim boş ol dedi, şimdi ben boşandım mı?' Diyanet buna ‘Evet' diyor ya da ‘Mahkeme kararı gerekir' diyor. Türkiye bir hukuk devleti ya da diye bir şey yok tek bir hukuk var.
Yıllardır Türkiye temel yasalar değiştirilirken bile sosyolojik hukuk araştırması yapılması özelliğini kaybetti. Ya yasalar çeviri yoluyla geldi ya da bize hiç uymayan öneriler hemen yasalaşıp geçti. Çok örneği var bunun. Türkiye akla bilime dayalı laik eğitimden uzaklaştıkça bu sorunları o kadar uzun süre tartışmaya maruz kalacak."