Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve ABD'nin dışişleri bakanları katılımıyla gerçekleşen toplantı ve sonrasında konuşulanlar diplomasi dünyasında yankılar uyandırdı. Toplantıdan önce ya bu toplantıda uzlaşılır ya da ipler kopar söylemleri ve ardından toplantının kayıt altına alınmamış olması çok tartışıldı. Bunun yanında gazeteci Deniz Yücel'in Başbakan Binali Yıldırım'ın Almanya ziyareti sırasında hapisten çıkarılıp Almanya'ya gitmesi hafta sonu en çok konuşulan konuların başında geldi. Gazeteci Tülin Daloğlu yaşanan tüm diplomatik gelişmeleri Seyr-i Sabah programında yorumladı:
‘ÜLKE ÇIKARLARI İÇİN MUTLAKA KAYIT TUTULMALIYDI'
Görüşme cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Sadece cumhurbaşkanı ve iki bakan olduğu için de kayıt alınmadığı söylendi. Devlet işi yapıyorsanız kayda geçmesi gerekiyor. Devletin sorumlulukları vardır. Orada söylediğiniz şey karşı tarafın size nasıl yaklaşacağını belirler. Bazı şeyleri gerçekten konuştular mı konuşmadılar mı diye geriye dönüp bakmak lazım. Tarihte geriye dönüp kayıtlara bakma fırsatı yok artık bu toplantı için. Bu fırsat kamuoyundan alınıyor. İşte onun için kayıt gerekiyor. Madem inatla ve ısrarla demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygı gösteriyoruz, o zaman bunu pratikte de göstermemiz gerekiyor. Bu arada toplantıda kayıt tutulmamış olmasını yazılı medyada okumadım. Bu da bana basının yanlış bir tutumda bulunduğunu gösteriyor.
Hukuk sistemi içinde pek mantıklı bir açıklama getirecek bir açıklama değil Deniz Yücel'in serbest bırakılması. Yücel'in serbest bırakıldığını öğrendiğimiz gün, iddianamenin çıktığını öğrendiğimiz gün aynı zamanda. Deniz Yücel'in benim üstümden pazarlık edilmesini kabul edemem demesi de ‘Don Kişot'vari bir açıklama.
İddia o ki Türkiye-Almanya arasında bir pazarlık yapıldı. Almanya'nın taviziyle birlikte Türkiye bu serbest bırakılmayı sağladı. Bundan çok fantastik Hollywood senaryosu çıkar. Ama buradan hukuka yönelik nasıl bir açıklama çıkar? Bunu bilemiyorum. Burada bir siyasi dahiliyet var. Ama siyasi mercilerin de bu konuyu düşünmesi gerekiyor. Eğer siyaset bireyin tutukluğunu bu kadar etkileyebiliyorsa bunun diğer Türk vatandaşları üstündeki etkisinin ne olmasını beklemektedirler?
Bunu AKP'ye gönül veren vatandaşların da ‘Bakın zaten bunlar muhalif o yüzden böyle konuşuyor" demeden bakmaları lazım. Bu sayın Erdoğan'a muhalefet etmek için söylenen bir şey değil. Burada kişilerden bağımsız sisteme güvenmemiz gerekiyor ama böyle olamıyor."