Sputnik'e konuşan isimlerden ilki Strateji Uzmanı ve Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu oldu. Babüroğlu, ABD istihbarat yetkililerinin PKK-YPG bağlantısına işaret eden raporun ne anlama geldiğini "Aslında 2005'te yayınlanan KCK sözleşmesine göre PKK eşittir PYD veya PYD eşittir PKK'dır. Buna şüphe yok. Ancak istihbarat yetkilileri, sundukları raporla bu denkleme işaret etmiyor. Yetkililer, Kuzey Irak'tan yani Kandil'den YPG'lileri eğitmek için gelen PKK'lıların varlığına işaret ediyor. Genel algının aksine ABD, YPG'yi terör örgütü ilan etmiş veya onu terör örgütüyle eş görmüş değil" sözleriyle değerlendirdi.
Mattis'in sözlerinin "ciddiye alınır bir tarafı olmadığına" işaret eden Babüroğlu "Mattis'in bu sözleri, Türkiye'nin oturup üzerine düşünmesi veya düşünerek zaman harcaması gereken sözler değil. Bu sözlerin ciddiye alınacak tarafı da yok. Zira, ABD PKK ile PYD arasındaki bağı çok iyi biliyor. KCK sözleşmesi ortadayken CIA'in bunu bilmemesine imkan yok. Peki hal böyleyken böyle bir açıklama neden yapılıyor? Bunun tek amacı ABD'nin zaman kazanması çabası içerisinde olması. ABD, zaman kazanmanın ve Türkiye'yi oyalamanın peşinde. Ayrıca Afrin'deki harekat sürecinde TSK'nın yıpranmasını umuyor" dedi.
Türkiye'nin yapması gerekenin vakit kaybetmeden Fırat Nehri'nin doğusundaki PYD yapılanmasına yönelik operasyon gerçekleştirmek olduğunu savunan Babüroğlu "Türkiye, bu açıklamaları ciddiye almak yerine bir an önce Fırat'ın doğusundaki terör oluşumuna yönelik operasyon gerçekleştirmelidir. Çünkü ABD'li yetkilinin yaptığı açıklamanın bir anlamı yok. Neticede Fırat'ın doğusundaki PKK/YPG terör örgütünü destekleyen de, silahlandıran da onlara danışmanlık hizmeti veren de ABD. Bunlara bir son vermezken yaptıkları açıklamanın bir anlamı yok" diye konuştu.
ABD'nin Türkiye'nin hiç bir zaman müttefiki veya stratejik ortağı olmadığına işaret eden Babüroğlu "ABD ve Türkiye iki NATO ülkesi olmasına rağmen; ABD her zaman, her dönemde Türkiye'nin ulusal çıkarları ve güvenliğine tehdit oluşturacak bir politika izledi. Yani ABD, hiç bir dönemde Türkiye'nin ne stratejik ortağı ne de müttefiki oldu. Zaten ABD'nin şu ana kadar iki stratejik ortağı oldu; onlar da İngiltere ve İsrail. Düşünün ki Türkiye'nin satın almak istediği Javelin tanksavar silahlarının Türkiye'ye satışı ABD Kongresi tarafından onaylanmazken; bu silahların PYD'de bulunduğunu görüyoruz. Bu nasıl bir müttefiklik?" dedi ve şöyle devam etti:
"ABD, Türkiye'yi tamamen gözden çıkarmak istemiyor zira başta sığınmacılar konusu olmak üzere çeşitli alanlarda Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Ama ABD aynı şekilde PKK'dan da vazgeçmek istemiyor. Çünkü PKK'yı Irak, Suriye ve zamanı geldiğinde de Türkiye'de kullanmak istiyor."
Sputnik'e konuşan bir diğer isim ise Dış Politika Uzmanı Özdemir Akbal oldu. ABD'nin Milli İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayınlanan raporun dikkat çekici olduğunu söyleyen Akbal "Raporda ‘muhtemelen' ifadesi kullanılsa da bölücü terör örgütü PKK ile PYD'nin bağlantısı olma ihtimali değerlendirmesi dikkat çekici. Zira PYD ile bölücü terör örgütünün ayrı olarak değerlendirilmeye çalışılması aşamasından bir zorunlulukla da olsa her iki örgütün birbiri ile bağlantısı olması durumunun değerlendirildiği aşamaya gelinmesi önemli" dedi.
ABD'nin bu noktaya gelmesinde Zeytin Dalı Harekâtı'nın öneminin büyük olduğuna işaret eden Akbal "Bu noktada Türkiye'nin PYD terör örgütüne karşı başlatmış olduğu Zeytin Dalı Operasyonu'nun önemi büyüktür. Bu operasyon sonrası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ciddiyetini ve konuya bakışını açık ve net bir şekilde kavrayan Amerikan güvenlik bürokrasisi, geliştirmiş olduğu stratejiyi sorgulamaya başladığının da açık işaretlerini vermeye başlamıştır. Bu noktada, raporun ilgili kısımında geçen ‘muhtemelen' ifadesi ise halen ABD güvenlik bürokrasisinin Afrin operasyonuna kadar geliştirdiği PYD'yi destekleme stratejisinden vazgeçme konusundaki ayak diremesinin bir göstergesidir. ABD, Türkiye'nin geliştirdiği PYD karşıtı reaksiyona istinaden herhangi bir geçerli politik ve askeri karşı argüman üretemezken; PYD için yapılan yatırımın da heba olmama çabasının son çıkışlarıdır" ifadelerini kullandı.
ABD İstihbarat Topluluğu koordinasyon birimi olan Milli İstihbarat Direktörlüğü'nün raporunun ardından Mattis'in PYD ve PKK bağlantısını koparma amacıyla sarf ettiği sözlerinin "çaresizlik ürünü" olduğuna işaret eden Akbal "Mattis'in Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile yaptığı görüşmede geliştirmeye çalıştığı PYD ile PKK bağlantısının koparılarak; PYD'nin PKK karşısında bir güç olarak yönlendirilebileceği ifadesi, kelimenin tam anlamıyla çaresizliğin ortaya çıkardığı anlamsızlığın trajikomik bir ifadesidir. Böyle bir durumun gerçekleştirilemeyeceği; anılan iki örgütün birbiri karşıtı hale getirilmek bir yana PYD'nin PKK yapısı dahilinde hareket eden bölücü terör örgütüne müzahir bir yapı olduğu gayet açıktır. Böyle bir terörle mücadele yönteminin gündeme getirilmesi, ya mücadele yöntem ve stratejisinin bilinmediğini ya da (ABD'nin) atılan geri adımlardan geri dönmeme çabasının son derece amatör bir yansımasını ortaya koymaktadır" dedi.
Akbal "Bunun temel sebebi olarak da Trump yönetiminin bu vakte kadar gelmiş geçmiş en dengesiz Amerikan idaresi olması gösterilebilir. Trump idaresi göreve geldiği dönemden bu ana kadar takımının yüzde 30'undan fazlasını bir yılı az bir zaman geçe değiştirerek atamalardaki isabetsizliği ve devlet ciddiyetinden uzaklığını göstermektedir. Bu duruma en yakın örnek Clinton döneminde yaşanmış olmakla birlikte buradaki takım üyesi değiştirme oranının sadece yüzde 11 olduğu dikkate alınacak olursa Trump yönetiminin içinde olduğu durum çok daha iyi anlaşılacaktır. Bundan dolayı gelişmeler dikkate alındığında ABD'nin Türkiye ile işbirliği yapma ve bölgedeki sorunları terör örgütleri ile değil meşru ve güçlü devlet yapıları ile çözme stratejisine dönmesi kaçınılmazdır" diye ekledi.