Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
- "Taht-ı Osmani'de 33 yıl boyunca hükümdarlık yapmış, Devlet-i Ali'nin en zor, en sancılı yıllarına şahitlik etmiş Sultan Abdülhamid gibi abidevi bir şahsiyetin hayatını birkaç sunuma, fotoğrafa veya hatırata sığdırmamız, elbette mümkün değildir. Burada hocalarımız tarafından dile getirilen her husus, ayrıca incelenmeyi, kapsamlı bir şekilde ele alınmayı ziyadesiyle hak ediyor. Bu anma merasiminin inşallah önümüzdeki süreçte derinlikli, kapsamlı ve objektif çalışmalara, seminer ve sempozyumlara ilham kaynağı olacağına inanıyorum. Zira şu gerçekle hepimiz, çoğu zaman içimiz acıyarak da olsa yüzleşmek zorunda kalıyoruz.
'ABDÜLHAMİT İDEOLOJİK KUTUPLAŞMANIN EN BÜYÜK KURBANLARINDAN BİRİ'
- Öyle ki ders kitaplarında adı 'Kızıl Sultan' olarak dahi geçirilebilmiştir. Bu ülkenin çoğu aydının, yazarının, akademisyen ve tarihçisinin gözünde kendisi sözüm ona 33 yıllık istibdat rejiminin başıdır. Kimi siyasetçilere göre Sultan, Gazi Mustafa Kemal'in karşıtı, cumhuriyet rejiminin ötekisidir. Uzun yıllar Sultan Abdülhamid'e hakaret etmek, onun mirasını yok saymak, cumhuriyete bağlılıkla adeta özdeş hale getirilmiştir. Sultan'ın hakkını teslim edecek birkaç tespit bile bunların gözünde sizi cumhuriyet düşmanı yapmaya yeter de artar bile. Hiç kimsenin bu kalıpların dışına çıkmasına da tahammül edilmemiştir. Sultan Abdülhamid'e hakaret özgürlüğünün alabildiğine geniş olduğu bu dönemde, Üstad Necip Fazıl gibi şahsiyetler ise eserlerinden, yazılarından ve yayınlarından dolayı mahkum olmuştur. Nerede? Bu ülkede.
'BUNLARIN NAZARINDA OSMANLI PADİŞAHLARI MÜSRİF, BASİRETSİZ ŞAHSİYETLERDİR'
'BİZLER HİÇBİR AYRIM YAPMADAN TARİHİMİZLE GURUR DUYUYORUZ'
- Geçmişleri birkaç yüzyıl olan veya birkaç yüzyılı aşmayan ülkelerin ve toplumların kendilerine görkemli bir tarih inşa etme gayretlerinin sebebi işte budur. Biz ise zaten var olan binlerce yıllık geçmişimize sahip çıkmıyoruz. Bilhassa bu topraklardaki bin yıllık varlığımızın hiçbir dönemini yok sayamaz, görmezden gelemeyiz. Biz birileri gibi tarihimize yüz çevirenlerden olamayız. Biz tarihimize seçici bir anlayışla yaklaşanlardan da olamayız. Tarihe seçici bakmak, hele hele belli dönemleri ideolojinin o dar kalıplarına hapsetmek, kişinin kendisine ve milletine yapabileceği en büyük ihanettir. Şüphesiz tüm milletlerin tarihlerinde şanlı zaferler yanında hezimetler, yıkımlar, kan ve gözyaşıyla yoğurulmuş dönemler, hadiseler de vardır. Çünkü bir milleti var kılan, ona hafıza ve karakter kazandıran olayların bütünüdür. Bizler, hiçbir ayrım yapmadan tarihimizle iftihar ediyor, gurur duyuyoruz ve bu tarih her milletin yazdığı ve yazabileceği tarih değildir. Hamdolsun ki böyle bir tarihe sahibiz.
'OSMANLI'NIN CUMHURİYETLE BARIŞMASIDIR SULTAN ABDÜLHAMİT'
- Her fırsatta hatırladığımız Yahya Kemal Beyatlı'nın 'Kökü mazide olan atiyiz.' tespiti bizim en önemli referans kaynağımızdır. Meseleye tarihimizin bir dönemini diğerinin karşısına dikmeden binlerce yılı bir asra sığdırma gafletine düşmeden yaklaşmamız gerekiyor. Ancak artık Osmanlı ile cumhuriyeti birbirlerinin zıttı dönemler olarak görmekten vazgeçmeliyiz ki az önce İlber Hoca son noktayı koyarken gayet güzel koydu. Gerçekten Osmanlı'nın cumhuriyetle barışmasıdır Sultan Abdülhamid. Artık Osmanlı ile Cumhuriyeti birbirlerinin zıttı olarak görmemeliyiz.
- Elbette sınırlar, yönetim biçimleri, yönetime esas belgeler değişmiştir ama öz aynıdır. Ruh aynıdır. Hatta kurumların pek çoğu aynıdır. Bu bakımdan Sultan Abdülhamid'i de devletimizin son 150 yılına damgasını vuran en önemli en vizyoner en stratejik zihne sahip şahsiyetlerden biri olarak görüyoruz. Sultan'ın ufkunun, hayallerinin ve projelerinin Yıldız Sarayı duvarlarının çok ötesinde olduğunu artık hepimiz gayet iyi biliyoruz. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. İşte buyurun, eser ortada.
- Milletimizin gönlünde böylesine müstesna bir makama sahip olan Sultan II. Abdülhamid'e artık yeminli düşmanlarının kalıplarından bakmaktan herkesin vazgeçmesi gerekir. 33 yıllık hükümranlığı boyunca ayağına bastıklarının iftira ve yalanları üzerinden ona bühtan edenlerin devri artık kapanmıştır. Tarihi hakikatleri kabul etmek yerine onu kendi ideolojisine göre yeniden yazma teşebbüsleri artık başarısızlığa uğramıştır. Sultan II. Abdülhamid'e ve mirasına tarafsız, önyargısız ve ahlaklı bir şekilde yaklaşabilenler için ortada gerçekten göz kamaştırıcı bir hazine vardır."
'ABDÜLHAMİT HAN'IN BAŞLATTIĞI İLERLEME DEVAM ETMİŞ OLSAYDI TÜRKİYE ÇOK FARKLI BİR YERDE OLURDU'
Sultan Abdülhamid'in "Birlik ve beraberlik her kuvvete üstündür" sözünün, bugün de rehber olmayı sürdürdüğünü belirten Erdoğan, "Şayet Sultan Abdülhamid Han'ın başlattığı terakki yani ilerleme faaliyetleri aynı hızla devam etmiş olsaydı, inanın bana bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Maalesef Abdülhamid'e hakaret etmekte pek mahir olanlar, onun eğitim-öğretim, teknik, bilim, sanayi, sanat, kültür, diplomasi gibi alanlardaki reform mirasını sürdürmekte aynı başarıyı gösteremediler. Merhum Abdülhamid Han'ın da şikayetçi olduğu kaht-ı rical sorununu çözdüğümüz gün, ona layık olduğumuz gün olacaktır. Bu, her zaman bizim sıkıntımız, bunu aşmamız lazım" diye konuştu.